Genç adam yerinde yaylandı, elindeki sırığı tarttı ve koşmaya başladı. Pistin sonunda, havalandığında dünyayı daha önce kimsenin görmediği bir açıdan gören ilk ve tek kişiydi. Kimsenin ulaşamadığı bir yükseklikten bakıyordu aşağıya…
Spor fedakarlık gerektirir
Spor zordur, profesyonel spor ise daha da zor. Fedakarlık gerektirir, disiplin ister. Başarının bedelini mutlaka ödersiniz.
Takım sporlarında hata lüksü belki biraz daha fazladır. Takım arkadaşlarınız hatanızı kapatabilirler. Ancak bireysel sporda hem hata, hem de sevap tek bir kişiye aittir. Bir yanlış adım, bir hatalı nefes aylarca, yıllarca süren çalışmayı nafile kılabilir. “Tek bir kişi” mi demiştik? Ya o tek kişiyi hazırlayan ekip? Onların emekleri de bir anda boşa gider. Yeni bir meydan okumaya kadar…
En komplike spor sırıkla atlama
Bireysel sporlar zordur, dedik. Türüne göre daha da zorlaşabilir. Mesela bu sporu aletli mi aletsiz mi yapıyorsunuz? Aletli ise kullandığınız alet ile entegrasyonunuzun zorluk derecesi nedir? Bu sorular yapılan işin ne olduğu hakkında fikir verir bizlere. Mesela bir tenisçinin raketi ile olan ilişkisi mi daha komplikedir, yoksa bir eskrimcinin kılıcı ile olan ilişkisi mi? Bunlar göreceli sorular elbette. Ancak hiç şüphesiz ki, gerek beyin vücut koordinasyonu, gerekse kullanılan alet ile ilişki olarak en komplike spor sırıkla yüksek atlamadır. Yani en azından bence öyledir. Hız, sırığı dengeleme, koşma, el-kol-sırık koordinasyonu, yükselme hareketi, sırıkla vedalaşma anı vs vs birçok hayati öneme sahip hamle ve kararı mükemmel şekilde birleştirmeniz gerekiyor ki dünyayı kimsenin göremeyeceği bir açıdan görebilesiniz. Gerçekten inanılmaz bir maharet!
Bizler tribünde ya da ekran başında bu mucizeyi izlerken, zorlanan, başaramayan atletlerle heyecanlanırken bazıları da bu işi dünyanın en basit şeyiymiş gibi gösterebiliyorlar. Erkeklerde Sergei Bubka, kadınlarda Yelena İsinbayeva bu isimlerden belki de en çok bilineniydi. İzlerken “ne var ki, ben de yaparım bunu” hissi uyandıracak kadar basitmiş gibi gösterebiliyorlardı atlayışlarını.
Bubka’nın kendisini zorlayacak bir rakibi olmadığından, kendisiyle yarışıyordu neredeyse. Her atlayışında kendisini geçip yeni bir rekor kırması sıkıcılaştığında motive etmek için rekor başına para ikramiyesi koymuştu Nike firması. Dünya rekorunu otuz beş kere kırmak mı? Bizler için mucize gibi. Bubka için ise belki de sıkıcı!
Bir süredir pistlerde yeni bir kral var
Belki de yaşı gereği prens demeliyiz, ama genç yaşına rağmen krallığı hak ediyor gibi duruyor: Armand “Mondo” Duplantis.
1999 doğumlu genç atlet ABD doğumlu bir İsveçli. Sporcu bir aileden geliyor. ABD’li olan babası da kendisi gibi bir sırıkla atlamacı, İsveçli annesi ise heptatloncu. Rivayete göre sırığa ilk elini atış evlerinin bahçesinde, üç yaşındayken olmuş. Kahramanlık hikayelerini süslemek güzeldir, ama o sırığı hiç yakından gördünüz mü? Daha üç yaşındayken?
Bubka bir söyleşisinde “okuldaki antrenörüm Petrov’la görüştü ve ondan bana sırıkla atlamayı öğretmesini istedi. Ben çok küçük olduğum için başta hayır dedi, daha 10 yaşındaydım” diyor.
Her neyse, Armand çok erken yaşında alışmış rekorlara
2018 U18 Dünya Şampiyonası’nda birinci olurken oyunlar rekoru, 2017’de U20 Avrupa Şampiyonası’nda yine birincilik ve oyunlar rekoru, 2018’de U20 Dünya Şampiyonası oyunlar rekoru, aynı yıl Avrupa Şampiyonası’nda U20 gençler dünya rekoru…
Herkesin lanet bir virüsle hatırlayacağı 2020 ise Amand için – şimdilik – zirve yılı olmuş. Önce Polonya’da 6,17, sonra da Glasgow’da 6,18 ile salon dünya rekorunu iki kez kırmış. Bu rekorlar kırıldığında virüs henüz hayatımızı bu kadar derinden etkilememişti. Şubat ayındaydık ve insanlar yüzleri açık, eşlik edebiliyorlardı bu coşkun rekorlara.
Oysa Eylül 2020’de Roma’da, Sergei Bubka’nın 26 yıldır yeni sahibini bekleyen rekorunu kırarken dünya bambaşka bir yerdi.
Bubka için kendini zorlayacak rakibi yoktu demiştik, Armand için de belki öyle olacak. Roma’da rekoru kırarken en yakın rakibi 35 cm gerisinde kalıyordu.
Spor, yıldızların hikayeleri ile besleniyor
Spor yıldızlarla, onların hikayeleri ile besleniyor, izleyici buluyor. Çocukları, geleceğin yıldız adaylarını kendine çekiyor. Atletizmin sürükleyici süper yıldızı Usain Bolt’un ardından onun tahtına aranan varis Armand olabilir mi? Kimbilir?
Yaşının gençliği ve rekor kırmayı çok basit bir işmiş gibi gösterebiliyor olması onu kesinlikle bir aday yapıyor. Ancak bu yakıştırmalardan az da olsa rahatsızlık duyduğunu belli ediyor: “Herkes benden Bolt’un yerini doldurmamı bekliyor. Çok umursamıyorum, zira biz farklı disiplinlerde, farklı işler yapan iki kişiyiz.”
Yine de atletizmin bu genç prensinden beklentiler çok yüksek. Sadece spora gönül verenlerin beklentileri değil, kendi beklentileri de:
“Kesinlikle daha yükseğe atlayabileceğimi düşünüyorum. Gelişmek için her zaman imkan vardır ve ben henüz gelişimimi tamamlamadım. Ne kadar yükseğe? Bunu bilmiyorum, ama daha çoğunun geleceğini düşünüyorum”
Koronavirüsün hepimizi evlerimize hapsettiği, bırakın yürüyüş yapmayı, yerimizden bile kalkmadığımız günlerde, belki de bize ilham verecek bir hikaye Duplantis’inki…