Yıldız Alpar: Baleyi sadece sevmedim, tutsak oldum

82 yaşına kadar bale dersi verdi

1953 yılında Türkiye’nin ilk özel bale okulunu Sıraselviler’de açan Yıldız Alpar, 1965 yılında bu okulu Kadıköy’e, bir Rum vakfının sineması olan binaya taşıdı. 90 yaşındaki sanatçı , 82 yaşında geçirdiği beyin kanamasına kadar bu okulda ders vermeyi sürdürdü ancak, hastalığı dolayısıyla okulunu öğrencilerine hediye etti. Şişli’nin önemli simalarından biri olan ve şimdilerde sanatçı olarak pek hatırlanmadığını söyleyen Alpar ile hayatını ve baleyi konuştuk. 

50 yıl önce sanata ilgi olağanüstüydü

54 yıldır Kadıköy’de hizmet veren okulda yüzlerce öğrenci yetiştiren Alpar, o zamanlar sanata olan ilgi ile şimdiki durumun farkını ise şöyle anlatıyor: “O zaman sanata ilgi fevkaladeydi. Ortam çok yaratıcıydı. Mesela ben, Makber ve Bakmıyor çeşm-i siyah ile bale yaptım. İspanyollar flamenkoda nasıl naralanıyorsa benim de naralarım, bozlaklarım vardı. Yunuz Emre’nin, Aşık Veysel’in eserlerini sahnele taşıdık. En çok yurt dışından ilgi gördüm.” 

Nasıl başladınız baleye?

Benim babam sanatkar ruhlu bir adamdı. Sabahları Rahmaninov’la uyanırdım. Sanırım3-4 yaşlarındaydım. Ve ilerleyen zaman içinde dedem öldü, dedemden bize miras kaldı. O parayla bana piyano, abime keman, anneme kürk palto alındı. Ben Dame de Sion’a kayıt edildim ama sonra paramız olmadığı için devam edemedim. Konservatuvarda piyano bölümüne giderken Lydia Krassa Arzumanova diye bir Rus bale hocası geldi. Piyano hocam da Rana Erksan’dı. Stüdyoda bale dersleri başlamıştı ve ben de gidiyorum dedim. Vücudum baleye çok müsait değildi ama zekamla aferin alıyordum. Madam Arzumanova konservatuvarın stüdyosunu beğenmedi ve Eminönü halk evine gitti. 

Fransız Konsolosluğu fark etti

Oradan Beyoğlu Halk Evi derken, Fransız Konsolosluğu beni fark etmiş. Fransız Konsolosluğu Kültür Ateşeliği’nce değerlendirildim ve tanınan özel bursla Fransa’ya gittim. Paris Opera ve Balesi’nde o tarihte açılan yüksek ihtisas bale kurslarına devam ederek başarı ile mezun oldum. İlk defa böyle bir şey veriyorlarmış. Beni çok beğendiler; iyi bale yapıyorum, akıllıyım ve çok doğru yapıyorum diye. Paris’te her hafta beni davet ettiler gösterilere. Temsillerini seyrettim ve onların çalışmalarında bulundum. Sonra dedim ki ben burada hiç olurum. Bizim memlekete gideyim de bir işe yarayayım. 22 yaşındaydım İstanbul’a geldim. Bale okulu açacağım dedim. Herkes şaşırdı, kimse bilmiyordu. 

Sonra Haldun Dormen, gel burada tiyatro yap dedi. Oynayamadım ama yaptım. Ödül de aldım.  

Dans edecek mekan yok

Yani benim zamanımda bale çok iyiydi ama artık içi boşaldı. sahne yok zaten. Süreyya Operası var ama orada balerin atlayacak, atlayamıyor. Adaleler sıkışıyor. Yine de yapmaya çalışıyorlar. Maaşlar ise komedi. La Bohem operasında vardır. Adam orada yaptığı resimleri yakar ısınmak için. Bunun gibi durum artık.”

Sanatçılar hayatlarını nasıl sürdürüyor

Kimse parayı biriktiremiyor biz karı koca yüz senedir çalıştık. 50 sene o, 50 sene ben. Eşimi 82 yaşında kaybettik. Ben yalnız kaldım. Yaşlılık çok kötü. Herkese iyiyim desem de emaneten yaşıyorsunuz. Şu anda ben yürüseydim halim başka türlü olurdu. Yürüyorum ama yeterli değil. Beyin kanaması geçirdim toparladım, şimdi dimdik duruyorum ama o kadar. 
Sanatçıların çoğu kredi borçlusu. Emekli maaşları çok düşük. Kimi bale dersi, kimi yoga dersi veriyor.”

Füsun SAKA

Paylaş

Son Yazılanlar

Trump 2.0 kazandı, dünyada ne olacak?

Borsa İstanbul haftanın ilk iş günü 10 bin puan üzerinde kapanış yaptı. Altın, haftaya yatay başladı, ons 2700 dolar seviyelerinde, gram altında ise 3100 TL

Türk Gastronomisinin Altın Kaşıkları

Mutfak Dostları Derneği’nin 2018’de onur ödülü vererek başlattığı Altın Kaşık Gastronomi Ödülleri bu yıl çok önemli bir kategoriyi de Yılın Servis ödülü başlığı altında değerlendirmelerine

Kadın emeğinin gastronomiye yansıması

Senelerdir severek yaptığım iş gastronomi yazarlığı ve bunun gibi yeme içmeye, damak tadına ilişkin konulardaki  etkinlikler. Resmi bir tanımı yok, verilmiş unvan da  değil. Sadece 

Gastronominin evrensel gücü

Altın Kaşık Ödülleriyle Mutfak Dostları Derneği’nin ödüllendirdiği yaratıcılık, FSUMMIT 2025’in vizyonuyla sektöre kazandırdığı yenilikler ve Husin belgeselindeki derinlemesine hikâye, gastronominin sınırları aşan gücünü gözler önüne

Prada dertsiz başına dert mi arıyor?

Tasarımlarından marka kimliğine, müşteri portföyünden sattığı hayallere kadar birbirinden çok farklı iki marka hakkında bir söylenti dolaşıyor lüks moda sektöründe… İtalyan moda devi Prada’nın, Capri

Sofralarımızın Ortak Dili

Yemek sadece fiziksel bir gereksinim değil; kültürel kimliğimizi şekillendiren, tarihimizin sessiz tanıklığını yapan ve insanlar arasındaki bağları güçlendiren evrensel bir unsurdur. Her ülkenin, her yörenin

Heyecanla beklenen birinci sayfa

Dag Solstad, her gün yazdığı bir sayfa ile romanlarını tamamladığını söylemiş. Ayağına gelen güne, dönme dolaba atlama adımı ile başlamanın hikayesi midir yazdıkları veya bitirdiği

Yılbaşı ve Vasilopita çöreği

Bir yılı geride bırakıp uğurlarken yeni umutlarla başlayan yeni bir yıla ‘hoş geldin’ diyoruz. Dilekler her zaman sağlık, mutluluk, sevgi ve barış olmak üzere; dostlar

Manav Türklerinin sofrasında zamanın izleri

Geçtiğimiz hafta sonu Tuzla, gastronomi tutkunları için benzersiz bir deneyime ev sahipliği yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı’nın hayata geçirdiği “Gastronomi Günlükleri” serisinin