Beethoven’ı nasıl anlamalı?

Fırat Kutluk, Beethoven’ın yaşamını sadece sanatçı yönüyle değil dönemin atmosferini harmanlayarak, Beethoven’ın insan yönünü de dönemin tanıklıklarıyla anlatıyor. Kutluk eserinde klasik müzik üzerine düşündürmeyi de ihmal etmiyor.

Sanatçıların yaşamlarını kaleme almak için bir zaman çizgisine bağlı kalmak yeterli değil. Eğer yazar, sanatçının hayranıysa öncelikle hayranlık hissini bir kenara bırakması yazacağı sanatçının yaşadığı dönemin atmosferini de eserde verebilmesi lazım.

“İnsan” Beethoven

Fırat Kutluk’un H2O Kitap’tan çıkan Beethoven kitabı, belli kalıplar içerisinde sıkışmadan ünlü bestecinin yaşamını okuyucuya sunuyor. Kutluk kitabın ilk bölümünde Birey Olarak Besteci’yi işlerken “romantik ve tanrısal atıfları” bir kenara bırakıyor ve Beethoven’ın dönemindeki diğer bestecilerden daha bilinir olmasını şu şekilde açıklıyor: “Beethoven’in Mozart’tan daha çok bahsedilmesinin sebebi müzik konusundaki uygulamalı çalışmalarıdır”.

Yazar diğer sanatçılardan da örnekler vermeyi ihmal etmiyor; Schumann’ın müzik yayıncılığını, Wagner’in de yazdığı kitap ve makalelere değiniyor. Kutluk bir yandan da Avrupa’nın aydınlanma ve özgürlük kavramlarının doğuşunu anlatıyor bir yandan da günümüzün anormallerinin Antik Yunan’da nasıl normal sayıldığını da örneklerle açıklayarak “üstün Avrupa” anlayışının kökenlerini sorguluyor.

Fırtınada Doğan Besteci

Almanya’da doğan aydınlanma düşüncesinin etkilerini yine Almanya’da doğan bir edebiyat akımı olan Sturm ve Drang (Fırtına ve Atılım/Fırtıa ve Şiddet) içinde 1770 yılında Beethoven dünyaya geliyor. Bu ‘fırtına’nın içinde doğan bestecimiz sanatçı olmanın geçer akçe sayıldığı bir ortamda dünyaya gelmiş. Sadece aristokrat ve sarayla sınırlı olan müzik orta sınıfın da ilgi alanına girince müzik yayıncılığı da yaygınlaşarak bestecilerin tanınmasını sağlamış.

Kutluk bu dönemi anlatırken Beethoven’ı müzik tarihinin en baskın ismi olarak tanımlıyor. Bu tabiri kullanırken de bestecinin yaşadığı çağın “Beethoven Çağı” olarak adlandırıldığını da ekliyor: “Beethoven şanslı bir dönemde yaşamıştır denebilir. Klasisizm ve romantisizm arasında bir köprü olması da şanstır. Goethe, ‘Ben on sekizindeyken Almanya da on sekizindeydi” demiş. Bu durum Beethoven için de geçerliydi”.

 Furtwangler şefliğinde Berlin Filarmoni Orkestrası Hitler için düzenlenen Beethoven dinletisinde.
Furtwangler şefliğinde Berlin Filarmoni Orkestrası Hitler için düzenlenen Beethoven dinletisinde.

Sanatçının Politik Yönü

Sanatçının politik tavır edinmesi sadece günümüze özgü bir özellik değil. Değişimler ve devrimler çağında doğmuş olan Beethoven’ın da politik bir tavrı ve dünya görüşü vardı. Kitapta yer verilen mektupta Beethoven’ın hükümdarların insanlara emirler ve ünvanlar verebildiklerini ama büyük insan yaratamadıklarını söyler. Bunu söylerken de çağdaşı olan Goethe’nin kendinin değerini fark etmemekle suçlar.

Öteki yandan da kitapta her iki sanatçının da birbirlerini sanatsal açıdan takdir ettikleri ama kişisel olarak birbirlerinden hoşlanmadıkları da anekdotlarla sunuluyor. Bu da Beethoven’ın alışılagelinen efsane besteci yönüyle değil “insan besteci” olarak tanımamıza yardımcı oluyor. Yaşadığı dönemde eserleri diğer sanatçılar tarafından merakla beklenen bestecinin ölümünden sonra farklı siyasi akımlar tarafından ele alınması da kaçınılmazdı.

Weimar Dönemi’nde kurulan Komünist Parti Beethoven’ı aristokrasiden ayrı tutarak eserlerinin sınıf kavgasına uygun olduğunu ve sanatçının gerçek bir demokrat olduğunu savunmuş. Engels’ın Beethoven ile ilgili çalışmalarının olmasını da bu kitap sayesinde öğreniyoruz. “Demokrat Beethoven”in Naziler tarafından “Aryan Beethoven” olarak yorumlanması ise iktidarların sanatçıları propaganda amaçlı kullanmasına oldukça ilginç bir örnek.

1937 yılında Beethoven’ın 110. Yaşının Hitler ile özdeşleştirilerek “güçlü iradesi ve kararlılığı, müziğindeki cesur öğeler ve mutluluk veren yapısıyla müzik dünyasını fetheden Führer’e benzer kişilik” olarak tanımlanması da iktidarların sanatı şekillendirme çabalarının uç örneklerinden birisi. Daha önce Bonaparte ve Bismarck’a adanan 3. Senfoni ise bu sefer Hitler’e adanarak geçmişin büyük müzik dehası “nazizim ile kutsanır”. Bir yandan Hitler’in de bir Beethoven hayranı olması ve buna dair anlatılar da kitabın ilgi çeken noktalarından.

Fırat Kutluk’un Beethoven’ini okuduktan sonra Beethoven’in eserlerini daha iyi anlayacaksınız, kendi Beethoven’ınızı keşfederek…

Beethoven

Fırat Kutluk

H2O Kitap

130 Sayfa

Ahmet Çağatay Bayraktar

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,

Sahte Sofralarda Gerçekle Yüzleşmek!

Son yıllarda market raflarına baktığınızda, gerçek ile sahte arasındaki sınırın giderek belirsizleştiğini gözlemlemek mümkün. Bu durum, yalnızca ekonomik bir hile değil, aynı zamanda kültürel ve

Artsın Eksilmesin, Taşsın Dökülmesin!

Türk mutfağı, yüzyıllardır sürdürülebilirlik ve israf karşıtı yaklaşımıyla örnek olmuş bir mutfaktır. Geleneksel yemeklerimizin özüne bakıldığında, her malzemenin bir şekilde değerlendirildiğini ve mutfakta israfın en

Ne güzeldi o eski bayramlar

Şeker bayramını kutladığımız bu günlerde Paskalya bayramının da yaklaştığını görüyoruz. Çocukluğumdan beri kendimi çok şanslı olarak düşünürdüm. Çünkü örf ve adetleri seven bir ailede doğdum.