Etiyopya’nın güneyi, aşağı Omo Vadisi’nde, kadınların güzellik simgesi olan kil dudak tabaklarında, uzun değneklerle dövüşülen mevsimsel düellolarda, kadınların kırbaçlanma ritüellerinde, erkek çocukların boğa üzerinden atlama seremonilerinde Afrika’nın izlerini hâlâ sürmek mümkün. Günümüzde Omo Vadisi, Batı’nın hayalinde yaşayan Afrika’yı arayan turistlerin tercih ettiği bölgelerin başında geliyor.
Omo Vadisi’ne yolculuk
Afrika’da bir çok eski krallığa ev sahipliği yapmış, monarşiyle yönetilen ülkelerin ilki, Avrupa ülkeleri tarafından kolonize olmamış tek Afrika ülkesi olan Etiyopya’da, medeniyetin yakın geçmişte keşfettiği Omo Vadisi’ne doğru bir geziye ne dersiniz?
Yaklaşık 200.000 kişinin yaşadığı, 20 civarı özgün kabilenin bulunduğu vadide Arbore, Ari, Bena, Bodi, Bumi, Dasaneç, Dorze, Hamar, Karo, Konso, Kwegu, Mursi ve Tsemay kabileleri en sık ziyaret edilenler arasında.
Ülkenin resmi dili Amharca iken buradaki etnik gruplar Amharca yerine Asya-Afrika dillerine mensup Semitik, Kuşitik, Omotik ve Nilotik dillerini konuşuyorlar.
Addis-Ababa’dan Arba Minch’e
Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’dan başlayarak güneye, Omo Vadisi’ndeki etnik kabilelere doğru 1 haftalık gezimiz için sabah erkenden rehber ve şoför eşliğinde 4×4 araç ile yola koyuluyoruz. Etiyopya’nın güneyine seyahat hayli zorlu, turizm yönünden de bir o kadar bakir.
Büyük Yarık Vadisi boyunca güneye doğru ilerlerken yalancı biber ağaçları ve Afrika akasyaları bize eşlik ediyor. Kadınlar sırtlarına ya da eşeklere yükledikleri bidonları ve odun yığınlarıyla kilometrelerce yürüyorlar. Afrika’da kadın olmak dünyanın diğer bölgelerine nazaran daha da zor.
Kabile ziyaretlerinde fotoğraf çekmek ücretli. Çuvala doldurulmuş Etiyopya Birr’lerini gezinin başında rehberimize teslim ediyoruz. Tüm tatil boyunca pazarlığı da ödemeyi de o yapıyor, biz sadece fotoğraf çekiyoruz.
Yolumuzun üzerindeki, kulübelerinin dış ve iç duvarlarına çizili naif desenleriyle bilinen Alaba Köyü’nde duraklıyoruz. Vakti zamanında bu desenleri yapan köyün en yaşlı dedesi ölünce köyde bu sanatı devam ettirecek kimse kalmamış.
Dorze Kabilesi
Arba Minch’e 30 km uzaklıktaki Guge Dağları’nın tepelerinde, 2.500 metre rakımda yaşayan, teraslamayla tarım yapan, yaklaşık 38.000 nüfuslu Dorze Kabilesi insanlarının evleri file benziyor. Evlerin file öykünen yapıda inşa edilmesinin nedeni, çok eskilerde fillerin bu yörede yaşam sürmeleri ancak günümüzde fillerden eser kalmaması.
7.800 nüfuslu Chencha Köyü sisin içinden fırlamış bir masal köyünü andırıyor. Köyün girişinde ortada büyük, onun sağ ve solunda daha küçük boyutlu fil kafası ve burnunu anımsatacak şekilde yalancı muz ağacının yapraklarıyla 2 kişinin 3’er aylık emeğiyle inşa edilmiş 3 ev bulunuyor.
Zaman içinde termitlere besin olan evlerin yerine yenileri inşa ediliyor. Bahçedeki kadınlar yalancı muz köklerinden “kotcho” adı verilen bir nevi un üretiyorlar. Köy halkı kotcho unundan onlara özgü kekremsi ekmeklerini yapıyorlar.
Yaklaşık İstanbul-Ankara arası mesafeye denk gelen Addis Ababa-Arba Minch arası 446 kilometreyi arabayla 11 saatte kat ediyoruz. Gündüz seyahat yapılması tavsiye ediliyor, zira güneş battıktan sonra yol üzerindeki hayvanlar ve insanlar ile yolda kalmış yardım bekleyen araçlar tehlike oluşturuyorlar.
Diğer bir ulaşım aracı da Adisababa’dan Ethiopian Airlines ile Arba Mich’e uçmak ve oradan 4×4 araç ile geziye devam etmek. Daha sonraki Omo Vadisi gezilerimde zamandan tasarruf etmek amacıyla havayolu ile ulaşımı tercih ediyorum.
Nechisar Milli Parkı
Etiyopya’da yer alan 11 milli park’dan biri olan, 514 km2’lik alanı kaplayan ve bu alan içinde Büyük Yarık Vadisi göllerinden Abaya ile Chamo Gölleri’nin de bulunduğu Nechisar Milli Parkı 1974 yılında kurulmuş. UNESCO tarafından koruma altına alınmış olan park Etiyopya’ya endemik olan bir çok kuş türüne doğal bir yuva görevi görüyor.
Abaya Gölü’nde timsah yoğunluğu yüzünden tekne gezisine izin verilmiyor. Biz de tekne gezisine izin verilen Chamo Gölü’ne yöneliyoruz. Chamo Gölü’nde de timsah yoğunluğu hayli fazla. Kıyıda gözümüze çarpan Nil timsahının boyu yaklaşık beş metre civarında.
Gölün kıyısında kalabalık bir timsah ailesi miskin miskin güneşleniyor. Birbirleriyle şakalaşan su aygırlarının sinirli oldukları uzaktan bile hissediliyor.
Su aygırlarının beş metre kadar uzağında eften püften papirüs kayığında avlanan balıkçı bu durumdan hiç de tedirgin değil. Kıyıda avlanan envai çeşit kuş, pelikan ve marabut kuşları görülmeye değer.
Gibe III Barajı
Vadiye hayat veren Omo Nehri ülkenin orta kesimindeki yüksek dağlardan geniş ve derin bir akarsu olarak güneybatı sınırına doğru akıp Kenya‘daki Turkana Gölü’ne dökülüyor. Nehrin üzerinde kurulan Gibe III Barajı’nın doğadan kontrolü devralmasıyla birlikte nehir artık eskisi gibi taşmıyor. Vadideki nehir yatağında tarım yapmakta olan kabileler bu durumdan çok etkilendiler.
Baraj sayesinde endüstriyel sulama imkânına kavuşan bu topraklarda şeker kamışı yetiştirilmeye başlandı ve bu yörede kurulan şeker fabrikasında Etiyopya Hükümeti’nin kararıyla civardaki yerel kabile mensupları istihdam edildiler. Omo Vadisi’ni her ziyaretimde buradaki hızlı değişimi fark edip üzülüyorum.
UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları Listesi’nde yer alan aşağı Omo Vadisi’nin el değmemiş haline ve insanlarının ütopik yaşamlarına şahit olan son şanslılardan biriyim sanırım. Medeniyet ve değerleri arasında seçim yapmış olan insanlık bunun bedelini buradaki yerel halka ödetiyor.
Arba Minch’den Konso’ya
Evlerinin damlarının ve kadınlarının damlara öykünen eteklerinin iki katlı olmasıyla ünlü Konso şehrindeyiz. Şehir merkezinde kurulu olan pazar hayli renkli ve hareketli. Konsolular tepelerin yamaçlarına erozyonu önlemek amaçlı yaptıkları taştan merdiven setlerde tarım yapıyorlar.
9 Konso kralından birinin sarayını ziyaret ediyoruz. Etiyopya Hükümeti’ne bağlı her kral bölgesinde kendi kurallarını uyguluyor. Bu yörede hırsızlık ve tecavüz gibi suçlar artık işlenmiyor. Zira, yerel kanunlara bağlı cezalar hayli ağır ve harfiyen uygulanıyor. Konsolular’ın ölüleri için tahtadan oydukları, evlerinin bahçesine mezar taşı olarak diktikleri “waga” isimli heykellerin her biri birer sanat eseri.
Köyün jenerasyon meydanında on sekiz yıla denk gelen her jenerasyon için, köyün kuruluşundan itibaren kalın kütükler dikiliyor. Meydandaki 80 kilo kadar çeken taşın, genç erkek tarafından kaldırılarak omuz hizasından geriye atılması, o gencin artık evliliğe hazır olduğunun bir simgesi.
Arbore Kabilesi
Arbore Kabilesi’nde bekar olduklarının bir göstergesi olarak saçlarını kazıtan genç kızlar evlenene kadar başlarını siyah bir örtüyle örtüyorlar.
Üstleri çıplak genç kızların boyunlarında sıra sıra boncuk kolyeler, altlarında hayvan derisinden kenarları yine boncuklarla işlenmiş şık etekler, ayak bileklerinde dans ederken ses çıkartan metal halhallar bulunuyor.
Bal kabağından yapılma şapkaları ve başlarına çepeçevre sardıkları beyaz çaputla çocuklar hayli dikkat çekiciler. Erkeklerin ellerinde akşamları yastık, gündüzleri üzerine oturmak amaçlı, zaman zaman da hayvanlara karşı kendilerini savunurken kullandıkları minik ahşap tabureler var.
Hamar Kabilesi
Yarı göçebe olan Hamar Kabiles köyünün ortasında öbek halinde kulübeler, dış çeperinde de keçi ağılları ve tahıl ambarları var. Kenarları renkli cam boncuklarla süslü keçi derisinden eteklerinin arkasında bir ceylanın kuyruğunu andıran uzantılarıyla hayli göz alıcı Hamar kadınları bölgenin en şık giyinenleri.
Kadınlar saçlarını hayvan yağı ve kırmızı aşı boyası karışımıyla renklendirip, şekillendiriyorlar. İlk eşler ucu kocaman metal topuzlu kolyeler takıyorlar. İkinci veya üçüncü eşlerin boyunlarına iki adet düz metal kolye bulunuyor. Saçları iki ayrı renge boyalı, tepesinde bir tüy, otoritesinin simgesi olarak bir ceket giymiş olan köyün şefi elinde ahşaptan yastık taburesiyle tam bir karizma örneği.
Boğa üzerinden yetişkinliğe atlama
Erkeklerin yaşamlarındaki en önemli evre yetişkinliğe erdiklerinde boğaların üzerinden atlama seremonisiyle “ukuli bula” olmaları. Ukuli bula buluğ çağından yetişkinliğe geçişi yan yana sıralanan 8-9 adet boğanın üstünden 4 kere çırılçıplak atlayarak sembolik olarak ispatlıyor. Böylelikle genç erkek artık erişkin olup evlilik yaşına geldiğini çevresine duyuruyor.
Daha önceki seremonilerde boğaların üzerinden atlamış, halen bekar olan erkekler vücutları tamamen hayvan yağıyla sıvalı genç kızları kırbaçlamak için ellerinde ince uzun sopalarla hazır bulunuyorlar. Genç kızlar aşklarının ve cesaretlerinin simgesi olan, sedef gibi parlayan bu kırbaç izlerini vücutlarında ömür boyu gururla taşıyorlar.
Karo Kabilesi
Omo Nehri’ne kuşbakışı konuşlanmış olan Karo Köyü Qurcho’da yaklaşık 1.500 kişi yaşıyor. Karolar yüzlerini ve vücutlarını boyarken beyaz renk için kireç, sarı renk için mineral, kırmızı renk için demir, siyah renk için kömür kullanıyorlar. Erkeklerin saçları rengarenk boncuklarla süslü.
Çocukların başları taze çiçeklerden yapılma taçlarla bezeli. Karo insanları ölülerini yaşadıkları kulübelerin altına gömüyorlar. Az ilerideki birbirlerinin yüzünü boyayan iki genç kadını fotoğraflamaya dalıyorum. Akabinde ise kendimi köyün ortasındaki meydanda yüzüme kızıl renk boya ile noktalar konurken buluyorum.
Turmi’den Jinka’ya
Toprak yollarda rotamıza devam ederek Dimekha Pazarı’na varıyoruz. Pazarda kızıl renk saç boyası, kaynatarak içtikleri kahve küspesi, süslü deri etek ve üstler, metal bilezikler, ahşap yastıklar, buraya özgü her türlü obje var. Kabilelerin sosyalleşmek için bir araya geldikleri bu yerel pazarlar sanki bu yörenin moda merkezleri.
Mursi Kabilesi
Yarı göçebe Mursiler, Mago Ulusal Parkı’nda diğer kabilelerden izole yaşıyorlar. Mursi kadınları küçük yaşlarda bir diken yardımı ile deldikleri dudaklarına kilden plakalar takıyorlar.
Bu konuda iki rivayet var. İlkine göre; kabile kadınlarını çirkinleştirip köle tüccarlarının elinden kurtarmak amaçlı başlamış olan uygulama zaman içinde gelenekselleşmiş. Diğer rivayete göre ise kadınlar bu işlemi estetik amaçlı yapıyorlar.
Omuzlarında kanaşnikof olan iki erkek çocuğu kulübelerinin önünde bana poz veriyorlar. Çoğunun suratı boyalı, bazısının kafasında metal halkalar, çocukların bazılarının delik kulak memelerinde ağaç dallarından takozlar. Az ilerideki genç kadının bir çaput marifetiyle arkasına bağladığı bebeği kadının koltuk altından kafasını uzatıp annesinin memesini buluyor.
Mursi erkekleri de evlenme yaşına geldiklerini “donga” adını verdikleri sopalarla dövüşerek ispatlıyorlar. Dövüşün galibi, köyün evlenme çağına gelmiş kızlarından birini seçiyor.
Dasaneç Kabilesi
Dasaneçler, Etiyopya-Kenya sınırında Omo Nehri’nin kıyısında yaşıyorlar. 2007 kayıtlarına göre Dasaneçlerin toplam nüfusları 50.000 civarında. Kenya topraklarına 30 km mesafedeki köye giriş için Etiyopya tarafında bulunan gümrükten günü birlik vize almak gerekiyor.
Omo Nehri’nin öbür yakasına geçmek için büyük bir ağaç gövdesinin içi kazıyarak oluşturulmuş ince uzun bir kayığa biniyoruz. 400 kişinin yaşadığı köy yolunda Dasaneçlerin kimisi ağaca tırmanıp, kimisi yere boylu boyunca uzanıp bize poz veriyor. Kadınlar havyan derisinden yapılma etekleri, kolyeleri ve kafalarına taktıkları gazoz kapaklarıyla çok şıklar. Erkekler birbirlerinin özenle taradıkları saçlarını doğal boyalarla boyuyorlar.
Omo boylarında yaşayan kabileler nesiller boyunca dış dünyaya kapalı kalmışlar. Gerek dağlar gerekse savananın yanı sıra Etiyopya’nın Afrika’da Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmemiş tek ülke olmasının getirdiği eşsiz konum, bu kapalı dünyanın korunmasına yardımcı olmuş.
Kabileler sömürgeciliğin getirdiği, diğer toplumları paramparça eden çatışmalardan büyük oranda uzak kalmışlar. Afrika’daki ilginç kültürel coğrafyalardan biri olan Omo Vadisi’ndeki değişim rüzgârı buradaki etnik hazineleri bir süredir önüne katıp süpürmekteyken bu eşsiz dünyadan kalan kırıntıları sizin de keşfetmenizi diliyorum.
Etiyopya ve Cibuti ile ilgili gezi/anı/rehber türünde kitabım