“Tüm yaşam eğitimdir. Herkes öğretmendir ve herkes sürekli olarak öğrencidir.”
Maslow
2021-2022 eğitim-öğretim yılı pandeminin gölgesinde başladı. “Okullar açılacak mı, açılacaksa nasıl açılacak?” soruları eşliğinde heyecanlı bir bekleyiş vardı. Okullar, tekrar tam zamanlı olarak açıldı. Öğrencilerimiz hayalleri, renkleri ve oyunlarıyla geldiler. Bu açılış öncesindeki seminer döneminde öğretmenlerimiz eğitimsel ve öğretimsel hedefler doğrultusunda planlama ve hazırlıklara başlamışlardı. Tam burada eğitim tarihi boyunca tartışılan “Okullar eğitime mi daha çok ağırlık vermeli yoksa öğretime mi?” sorusu gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Öğretmek için öğrenciyle etkileşimde olan bir öğretmene ihtiyaç olduğunu düşündüğümüzde ve bu süreci bir öğrenme yolculuğu olarak ifade ettiğimizde bu yolculuk öğretmenin de kendi öğrenme yolculuğudur. “Öğretmek mi birlikte öğrenmek mi?” bu da başka bir önemli nokta. Yine “eğitim mi, öğretim mi?” sorusuna dönecek olursak kavramların içini doldurmak ve aralarındaki farklılıkları netleştirmek gerekiyor.
Türk Dil Kurumuna göre eğitim
“Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye” olarak karşılık bulmakta iken öğretim ise “Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim.” “Öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinlikleri düzenleme, gereçleri sağlama ve kılavuzluk etme işi.” olarak açıklanmaktadır.
Tanımlardan hareket edecek olursak eğitim öğretime göre daha kapsamlı bir kavramdır. Türk Dil Kurumu tanımını destekleyici şekilde Jon Dewey’e göre eğitim: “Yaşama hazırlıktan öte yaşamın kendisidir.” Eğitim bilimciler de eğitimin insan doğduğunda başladığını ve ömür boyu sürdüğünü ifade etmektedirler.
Bir ifadeye göre ise eğitimin okullarda yapılanına “öğretim” denir. Ancak teknolojideki gelişmeler öğretimi okulların dışına taşımaya başladı. Çevrim içi içerik uygulamalarının geliştirilmesi, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar öğrenmek için bir binanın varlığına olan ihtiyacı ortadan kaldırmaya başladılar. Öğrenciler merak ettikleri, öğrenmek istedikleri bir konuyu bugün pek çok teknolojik kanalı kullanarak kendi kendilerine öğrenebilmektedirler. Hatta okulların ve öğrenmenin geleceği üzerine tartışmalar artarak devam etmektedir. Öğrenme okul dışına da taştığına göre “eğitim mi, öğretim mi” sorusunda eğitim başlığı daha da çok öne çıkmaya başladı.
Bireyin doğumundan itibaren evde ve toplumda hayata geçirilmeye çalışılan kurallar vardır. Saygılı olmak, sorumluluk sahibi olmak, düzenli olmak gibi. Okul yaşına gelindiğinde ilk haftalarda okul ve sınıf kuralları üzerinde de çalışılmaya devam edilir. Öğretmenler, bu kuralların öğrenciler tarafından içselleştirilmesi için model olmaya dikkat ederler. Sürece yayılmış şekilde okulun dışında başlayıp, içinde devam eden bir eğitim faaliyeti olarak göze çarpar. Doğumdan okula kurallar etkili ve sağlıklı öğretme-öğrenme ortamlarına zemin hazırlaması bakımından eğitimin önemini ortaya koyan somut bir örnek olarak gösterilebilir.
Amaca yönelik, kazanım odaklı öğrenme
Arkadaşlarıyla doğru iletişim yaklaşımında, etkin dinleme ve soru sorma becerilerine sahip, takım içerisinde sorumluluk alabilen ve bu sorumluluğunu yerine getiren, nezaket sözcüklerini kullanan bireylerin olduğu sınıflarda amaca yönelik, kazanım odaklı bir öğrenme akışının daha sağlıklı ilerleyebileceği söylenebilir. Böyle bir kültürün içerisinden çıkarak hayata atılan bireyler öğretilenlerden çok daha önemli olarak toplum ve meslek hayatında etik değerleri olan ve bildiklerini bu değerler üzerine inşa eden ve gelecek nesillere aktaran bireyler olarak öne çıkacaklardır.
Harvard Üniversitesinde çalışmalarına devam eden Amerikalı Psikolog Howard Gardner, bütün eğitim camiasında yankı uyandıran “Çoklu Zeka Kuramı”nda sadece bilişsel becerilere odaklanmıştı. Son kitabını geleceği oluşturacak beş akıl üzerine yazdı.
Üç tanesi:
- Disiplinli akıl
- Sentezci akıl
- Yaratıcı akıl
İki tanesi ve Gardner’in çok önem verdiği ise
- Saygılı akıl
- Etik akıl
Gardner, bilişsel becerilerin yeterli olmadığını fark ederek küreselleşen dünyada bireyler ve gruplar arasındaki farklılıkları görüp, hoşgörü ile karşılama, başka insanları anlamaya çalışma ve iş birliği kurmanın yollarını araştırmayı saygılı akılla ilişkilendirmiştir. Etik akla sahip birey ise sadece kendisinin değil içinde yaşadığı toplumun ihtiyaçları ve esenliği üzerinde de çalışmayı kavramıştır.
Buradan yola çıkarsak öğrenim hayatı boyunca çok iyi problem çözen, en zor sınavları başarıyla geçen, en iyi okullarda okuyan bireyler eğitim kısmıyla bağlantılı olarak saygılı ve etik akıldan yoksun yetiştiklerinde, geleceği inşa edecek akıl, kültürü gelecek nesillere aktarma konusunda saygı ve etikten yoksun mekanik bir inşa sürecine doğru gidecektir. Okulların kurgusu eğitimin öncelikle ele alınacağı güçlü bir temel üzerine öğrenmeyi inşa etmek olmalıdır.
BÜMED MEÇ Okulları Genel Müdürü