Hayatınızı etkili bir şekilde sıfırlamak, temiz bir başlangıç yapmak kendinize verdiğiniz yepyeni bir hayattır. Unutmayın ki aslında iki kere doğarız; ilki annemizden ikincisi ise tercihlerimizden. Elimizdeki hayatın bunlardan başkaca sebebi yoktur.
Rutinlerimiz bizi bunaltıyor, bize yük oluyorlar. Hayatın getirdikleri; rutinimizin de parçası olan nefes alma alanlarını bile çok görebiliyor bize. O zaman hayatımıza bir renk katmak, bir şeyleri değiştirmek adına çaba gösteriyoruz.
Eşiğinde olduğumuz tükenmişlik, umutsuzluk, değersizlik gibi olumsuz duygularla diğer bir deyişle bizi duygusal olarak yumuşak karnımızdan vurmaya hazırlanan depresif eğilimlerimizle mücadele etmeye çalışıyoruz.
Mesela saçımızı uzun süredir cesaret edemediğimiz o renge boyatmak, görünür bir yerimize bir dövme yaptırmak, giyim tarzımızı değiştirmek, botoks, dolgu, estetik ya da piercing; daha fazla alışveriş, daha fazla lüks can simidi olabilir diye umuyoruz. Ancak sadece fiziksel görünüşü değiştirme ya da sahiplik artırma; kısa süreli olarak daha özgüvenli ya da daha iyi hissetmemizi sağlayacak hazlar çoğunlukla gerçek bir başlangıç yani rahatlama, temizlenme, yüklerden kurtulma hissi yaratmıyor bünyemizde. Bilakis bizi daha da ağırlaştırıyor.
YENİ BİR AŞK, İŞ YA DA COĞRAFYA MI?
Aslına bakarsanız hayata taze bir başlangıç yaparken kullandığımız enstrümanların tek başlarına hiçbir önemi yok. Değişikliklerin boyut ve şiddeti de zihninizden yani bağlamdan bağımsız olarak bir anlam ifade etmiyor. Bana sorarsanız değerlendirirken sadece tek bir kriterimiz olmalı: Bu değişiklikleri “nerede” yaptığımız! Değişiklik gerçekleştiğinde halen bildiğiniz tanıdığınız ancak depresif eğilimlerinizin de kaynağı olan konfor alanı içindeyseniz yoğurdun kaymağı ile ilgileniyorsunuz demektir. Ruhunuza iyi gelecek bir tedavi değil pansumandır yaptığınız. Kısa süreli hazlar ve ferahlama durakları geride kaldıklarında başladığınız yere döneceğiniz kesindir.
‘Yeni bir ben’e nasıl ulaşılır?
Peki şarkıların ya da dergi makalelerinin önerdiği gibi yeni bir aşk, yeni bir iş, yeni bir kent, yeni bir ülke midir işin püf noktası? Sahiden ‘yeni bir ben’e nasıl ulaşılır? Partnerinizi, işinizi, yaşadığınız şehri ya da ülkeyi değiştirmek çok büyük bir değişiklik değil midir? Boyut ve şiddet açısından bir botoks ya da dövmeye kıyasla elbette öyledir.
Öte yandan daha önce de söylediğim gibi sizin bu değişikliği hangi değerler bütünü temelinde, hangi gerekçelerle ve hangi uzun vadeli planın parçası olarak yaptığınız bundan daha önemlidir. Problemlerle yüzleşip geride bırakmak yerine ‘Bana büyük bir değişiklik lazım’ diyerek rastgele yaptıklarınız; siz zihninizi ve bakış açınızı değiştirmediğiniz, hayatınızın yönetimini ele almadığınız sürece hiçbir kayda değer fayda sağlamayacaktır.
Yeni bir aşk, yeni bir iş, yeni bir kent ya da ülke dendiğinde kişileri, kurumları, meslekleri, coğrafyaları değiştirmek değil de sizin onlara bakışınızı yenilemenizle ilgili bir mesaj çıkarmanız mümkün olabilir mi acaba? En azından deneyebilir misiniz? Herhangi bir kişiye, yere, işe; uyum sağlayıp sakinleşecek, huzura ulaşacak kadar sevmek için yeterince emek verdiğinizi düşünüyor musunuz? Vermemiş olma olasılığınız daha yüksek çünkü biz insanlar emek verdiğimiz şeyleri genellikle sevmek yönünde motive oluruz. Ve bunun üzerine uzun uzun düşünmekte fayda var.
Neden mi? Çünkü sevmek için yeterince emek vermenize karşın bir partneri, işi, şehri ya da ülkeyi sevemediyseniz muhtemelen başka bir lanet ile tüketiyorsunuz ömrünüzü: Siz ölmüş bir çiçeğe su vermek için didinip duruyorsunuz. Yani büyük yaşam değişiklikleri yapmadan önce kendinize sormanız gereken en temel soru ‘Sevmek için gereken emeği verdim mi’ olmalı kuşkusuz. Ve kendinizi bu konuda asla kandırmamalısınız.
KENDİNE YENİDEN HAYAT VER
Hayatı sıfırlayabilmenin itici gücü bunu dilediğiniz zaman yapabiliyor oluşunuzdan gelir. Ancak bu güç aynı zamanda büyük bir dezavantajdır ve kendinizi kandırmanıza fırsat vererek yapmanız gerekenleri sürekli ertelemenize de neden olabilir. Hayatta yapmanız gereken şeyleri erteleme lüksünüz olmadığı gibi başlamanın da zihinsel değil fiziksel bir faaliyet olduğunu her zaman hatırlayın. Harekete geçmek zorundasınız. Hemen!
Hayatınızı etkili bir şekilde sıfırlamak, temiz bir başlangıç yapmak kendinize verdiğiniz yepyeni bir hayattır. Unutmayın ki aslında iki kere doğarız; ilki annemizden ikincisi ise tercihlerimizden. Elimizdeki hayatın bunlardan başkaca sebebi yoktur.
Başarılı ve mutlu bir yeni hayat için öncelikle belirsizliği yönetmeniz gerekeceğini unutmayın. Belirsizlikten kaçmak ya da her şeyi kontrol etmeye çalışmak sizi daha mutlu ya da huzurlu bir insan yapmaz. Aksine bu mümkün olmadığından kararsızlığınıza kararsızlık huzursuzluğunuza huzursuzluk katacaktır. Hayatınızı gerçekten değiştirmeden diğer bir deyişle konfor alanınızın dışına çıkmadan önce kabul etme ve hazırlıklı olmanızı gerektiren önemli bir unsurdur belirsizlik yönetimi yetkinliği.
Bunun da yöntemi; mutluluğu hazlar değil değerler çerçevesinde oluşturmak maksatlı bir değişim ve kararında, tutarlı ve dirayetli olabilme gücünüzü kazanmak yani duygusal istikrarı sağlamaktır. Uygun ölçüde motivasyon ve çabayla (Ne eksik ne de gereğinden fazla) değiştirebileceğiniz şeyler için mücadele; değiştiremedikleriniz gerçekleşmesi için fırsat vereceğiniz yeni yaşamınızı planladığınızda hemen rahatlamaya başlarsınız. Yola çıkmadan önce mutlaka size özel haritayı çıkarın! Bilin ki telefonunuzdaki navigasyon uygulamalarıyla bir yere varmanız mümkün olmayacak. Herkesin yolu kendine.
Dönemin moda akımlarından minimalizmi ele alalım. Basitleştirmek ve sadeleştirmek; anlam vermek, yönetmek ve ilerlemek için zihnimizin mucize yakıtı olabilir mi? Kesinlikle öyle. Bu sadeleşmeye ‘alanları temizlemek’ten başlamak gerektiğini söyleyen minimalizm temiz alanların insanı temiz bir zihne götürdüğü konusunda haklıdır. Yani uzun süredir vermek istediğiniz kiloları sağlıklı şekilde vermek ne kadar önemliyse yaşam alanlarınızı zihnen temizleme kararı almanız da o kadar önemlidir.
KÜÇÜK BAŞLANGIÇTAN BÜYÜK HEDEFE ULAŞ
Minimalizmi bir yaşama felsefesi olarak içselleştirip belirli önerileri kural gibi sahiplenmek yerine kendi yöntem ve hedefinizi belirleyerek uygularsanız bu size iyi gelir. Üstelik bu kısa süreli bir haz da değildir. Sözün kısası minimalizm ve hayattaki sadeleşme; fiziksel simgelere bürünmüş felsefi/zihinsel bir hedeftir.
Evdeki mobilyaları azaltmak, kitapları ve kıyafetleri bağışlamak daha küçük bir eve ya da karavana yerleşmek; köye taşınıp domates biber yetiştirmek değildir. Bu gibi fiziksel sonuçlardan bazılarına ulaşmanızı sağlayacak bir zihinsel değişim yoludur. Minimalizmin özünü doğru ifade eden bir sözü de yeri gelmişken buraya bırakayım: Sizi mutlu eden ne kadar çok şeye sahip olduğunuz değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğunuzdur. Mutlu bir yaşam için neye ihtiyacınız olduğunu ise sadece siz belirleyebilirsiniz. Eğer mutluluk çıtanızı başkalarına verirseniz mutlu olmanız mümkün değildir.
Bunun için küçük temizliklerden başlayarak kendinizi motive edebilirsiniz… Neden hard disk ya da cep telefonunuzdaki gereksiz fotoğrafları silmeyi erteliyorsunuz? Bilgisayarınızdaki kullanılmayan dosya, program ve uygulamaları neden hemen atmıyorsunuz? Neden mail kutunuzu daha işlevsel hale gelecek şekilde düzenlemiyorsunuz?
Note book’unuzun masaüstü de kafanız kadar karışık mı? Hiç kullanmayıp sakladığınız saç ve cilt bakım ürünleriniz, ilaçlarınız, elektronik cihazlarınız var mı? Bu sorulardan herhangi birine dahi yanıtınız evetse derhal ve üşenmeden temizliğe girişin. Kendinizi hemen daha iyi hissetmeye ve hafiflemeye başladığınızı göreceksiniz. Üstelik bu sadece küçük bir başlangıç…
OLMASINA İZİN VER
Sonra yapmanız gerekense büyük temizliği planlamak. Önce hayatınızdan çıkarmak istediğiniz şeyleri alt alta yazın. Kendinize çok uzun vadeli olmayan bir son tarih belirleyin ve hepsini bu kişisel takvime yerleştirin. Her bir temizlik hedefini hangi kademelerden geçerek gerçekleştireceğinizi üzerine düşünerek sıralayın. Daha bu satırları okurken sabırsızlandığınızı görür gibiyim… Planlama aşamasında uzun süre geçirmenizin hiçbir faydası yok. En iyi plan hemen başlamaktır.
Ne var ki hayatın sıfırlanması ‘fazlalıkların’ atılması ile olduğu kadar içimizdeki eksikliklerin tamamlanması yolunda adım atmakla da ilgilidir. Yani attıklarınızın yerine net ve açık (Aşırı genellenmemiş, yönü belirlenmiş, sonu öngörülebilir) hedefler koymamız gerekir. Bu hedefler; ilerlemeniz açısından ölçülebilir olmalıdır. Koyduğunuz hedeflerin ulaşılabilir olması da bir o kadar önemlidir. Aksi takdirde motivasyonunuz düşer, bütünlük kaybolur ve özgüven kaybı yaşarsınız.
Yine de ulaşması çok kolay hedeflerin de aynı ölçüde problem yaratacağını ve potansiyelinize ulaşmanızı engelleyeceğini hatırlatırım. Sakın ola mükemmelin arayışı içinde olmayın Çünkü mükemmel diye bir şey yoktur. Siz ‘harika’ şeyler başarmanın peşinde olun. Yapmanız gereken sizi rekabetçi bir ruh haline sokacak ancak gerçekçi hedefler seçmektir. ‘Ben başarırım’ diyerek koyduğunuz her hedefin zorluğu daha o saniye azalmaya başlar.
Yönetemeyeceğiniz engeller çıkartabilir hayat…
Diyelim ki hızlıca yapılmış bir plan sonrası derhal harekete geçtiniz. Hayatınızdaki fiziki ve ruhsal yük oluşturanları belirleyip bir takvim doğrultusunda kendilerinden kurtuldunuz. Kendinizle yüzleşerek döndüğünüz yanlışlar ve kurtulduğunuz fazlalıkların yerine yeni ve planlanmış hedefler de koydunuz. Bu hedeflere ulaşmanın sizi daha hafif, daha huzurlu ve mutlu bir insan yapacağına inandınız. Gereken emeği verdiğinizi düşünüyor, ölçülebilir bir ilerleme kaydediyorsunuz…
Bilin ki önünüze sizi tökezletip yavaşlatacak, umutsuzluğa sürükleyecek daha önemlisi yönetemeyeceğiniz engeller çıkartabilir hayat. Geçmiş deneyimleriniz ya da geçmişinizden gelen kişiler devreye girerek sizi yolunuzdan döndürmek isteyebilirler (Eski konfor alanına geri dönmeniz için baskı yaparlar). Bu durumda tedbiri alınmış bir tevekkül hali kadar önemli olansa akışın gerçekleşmesine izin verme becerisidir. Daha önce de belirttiğim gibi siz elinizden geleni yapıp tedbiri aldıysanız artık elinizden gelmeyenlerle ilgili olarak kendinize hoşgörülü davranmalı; olumlu ya da olumsuz olsunlar gerçekleşmelerine izin vermek zorundasınız.
Sizin için önemli olan daha anlamlı bir hayata ulaşmak için koyduğunuz hedefler haline geldiyse emin olun içinizdeki navigasyon cihazı binlerce farklı yol önerecektir. Elinizden geleni gerçekten yapmanıza karşın sizi engelliyor ya da aleyhinizde görünen ancak tevekkülle karşıladığınız zorluk ve acılar şüphesiz ki deniz fenerinizdir.[email protected]