Yemek sonrası Grand Marnier keyfi

Güzel bir yemeğin ardından rahat deri koltuğuna kurulan gurme kişinin barın arkasındaki raflara sıralanmış yemek sonrası içkilerinden “Grand Marnier” i seçmesi  doğaldır. Kaliteli, ince zevklere hitap eden yemeklerden hoşlanan kişiler onu tanır. Sofralarından eksik etmez.

Şişkin,yuvarlak gövdeli, zarif uzun boyunlu koyu kırmızı cam şişe, 1880 yılında, içkinin yaratıcısı, Louis-Alexandre Marnier Lapostolle tarafından tasarlanmış. Louis, baba mesleği olan, konyak yapımcılığında kullanılan bakır imbiklerden esinlenmiş

Şişe, ilk bakışta imbik görünümü veriyor

Üzerindeki kırmızı kurdele, balmumu kaşe, gotik harflerle yazılmış etiket  o günden bu yana hiç değişmemiş. Burada daha çok sözünü edeceğimiz şişenin içindeki içki.

“Grand Marnier” 150 yıldır, 6 nesildir ne tadından, ne şişesinden, ne etiketinden ödün vermeden sır gibi saklanan formulünü hiç değiştirmeden yine en çok satılan likörler arasında.

Bugün dünyada 150 ülkeye gönderiliyor. Fabrikasında günlük üretim 100.000 şişe. Her 2 dakikada bir şişe satıldığını söylüyorlar. Peki böylesine sevilen, aranan nasıl bir içki?

Damadın buluşu !

Kısa, basit anlatımla, meyveli bir likör denilse de tam açıklamada, içine portakal likörü  katılmış bir konyak. Hikaye 1800’lü yılların başında Versay yakınlarındaki ufak Neauphle-le-Château kasabasında başlıyor. Kasabaya yakın Charente bölgesi üzümlerinden konyak imal eden Lapostolle ailesinin kızı, yaratıcı zekasıyla çevresini hayretlere düşüren bir kişiyle evlenir. Bu parlak damadın adı, Louis-Alexandre Marnier ‘dir.

İşin başına geçen damat, Antil’lerden gelen, o devirde nadir bulunan ekzotik meyve acı portakal (Citrus bigaradia) likörünü elindeki konyakla karıştırmayı dener. Sonuç mükemmeldir. Ancak yeni içkiye bulunan isim, “Curaçao Marnier” hem söylenmesi zor hem de  fazla çekici olmamaktadır.

Marnier, o yıllarda Londra’da “Savoy” otelini işleten, Paris’in Vendome meydanındaki ünlü “Ritz”in sahibi, César Ritz’e akıl danışır. Böylce yeni ad bulunur, César, “Grand Marnier” nin isim babası olur. Artık Paris sosyetesinin yeni moda içkisidir. Otelin şefi, Escoffier, yeni likörü mutfağına taşır, tatlılarda kullanılmaya başlar. Mesela,”crepe suzette”, Galler prensinin Fransız arkadaşı Suzette adına yaratılmış bir tatlıdır.

Cordon Rouge ‘dan başka ne var ?

Formulü tam açıklanmıyor. İçkinin yapımı Haiti ‘den gelen güneşte kurutulmuş acı portakal kabuklarının alkolde bekletilmesi ve bakır imbiklerde damıtılması ile başlıyor. Damıtılan kısım konyak, şeker şurubu ve adı yalnızca ailenin bildiği, sır olarak  saklanan bir madde ile karıştırılıyor ve meşe fıçılara aktarılıyor.

Bekleme süresi 6 ay olan ve piyasada en çok satılan “Grand Marnier Cordon Rouge” Şişe formu aynı, ancak bekleme süresi çok daha uzun ve yapıldığı konyağın kalitesi önemli. Farklı çeşitleri de var. Çoğunun bekleme süresi 2 yıldan fazla.

Mesela,  (cuvée Centenaire) – ya da (cuvée Louis-Alexandre Marnier-Lapostolle” gibi…

Uzmanları bu şişelerdeki Grand-Marnier’i sadece güzel bir püroyla içmenizi salık veriyorlar.

Tatlılarda kullanıldığı gibi, yemek sonrası sade ya da kokteyl olarak içebilirsiniz

İÇKİLERDE VE MUTFAKTA HER ZAMAN VAR

Grand Marnier ile yapılan kokteyller:

En ünlüsü, ilk defa  Londra’da yapılan, daha sonra formulü bütün barmenler arasında yayılan

milletlerarası bar mönülerinde baş köşeye oturan  “Red Lion “

Red Lion

20 cl Grand Marnier

30 cl Cin

30 ml Portakal suyu

10 ml Limon suyu

Bütün malzemeyi şekır (shaker) da karıştırıp, klasik kokteyl bardağına boşaltınız.

Kokteylinizi meyve suları ile hazırlamak isterseniz, aşağıdaki ölçüler en ideali

40 ml Grand Marnier

100 ml istediğiniz meyve suyu

Hazırlamak için uzun kokteyl bardağına buzla birlikte koyacağınız Grand Marnier ‘nin üzerine meyve suyunu eklemelisiniz.

Sıcak içecek sevenler için de bir tarif var.

40 ml Grand Marnier

100 ml Sıcak çikolata

Bu sıcak içeceğin yanına bir dilim portakal eklemeyi unutmayın.

Escoiffier ‘nin buluşu 2 tatlı tarifiyle, Grand Marnier mutfağa giriyor!

Sosunda Grand Marnier kullanılan, bildiğimiz kreple yapılan kolay ve  lezzetli “Crepe Suzette” bugün klasik tatlı mönülerinde. Krepleri bildiğiniz şekilde hazırlayın. Fransız yemek kitaplarından alınmış  aşağıdaki sosu

Tavada ısıtın, krepleri bu sosta çevirip ılık olarak servis yapın.

Krep süzet sosu için:

50 gr tereyağ

Bir mandalinanın suyu

50 gr pudra şekeri

Bir kaşık Grand Marnier

Mandalina kabuğu rendesi

Bazı restoranlarda, Grand Marnier’yi yakmak (flambe ) için kullanırlar. Bu usul, böylesine kıymetli bir içkinin ziyan edilmesine sebeb olmaktadır. Mutfak uzmanları, yakmak için kalitesiz ve ucuz konyakların tercih edilmesini öneriyorlar.

Güzel bir yemek sonrası,rahat koltuğunuza kurulup, önce ufak kadehinizdeki “Garnd-Marnier” nin başdöndüren, iç gıcıklayan kokusunu içinize çekin. Tropik adaların acı portakalının gizemli  kokusuyla, konyağın keskin parfümleri birbirine karışacaktır.

Sonra da yudum yudum keyfine varın …

Sevim Gökyıldız

Paylaş

Son Yazılanlar

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,

Sahte Sofralarda Gerçekle Yüzleşmek!

Son yıllarda market raflarına baktığınızda, gerçek ile sahte arasındaki sınırın giderek belirsizleştiğini gözlemlemek mümkün. Bu durum, yalnızca ekonomik bir hile değil, aynı zamanda kültürel ve

Artsın Eksilmesin, Taşsın Dökülmesin!

Türk mutfağı, yüzyıllardır sürdürülebilirlik ve israf karşıtı yaklaşımıyla örnek olmuş bir mutfaktır. Geleneksel yemeklerimizin özüne bakıldığında, her malzemenin bir şekilde değerlendirildiğini ve mutfakta israfın en

Ne güzeldi o eski bayramlar

Şeker bayramını kutladığımız bu günlerde Paskalya bayramının da yaklaştığını görüyoruz. Çocukluğumdan beri kendimi çok şanslı olarak düşünürdüm. Çünkü örf ve adetleri seven bir ailede doğdum.