Aaron Bushnell’ın dünyaya “gör” dediği

25 Şubat Pazar günü güpegündüz ve uygarlığın uluorta yerinde gencecik bir asker, kendi kendine konuşmanın sonuna varmış da, artık dönüp bize birkaç kelime söylemeye niyetlenmiş gibi attı son bir iki adımını.

Sakince sürdürdüğü konuşmasında’ bu protesto eyleminin, Filistin’de sömürgecilerin elinde insanların çektiği acılarla karşılaştırınca hiç de abartılı sayılmaması gerektiğini’ söyledi. Üzerine döktüğü benzinle kendini ateşe verdi.

Dünyanın her yöresinde kendini farklılıkları ile tanımlayan uygarlıklar, kültürler, dinler ‘ bu biricik insanın duyuncu’ karşısında yok olup gitti. Uluorta katledilen onca insanın gözlerindeki ‘neden sorusunu’ yanıtlayamadığı için canını verdi Aaron Bushnell.

Gördü ki seyirciler, mıhlanmışlar, ahını vahına, her şeyi yarına bırakanlar normal karşılıyor olup biteni.

Bir not düşmüş, bilincinin orta yerinde duyumsayıp, bir yere koyamadığı acı bekleyişlere. ‘’Çoğumuz, kendimize kölelik zamanında yaşasam ne yapardım ya da Jim Crow yasaları döneminde. Veya Apartheid rejiminde.

Ülkem soykırım yapıyor olsa ben ne yapardım, gibi sorular soruyoruz

Yanıt ise ne yapacağımız, şu an yapmakta olduğumuzdur. Tam olarak şimdi.’’

Adalet arayan bir duyuncun kendini sakladığı biricik yürek, sorgulandığı bu azaptan kurtulma karşılığında canını feda etti. Tanık olduğu haksızlıklar,  duyarsız yürekleriyle buzul çağına evrilmiş bir dünyanın eylemsizliği, gencecik bedeninin yarına attığı adımları kısalttıkça kısalttı.

Gidemedi, durdu, sonunda bacaklarına taş bağlayıp yanardağa attı kendini.

Yolunu yitirmiş bir yalvaç yalnızlığı ile mi dolaştı aramızda. Zalimliğe, haksızlığa, soysuzluğa karşı duruşu dile getiren bir yalvaç ise, kimseyi ardından sürükleyemediği, kimseleri inandıramadığı için mi ayrıldı aramızdan.

En azından yürüdükleri yollarda bir birine erdemsizlik sıçratanların yolundan uzak durdu Aaron Bushnell.

Bin bir entrika ile kapatıp ağzımızı, gözümüzü, oldu bittilerle talan edilirken dünyamız, biz halen sabırlarımızı ters yüz edip kullanmaya çalışıyoruz. Çekincelerimiz ve itirazlarımızın membasında karşı koyuş okur yazarlığını edinemeden burgaçlara kapılıyoruz.

Düvelden gelen fırtınalarda, avazımız kendimize duyulmasa da, uzaklara taşınacağından habersiz gibiyiz. Ben duydum Bushnell’in avazını. Soylu yüreğinde taşıdığı duygular kavurucuydu. Yaşadığımız umutsuz gecenin akkoruydu.  Biliyorum sevdalarımız yersiz, sevgililerimiz yurtsuz bu kötülüklerin hükmüne sessiz kaldıkça…

İkibin küsür yıl önce Ksantos’lular çepeçevre sarılınca; kadınlar, yaşlılar ve çocuklar, tüm varlıklarını toplayıp Akropole kendilerini ateşe verdiler. Bir avuç savaşçı sonuna dek direndi. Yangın ve savaştan bize bir hikaye kaldı. Likya’nın sönmeyen ateşi asıl buradaydı. Ateşe işlenmiş yazıtları okuyamazsa ölüp gidecek insanlık. Bu zulmün, haksızlıkların hesabını göremedikçe, ölümsüzlüğü arayan aptallar olacak kalacak insanoğlu.

Safa Özkızıltan

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Değişen İklimle Değişen Tatlar

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrederek son 110 yılın sıcaklık rekorunu kırdı. Bu olağan dışı hava koşulları, ülkemiz tarımı, hayvancılığı ve gastronomisinin

Sessizliğin görünmez dikişleri…

Çok katlı binaların bitmeyen tekrarlarının tenezzülü dahilinde gösterilen yollar ve boş bırakılan alanlarda yaşıyormuş gibi yapan insanlar, benzerlerinin benzersizliğini görmenin bıkkınlığı ile bir dirhem değişme

Otellerde Ramazan Sofraları

Ramazan ayının, İstanbul’un tarihî ve kültürel dokusu içinde bambaşka bir anlamı var. Şehrin dört bir yanında kurulan sofralar, aileleri, dostları bir araya getiriyor. Son yıllarda

İklim modelleri olanları açıklayamıyor

Bugün artık kafe ve bar muhabbetlerinde bile hemen herkesin ahkâm kestiği meselelerden biri haline geldi ‘iklim krizi’, eski adıyla ‘küresel ısınma’… Her kafadan bir ses

Geleneklerin ve sadeliğin mutfaktaki gücü

Mutfak, her toplumun kültürel hafızasını taşıyan bir alan. Gelenekler, alışkanlıklar, damak tatları burada şekilleniyor ve nesilden nesile aktarılıyor. Ancak, mutfaktaki muhafazakârlık, çoğu zaman durağan bir

Borsa İstanbul Psikolojik Eşiği Geçti

Borsa İstanbul yüzde 8.78 yükselişle ile 10507 puandan kapandı. Borsa 10200 teknik ve psikolojik eşik haline gelen seviyelerinin üzerine tırmandı. Ons altın ise 2900 seviyesi

Kışı geride bırakırken Portekiz yolculuğu

Bugünkü günlüğümün konusu, kış mevsimini geride bırakırken yaptığım bir Portekiz yolculuğu… İstanbul’da bir kış mevsimi daha yavaş yavaş geride kalıyor. Bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen