Forrest Gump filmini çoğunuz bilir. Forrest bir okyanustan diğerine koşuyordu filmde. O koşu, filmden yıllar önce denenmişti oysa. Filmler ve romanlar gerçek hayattan esinlenir çoğu zaman. Kimbilir, belki Forrest Gump’da da öyle olmuştu…
Bir spor kahramanı Terry Fox
Terry Fox bir çok insana ilham veren gerçek bir spor kahramanının adı. Evet, onu madalyalarıyla, kupalarıyla ya da yaptığı sayılarla hatırlamıyoruz. Ama Terry bir çoğumuzdan fazlasını yaptı; insanlara umut verdi.
Okulda bir çok genç gibi sporla iç içeydi Terry Fox
Basketbol oynuyordu. Gençti, enerjikti, hayat doluydu ve geleceğe dair hayaller kuruyordu. Ne yazık ki uzun sürmeyecekti bu güzel günleri. Mucize kabilinden kurtulduğu bir trafik kazasının ardından dizinde ağrı hissetmeye başladı. Kaza ile ilgili olduğunu ve düzeleceğini düşünüyordu çocuksu iyimserliğiyle. Basketbol sezonu boyunca süren ağrı sezon bittiğinde de geçmemişti hala. Bir doktora danıştı sonunda ve hayatını değiştiren teşhis kondu: osteojenik sarkom, yani genellikle dizde başlayan bir tür kemik kanseri. Hayatta kalabilmek en iyi şansı bacağının kesilmesiydi doktorlara göre. Elbette ardından sancılı bir kemoterapi gelecekti…
Hayatının en zor kararıydı, ama beş gün sonra sağ bacağı kesilmişti.
Mücadeleyi seçti
Bir çok insanın bu durumda pes edeceği, kaderine küseceği bir durumda Terry tersini yapmayı seçti, mücadele etmek… Terry’nin tüm azmine rağmen kanser de vaz geçmiyordu. Bacağının kesilmesi ve kemoterapi kanserini yok etmeye yetmedi.
Farkındalık yaratmak için harekete geçti
Tüm bu süreç Terry’nin kansere yakalanan insanları daha yakından tanımaya, neler çektiklerini anlamaya yöneltti. Kendisi de onlardan birisiydi ve bir şeyler yapmak zorunda hissediyordu. Özellikle kanser araştırmalarına ayrılan bütçenin yetersizliği onu çok sinirlendiriyordu. Bunca insanı etkileyen bir hastalığın tedavisi için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Bir farkındalık yaratmak ve para toplamak için harekete geçmeliydi. Kısa bir süre önce New York Maratonu’nu protez bacakla tamamlayan Dick Traum’dan esinlenerek Kanada’yı bir boydan diğerine koşarak geçmeye karar verdi. Bu meydan okuma, protez bacağı ve devam eden hastalığı düşünüldüğünde olağanüstü bir kararlılık ve cesaret gerektiriyordu. Ama Terry bunlara sahipti. Bir yıldan fazla bir süre hazırlıklarını yaptı. Daha rahat hissettiği için geceleri antrenman yapıyordu.
12 Nisan 1980’de protez bacağını Atlantik Okyanusu ile ıslatarak koşusuna başladı. Her Kanadalının bir dolar bağışta bulunması hedef konmuştu. Çektiği acıya rağmen Umut Maratonu 143 gün boyunca sürdü. 143 günün her birinde neredeyse bir maraton koştu. 1 Eylül 1980 tarihinde 5.372. kilometreye geldiğinde akciğerlerine de sıçrayan kanser Terry’nin iradesini değilse de vücudunu yenmeyi başarmıştı. Bedeni devam edebilecek durumda değildi. On ay kadar sonra da hastalığa yenik düştü.
“Mucizelere inanıyorum” dedi
Terry koşusuna başlamadan önce “Ben bir hayalperest değilim, kanserin kesin tedavisini bulacağımı da söylemiyorum, ancak acılar son bulmalı. Mucizelere inanıyorum” demişti.
Kendisi için değilse de kanser araştırmaları için küçük çaplı bir mucize yaratmayı başarmıştı Terry. CTV televizyonu beş saatte on milyon dolar topladı. Şubat 1981 tarihinde toplanan para 24 milyon doları geçmiş ve her Kanadalıdan bir dolar hayali gerçek olmuştu.
Ufak sorunlarınız olduğunda bu azimli adamı düşünün
Hayatımızdaki ufak sorunlardan şikayet ederken, sürekli sızlanırken belki de bu genç adamın azmini aklımıza getirmeliyiz.
Şöyle diyor Terry:
“Bugün sabah 4:00’da kalktım. Her zamanki gibi zordu. Ölürsem mutlu ölürdüm çünkü aslında yapmak istediğim şeyi yapıyordum. Bunu kaç kişi söyleyebilir? Dışarı çıktım ve yolda on beş şınav çektim, sonra devam ettim. Asla unutulmayacak bir örnek oluşturmak istiyordum”.
Peki bizler, sizler?
Yine Terry’nin sorusuyla bitirelim:
“Bugün gerçekten son günün olsaydı, yaptığın şeylerden memnun olur muydun?”