Türkiye yaman çelişkiler ülkesi olmayı sürdürüyor. Mesela, ekonomi tıkırında ama çalışanların ağırlıklı bir kesimi yoksulluk sınırı altındaki ücretlerle geçinmeye çalışıyor.
İşsizlik verilerinin uzun zamandır tek hanede olduğu dillendiriliyor. Ekonomi programının ödün vermeden uygulandığı ve olumlu sonuçlar verdiği, ekonomiyle ilgili her bakanın her fırsatta gururlanarak söylemesine karşın, hepimizin ya ailesinde ya da komşusunda bir ya da iki kişi ya işsiz ya da işinden memnun değil.
Daha ucuzunu bulurum umuduyla pazara akşam saatlerinde gidenleri mi ararsın, eskiden yarım kilo bile almaya utanırken şimdi tane ile meyve almayı alışkanlık haline getirenleri mi…
Neyse, bu tabloyu daha çok uzatmak mümkün ama ben en çok bu büyüme ve emekliye iyileştirme işini taktım kafaya bu sıralar…
‘Kardeşim ne bitmez istekleri varmış bu emeklilerin de’ diyebilirsiniz ama onlar yıllarca çalışmış, bu devlete vergisini vermiş, primlerini ödemiş ve artık kalan ömürlerini kimseye muhtaç olmadan yaşamak isteyenler…
Büyüme rekor kırıyor
Kısa bir süre önce ülkenin istatistik kurumu büyüme verilerini açıkladı. Türkiye ekonomisi 2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile tamamlarken, yılın son çeyreğine ilişkin büyüme oranı iç tüketimin etkisiyle beklentileri aştı.
Ekonomi 2022 yılında yüzde 5,6; 2021 yılında ise yüzde 11,5 büyüme göstermişti. Salgın yılı olan 2020’de ise büyüme yüzde 1,9 seviyesinde kalmıştı.
2023 yılındaki büyüme oranı salgın yılı olan 2020’den bu yana en düşük büyüme olarak kayıtlara geçse de OECD ve AB ülkeleri içinde en ciddi büyüme oranı yakalanmış oldu.
Peki oldu da ne oldu?
Böylece kişi başına gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) 2023 yılında cari fiyatlarla 307 bin 952 TL, ABD doları cinsinden 13 bin 110 olarak hesaplandı.
Yani kişi başına gelirimiz 13 bir 110 dolar oldu. Sizde de bunu görünce ‘Verin paramı’ demek geliyor mu içinizden merak ediyorum. Bende geliyor çünkü, çünkü bu para nerede diye merak ediyorum. Bir kişi olarak, kişi başı gelirimin nerede olduğunu bilmek hakkım, sizin de…
Bu hesaba göre ayda yaklaşık bin dolar almam gerekirken aylık 14 bin lira alan bir emekli olarak yıllık gelirim 168 bin lira yapıyor. Halbuki yukarıdaki verilere göre benim 307 bin 952 lira gelir elde etmem lazım. Peki nerede…
Tarım küçüldü
Burada küçük bir parantez açıp, tarım konusuna dikkat çekmekte yarar var sanki. Ülke yaman çelişkiler ülkesi ya ekonomi büyürken uzun yıllar bir tarım ülkesi olarak konumlanan Türkiye’de tarım üstelik de küresel iklim krizinde avantaj yaracak bir potansiyel olmasına karşın ve tabi ki yanlış tarım politikaları sonucu ülkede tarım 2023’te küçüldü…
Türkiye ekonomisinin yüzde 4,5 büyüdüğü 2023 yılında tarım sektörü yüzde 0,2 küçüldü. Tarım sektörü son üç yılın ikisinde negatif büyüme kaydetti.
Yani tarım sektörü yıllık bazda son 3 yılın ikisinde küçüldü. 2021’de yüzde 3 daralan sektör, 2022’de yüzde 1,3 büyüme kaydetmişti.
Sektörler bazında bakıldığında ise tarım küçülen tek sektör oldu. Finans ve sigorta sektörünün yüzde 9,0 büyüdüğü 2023’te inşaat sektörü yüzde 7,8 ve hizmetler sektörü yüzde 6,4 büyüdü. Gayrimenkul faaliyetleri yüzde 2,7 büyürken, sanayi sektörü ise yüzde 0,8 büyüme kaydetti.
Peki tarım küçülürken gıda fiyatları ucuzlar mı? Konunun uzmanları özellikle son yıllarda milyonlarca sığınmacıyla birlikte nüfus artarken tarımsal üretimin azalmasının, gıdada arz sorununu gündeme getirdiğine dikkat çekerek, dışa bağımlılığı artıracağı, beslenme, işgücü maliyeti ve küresel rekabet gücü açısından Türkiye’yi zorlayacağı uyarısında bulunuyor.
Gıda enflasyonu beş ayın en yükseğinde
Hem tarım hem de ücret ve maaş yetersizliği konusunda bir veriyi daha hatırlatıp asıl başlıktaki konuya döneceğim…
Türk-İş’in, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek için her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Şubat 2024 sonuçları açıklandı.
Türk-İş’in Şubat ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, mutfak yani gıda enflasyonu aylık yüzde 8,03, 12 aylık yüzde 72,49 ve yıllık ortalama 77,20 olarak hesaplandı. Veri son beş ayın en yüksek seviyesi olarak kaydedildi.
Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 16 bin 257 liraya yükseldi.
Gıda harcaması ile giyim, konut kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım,eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise yani yoksulluk sınırı ise 52 bin 954 lira olarak olarak ölçüldü.
Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 21 bin 189 liraya yükseldi.
Son açıklamaya odaklandık ama hey haat…
Tüm bunlar olurken, ramazan ayı yaklaştı. Ramazan ayı demek bir ay sonra bayram demek aynı zamanda 16 milyona yakın emeklilin de bayram ikramiyesi alması demek…
Bayram ikramiyeleri hatırlayacağınız gibi 3 bin lira olarak açıklanmıştı.
Ancak emeklinin büyük bölümünde hâlâ memur emeklisine yapılan seyyanen zam beklentisi olduğu gibi bayram ikramiyesinin de yükselebileceği umudu var-dı.
Konuya hakim uzmanların hesaplamalarına göre bayram ikramiyeleri olması gerekenin çok altında. Zira neredeyse 10 yıl önce asgari ücretin yüzde 70’i kadar olan ikramiyenin bugün en az 10 bin lira olması gerekiyor.
Ayrıca kök aylıklara zam yapılmaksızın en düşük emekli aylığının 10 bin liraya yükseltilmesi ile doğan bir adaletsizlik oluşmuştu. Ayrıca enflasyon tüm hızıyla devam ediyordu. Tüm bunların ışığında emekli için belki bir umut ışığı yanabilirdi neden, çünkü ayın 31’inde bir de seçim var…
Hükümete yakın kaynaklar, iktidarın halk arasında araştırma yaptırdığını, emeklililerin büyük bölümünün bu durumdan hoşnut olmadığını ve bir beklenti içinde olduğunu, bu durum karşısında iktidarın bir adım atabileceğini ve 4 Mart günü yapılacak kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanın bu konuda bir açıklaması olabileceğini yazıp söylediler…
Böyle olunca biz de kabine sonrası açıklamaya kilitlendik… Herkesi susturduk, televizyonun sesini epey yükselttik, açıklama başladı…
Ülkenin ne kadar büyüdüğü, savunma sanayinin ne kadar geliştiği, ihracatın ne kadar arttığı, KAAN’ın başarıyla uçtuğu, işsizliğin düştüğü artık ne varsa söylendi, söylendi…
Sonra sıra emeklilere geldi ancak tam bir hayal kırıklığı olarak… Zira Cumhurbaşkanı durumun farkında olduğunu, bu adaletsizliği çözeceklerini ancak ülkede eğitim ve sağlık başta olmak üzere her yere ayrılan bütçenin sırf emekliye ayrılsa bile yetmeyeceğini söyledi…
Belki mübalağa sanılır diye kendi sözlerini de vereceğim ama özetle para yok, çok çalışıp enflasyonu düşürdükten sonra emekliye iyileştirme yapabiliriz dedi. Yani tabi o saate kadar yaşamayı başaran emekliye büyük ihtimal…
O açıklamada, en düşük emekli maaşını 10 bin liraya, asgari ücreti 17 bin liraya, engelli maaşını yaklaşık 4 bin liraya çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, “Geçtiğimiz günlerde emekli maaşlarına şu kadar zam yapacağız diyen muhalefetin nasıl boş konuştuğunu örneklerle anlattım. Sözü edilen artışları, ülkenin tüm yatırımlarını durdursak, eğitim veya sağlık harcamalarının tamamını buraya aktarsak, kamu görevlilerine maaş vermesek bile karşılayamıyoruz.
Bu demek değil ki çalışanlarımızı ve emeklilerimizi hayat pahalılığının pençesine terk edeceğiz. Tam tersine enflasyonu yenerek, büyümeyi sürdürerek, milli gelirimizi artırarak, devletimizi güçlendirerek her meselemizi çözdüğümüz gibi çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirlerini de artıracağız.
Türkiye Yüzyılı’nın emektarları başta olmak üzere hiçbir insanımızı darda bırakmayacak, göz göre göre sıkıntı çekmesine müsaade etmeyeceğiz. Milletimizden bize güvenmeyi, inanmayı sürdürmesini, destek ve dualarını bizden esirgememesini özellikle istirham ediyorum” dedi.
İnsan ‘bu nasıl bir hesap ki tüm yatırımlar duracak, tüm ödemeler kesilecek ve yine de emekliye para yetmeyecek’ diye düşünmeden edemiyor. Duyan da sanır ki tüm dünyayı yiyor bu emekliler…
O toplantı sonrası eski bir söz geçti aklımdan öyle ansızın ‘ölme eşeğim ölme’ diye başlayan… Bize söylenmek istenen buydu da ayıp olur diye o kadar sözü sıraladılar sanırım…