Eflatun neden o davette yoktu?

Seviyorsan sadece iki kişilik alanda sevme. Yalnız olduğumuzda, kurduğumuz o iki kişilik dünyada bana sevgi gösterisi yapma. Ben orada neden yoktum?

Ben oraya götürülmedim

Uzun ve tüm yazarlar, neymiş yeni yüzümüzle çıkmışız ortaya. Ben oraya götürülmedim. Hangi gerekçeyle? Masanın üstüne çıkıp yiyecekleri bitiririm diye mi, insanları rahatsız ederim diye mi…

Sen beni o muhteşem sosyal çevrenle tanıştırmadın. İkili oynadın. Ama siz o çok bilmiş iki ayaklılar, hep diyorum ya, seviyor gözükenler. İki kişilik dünyada seversiniz de, dışarıda bambaşka bir kimliğe bürünürsünüz. Gözüne bakmaz, elini tutmaz, yok sayarsınız.

Dışarıda yok sayıyorsan sevme

İşte, dışlanmanın verdiği psikolojiyle yazıyorum. Ey benim okuyucularım, şu gazetede var olan Eflatun takipçileri, Eflatun, o çemberin dışında kaldı.

Çok meraklı mıydım? Laf aramızda hayır. Yazmak, sonuçta tek kişilik bir eylem. Ben kendi köşemde yazarım. Ama bir laf bekledim evde. Bizimki Uzun’a deseydi mesela, “Eflatun’u da götürsek mi?” diye sorsaydı. Uzun da, “saçmalama,” deseydi. Ama bizimki saçmalasaydı. Olmayacak bir şey ama lafı geçseydi.

Neyse ki, canım okurum, Viyana’dan doğru beni anladı. Ve slayt olarak, o duvara yerleştirdi. O kendini bilir. Onun sevgisi bir başkadır. O, beni okur. O burada olsaydı, bir şey derdi evde. Kıyamazdı, dayanamazdı. Bakın, yine söylüyorum, niyetim oraya gitmek değildi.

Zaten gitsem, kimse fark etmeden Uzun, beni o parti havasından istifade ederek, Nişantaşı sokaklarında bırakırdı. Ama şöyle bir akıllarından geçseydim gitmiş gibi olacaktım.

Ama ben filozof kedi Eflatun, iyi ki köşem var, yine sizin dünyanızdaki sevgili ilişkilerini şöyle bir gördüm. Eve saklanan sevgilileri, hani o üst düzey sosyal çevrenize ters gelen sevgilileri, filmlerde de olur ya. Ama kadın hep güzel, adam hep yakışıklı filmlerde. Bir partiye gider, nasıl bir uyum olacaksa, uymaz, bunların hepsi uzun hikâye, beni aşar. Ama dışlanmak ağırmış, seveceksen her yerde sev, her yerde sevgini göster ve herkesin ortasında sarıl bana. Bilmiyorum artık, ne yapacaksın?

 

Eflatun

Paylaş

Son Yazılanlar

Değişen İklimle Değişen Tatlar

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrederek son 110 yılın sıcaklık rekorunu kırdı. Bu olağan dışı hava koşulları, ülkemiz tarımı, hayvancılığı ve gastronomisinin

Sessizliğin görünmez dikişleri…

Çok katlı binaların bitmeyen tekrarlarının tenezzülü dahilinde gösterilen yollar ve boş bırakılan alanlarda yaşıyormuş gibi yapan insanlar, benzerlerinin benzersizliğini görmenin bıkkınlığı ile bir dirhem değişme

Otellerde Ramazan Sofraları

Ramazan ayının, İstanbul’un tarihî ve kültürel dokusu içinde bambaşka bir anlamı var. Şehrin dört bir yanında kurulan sofralar, aileleri, dostları bir araya getiriyor. Son yıllarda

İklim modelleri olanları açıklayamıyor

Bugün artık kafe ve bar muhabbetlerinde bile hemen herkesin ahkâm kestiği meselelerden biri haline geldi ‘iklim krizi’, eski adıyla ‘küresel ısınma’… Her kafadan bir ses

Geleneklerin ve sadeliğin mutfaktaki gücü

Mutfak, her toplumun kültürel hafızasını taşıyan bir alan. Gelenekler, alışkanlıklar, damak tatları burada şekilleniyor ve nesilden nesile aktarılıyor. Ancak, mutfaktaki muhafazakârlık, çoğu zaman durağan bir

Borsa İstanbul Psikolojik Eşiği Geçti

Borsa İstanbul yüzde 8.78 yükselişle ile 10507 puandan kapandı. Borsa 10200 teknik ve psikolojik eşik haline gelen seviyelerinin üzerine tırmandı. Ons altın ise 2900 seviyesi

Kışı geride bırakırken Portekiz yolculuğu

Bugünkü günlüğümün konusu, kış mevsimini geride bırakırken yaptığım bir Portekiz yolculuğu… İstanbul’da bir kış mevsimi daha yavaş yavaş geride kalıyor. Bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen