Ezber Bozan İnsanlar -1
Afrika Kıta tarihine göz attığımızda beyaz insanın bu topraklarda işlemiş olduğu bir çok hatayla karşılaşıyoruz. Ancak, Afrika’da yaşadığım on sene boyunca bu kıtada bir çok beyaz insanın özellikle vahşi doğa adına sayısız güzel işin altına imza attığını öğrenmek beni çok mutlu etti. Tarihte bu kara kıtaya yapılan haksızlıkların büyük bir kısmının mimarı olan beyaz insanın günümüzde gerçekleştirmekte olduğu bu güzel işlere değinmek istememin sebebi kesinlikle onu aklamak değil. Modernize olmuş sömürgeciliğin devam ettiği Afrika Kıtasında bu topraklara gönül vermiş ve hayatını tehlikeye atmayı göze almış öyle örnek insanlar var ki, niyetim sizlere “Ezber Bozan İnsanlar” yazı dizisi altında bu kişileri ve yaptıkları işleri anlatmak. Dünyada yüzyıllardır süregelen doğa katliamının önüne geçilemezken gelecek nesillere güzel bir dünya bırakmak için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine vurgu yaparken sizlere başka türlü yaşam şekillerinin de var olduğunu söylemek istiyorum.
Yaşları 1.5 ile 36 ay arasında değişiyor
Nairobi Ulusal Parkı sınırları içindeki David Sheldrick Wildlife Trust Fil Yetimhanesinde yaşları 1,5 ile 36 ay arası değişen yavru filler bir arada yaşam sürüyorlar. Minik fillerin her sabah 11.00’de başlayan gösterisini izleyebilmek için en geç 10.30’da orada olup en ön saflarda yer kapmak gerekiyor.
Yetimhanenin masalsı hikayesi
Yetimhane görevlisi Andrew sevimli fillerin gösterisi öncesinde bizlere yetimhanenin kuruluş hikayesini anlatıyor: “1952 yılında yaşanan kuraklıkta annesini kaybeden iki yaşındaki Samson ile kaçak fildişi avcılarınca annesini öldürülen Fatuma Kenya’nın ilk resmi öksüz filleri. David Sheldrick’in Tsavo Milli Parkı’nda “ranger” park görevlisi olarak çalıştığı 30 yıllık dönemde bu iki minik öksüze gerek kuraklık, gerekse fildişi avcılarının acımasız katliamları neticesinde diğerleri de peşi sıra eklendi. İki yaş altı anne sütüne bağımlı olan yetimlerin kendi başlarına hayatlarını sürdürmeleri mümkün değil. Fillerin sütü yüksek yağ ve protein oranıyla diğer büyükbaş hayvanların sütünden çok daha besleyici olduğundan doğumdan sonra iki sene anne sütüne bağımlı olan bebek filleri o dönemde yapay yolla beslemek Tsavo Parkı’nda büyük problem oldu. Bir gün önce sağlıklı görünen filler ertesi gün ölüyorlardı. David’in eşi İngiliz asıllı Daphne Sheldrick, 1974 yılında nihayet deneme yanılma yöntemiyle beslediği fillerden birini 6 aya kadar yaşatabildi. Ancak, kısa süreliğine ülkesine dönen Daphne’nin ellerinden beslenmeye alışık olan minik fil, Daphne’nin yokluğunda başkasının elinden beslenmeyi reddettiği için hayatını kaybetti.
Daphne Sheldrick’in merhum eşi anısına 1977’te Nairobi’de kurmuş olduğu The David Sheldrick Wildlife Trust Fil Yetimhanesi’nde bebek filler günümüzde de David ile Daphne’nin uzun çabalar sonucunda bulmuş oldukları yöntemlerle bakılıyorlar. Kenya genelindeki park veya rezervlerde doğal afetler neticesinde annesini kaybetmiş ya da fildişi avcıları tarafından anneleri öldürülmüş olan yavru filler Nairobi’deki bu yetimhaneye getiriliyor ve üç yaşına kadar burada kalıyorlar. Üç yaşını aşan filler Doğu Tsavo Milli Parkı’ndaki diğer yetimhaneye transfer ediliyorlar. Parka getirilen minik yavrular için doğaya adaptasyon süreci başlıyor. Gündüzleri evci çıkan minik filler parktaki büyük sürülere katılıyor, onlarla birlikte doğada dolaşıyor, akşamları ise yetimhaneye geri dönüyorlar. Bu süreç ta ki yetim yavrular parktaki diğer filler tarafından gruba kabul edilinceye kadar sürüyor.
David Sheldrick kaçak avlanmayı önlemek istedi
David Sheldrick Wildtrust Fil Yetimhanesi’ni kurarken Kenya genelinde kaçak avlanmayı önleme, doğayı koruma, toplum bilincini geliştirme, hayvan refahı sorunlarını ele alırken ihtiyaç sahibi hayvanlara veteriner yardımı sağlama, öksüz fil ve gergedanları kurtararak yaban hayata hazırlamak misyonunu hayata geçiren Daphne Sheldrick 2018’de yaşamını yitirene dek vahşi yaşamla iç içeydi. Vahşi hayvanların yetiştirilmesinde uluslararası bir otorite olarak kabul gören Daphne, bebek sütüne bağımlı filler ve gergedanların başarıyla yetiştirilmesi için gereken süt formülünü bulan kişi olarak da tarihe geçti.”
Yetimhane görevlisi Andrew’un anlattığı bu masalsı hikayeyi dinlerken fillerin süt dolu devasa biberonları yerlerini alıyor. Koruda geceyi geçirdikleri minik kulübelerinden çıkan, üzerlerine üşümesinler diye rengarenk battaniyeler örtülü yavru filler ağaçlar arasından bakıcıları gözetiminde bağıra çağıra, paldır küldür seyircilerin çevrelediği ortadaki alana doğru geliyorlar.
Minik fillerin hüzünlü öksüz kalış hikayeleri
Her minik filin ayrı hüzünlü bir yetim kalış hikayesi var. Bacağını kırmış annesinin yanında nöbet tutan bebek fil annesinin hayatını kaybetmesi üzerine buraya nakledilmiş. Diğerinin annesi maalesef hâlâ önüne tam geçilemeyen fildişi avcılığına kurban gitmiş. Fildişinden yapılan dekoratif objelere talep devam ederken nasıl önüne geçilebilsin ki? Annesinin fildişi uğruna katledilişini gören minik fil yaşadığı travmayı üzerinden atamadığından uzun bir süre diğer yetim fillerin arasına katılmayı reddetmiş, bakıcılarına da güvenememiş. Güvenmemekte çok haklı, annesini öldürenler de bizlerden biri değil mi? Bir diğerinin annesi kuraklık yüzünden telef olmuş.
Minik Bir Fil Evlat Edinmeye Ne Dersiniz?
Minik fillerin hayli aç oldukları bakıcılarının ellerindeki devasa biberonlara yapışıp bir solukta içindeki sütü bitirmelerinden belli oluyor. Biberondaki sütü bitiren kendini ortadaki çamur birikintisinde buluyor. Yuvarlanıp, çamura bulanan filler hâlâ oyun çağında olduklarını arkadaşlarına tos atarak, iteleyerek ispatlıyorlar. O kadar şekerler ki, o ortamdan hiç ayrılmak istemiyorum. Andrew minik fillerin 50 $’a 1 seneliğine evlat edinilebildiği müjdesini verir vermez kendimi işlemlerin yapıldığı masanın önünde kuyruğa girmiş buluyorum. Nairobi’de yaşadığım süre zarfında minik fil Emily’nin Tsavo Milli Parkı’nda doğaya bırakılışına kadar geçen zamanda onun bakımını üstlendim. İstediğim zaman yetimhaneye gidip Emily ve diğer minik filleri sevip, onlarla ilgilenebildim. Minik yetim fillerle geçirdiğim o keyifli dakikalar Afrika’da yaşadığım eşsiz deneyimlerden biri olarak hatıralarımda yerini aldı.
Fil hafızası
Hani hiçbir şeyi unutmayan, her detayı gerektiğinde kullanmak üzere hafızaya kaydeden insanlara fil hafızalı denir ya. Gerçek fil hafızası karşısında insan hafızasının solda sıfır kaldığını düşünüyorum. Geçmişte yaşadıkları iyi veya kötü hiçbir şeyi unutmayan fillerin koku hafızaları da çok güçlü. Bir kere sevgiyle dokunduğunuz bir fille yıllar sonra doğada karşılaşmanız durumunda kokunuzdan sizi hatırlayıp size asla zarar vermiyor. En büyük hayalim Afrika savanında Emily ile bir gün karşılaşmak ve tekrar onu sevebilmek.
Fillerin de nesilleri tükenme tehlikesi altında
Kenya’da bulunduğum 2008-2012 yılları arasında ciddi kuraklık yaşandı. Özellikle 2009 senesinde yaşanan kuraklığa bağlı olarak Tsavo Milli Parkı’nda 150 fil ile Masai Nehri’nde su seviyesinin alçalması neticesinde 600 adet suaygırı hayatını kaybetti. Hâlâ illegal yollarla devam eden fildişi avcılığının fil nüfusunun azalmasına katkısı hayli yüksek. Eğer bu gidişat durdurulamazsa gelecek kuşaklar nesli tükenmekte olan filleri korkarım dinazorlarla birlikte doğa kitaplarının sayfalarında yer alan fotoğraflarından tanıyabilecekler.
Fildişi avcılarına ve fildişi objeleri satın alıp evlerinin baş köşesinde gururla sergileyenlere DUR, ekolojik dengeyi alt üst edenlere de YETER ARTIK diyorum!
Bu vesileyle de herkesi bütçesinin bir kısmını doğaya yatırım yapmaya davet ediyorum. Siz de minik bir fili evlat edinip onun bir senelik bakım masraflarını üstlenmek isterseniz eğer https://www.sheldrickwildlifetrust.org adresini ziyaret edebilirsiniz.