Kadın istediği işi yapar!

“Sen kadınsın buna gücün yetmez”, “Sen kadınsın inşaat işinden anlamazsın”, “Kadın ne anlar bilgisayar programcılığından”, “O işin altından bir kadın nasıl kalksın” Size de çok saçma geldi değil mi? Çünkü yok öyle bir dünya. Çünkü kadın evde yemek yapmanın, çamaşır yıkamanın çok ötesine geçeli yıllar oldu. Evet, kadınlar bir kısmını yıllarca verdikleri mücadeleler bir kısımını da ülkede yaşanan devrimler sonucu elde etti pek çok hakkı… Çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret hakkı, meslek seçimi kadınların büyük çaba sarfettiği, büyük direnişler gösterip büyük bedeller ödediği bir alan oldu…Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada kadınlar gereksinim duyulduğunda hayatın her alanında çalıştırılıp, gereksinim duyulmadığında yok sayıldı, sayılmak istendi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hala çok yaygın ne yazık ki.

Ebelik eğitimi ile sosyal yaşama katıldı

Yüzyıllardır toplumun her kesiminde hayatın içinde olan kadınlar, ülkemizde ilk kez 1843 yılında “Tıbbiye Mektebi” bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı. Kadınların iş hayatında ücretli işçi olarak katılmaları da 1800’lü yılların sonlarına denk geliyor. Ancak devlet memuru olmaları için 16 yıl geçmesi gerekti. 1913 yılında devlet memuru olarak çalışmaya başlayan kadınların bir iki yıl sonra tüccar ve esnaf olarak da iş hayatında yer almaya başladığı görüldü. Ardından da Kız öğrencilere için ilk yüksek öğrenim kurumu açıldı.

 

Pozitif ayrımcılık

Türkiye’de kadınların bilim dünyası ile tanışması 1922’de oldu. Bu tarihte yedi kız öğrenci, Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırarak eğitime başladı.

Yaklaşık on yıl sonra da kız çocuklarına meslek eğitimi vermek amacıyla  “Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü” kuruldu. Günümüzde kız çocukları için tüm okulların kapısı açık olmakla birlikte yakın zamana kadar kadınların çalışması belli koşulları bağlıydı ne yazık ki…

Ancak yaman çelişkiler ülkesi olan Türkiye’de, 1936 yılında İş Kanunun yürürlüğe girmesi kadınların çalışma hayatına bir düzenleme getirildi.

1937 yılında kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edildi.

1966 yılında da eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.

Koca iznine son

Kadınların işini ve mesleğini seçmesi ise dün kadar yakın bir geçmişe dayanıyor. Binlerce yıllık insanlık tarihinde Türkiye’de kadının istediği işi yapması ve mesleği seçme hakkı 1990’da gerçekleşti. Kadının erkekle eşit görmeyen ziynet ve toplum yapısı çalışmasını da babasının ya da kocasının rızasına bağlamıştı. Kadının çalışmasını, kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun’un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi’nce iptal 1990’da edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ülkede medeni kanun 2002’de değişince Yeni Medeni Kanunda eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirildi. Ancak maddenin devamına eskisinde olmayan “eşlerin meslek seçiminde evlilik birliğinin huzur ve yararını göz önünde tutması” gerektiği ifadesine yer verildi.

Yani ez cümle ne herhangi bir iş, kadın ya da erkek işi ne de çalışmak için kimseden izin almanız gerekir. İlgi duyduğunuz işin eğitimini almak ve o alanda çalışmak sizin hakkınız…

Olcay Büyüktaş

Paylaş

Son Yazılanlar

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,

Sahte Sofralarda Gerçekle Yüzleşmek!

Son yıllarda market raflarına baktığınızda, gerçek ile sahte arasındaki sınırın giderek belirsizleştiğini gözlemlemek mümkün. Bu durum, yalnızca ekonomik bir hile değil, aynı zamanda kültürel ve

Artsın Eksilmesin, Taşsın Dökülmesin!

Türk mutfağı, yüzyıllardır sürdürülebilirlik ve israf karşıtı yaklaşımıyla örnek olmuş bir mutfaktır. Geleneksel yemeklerimizin özüne bakıldığında, her malzemenin bir şekilde değerlendirildiğini ve mutfakta israfın en

Ne güzeldi o eski bayramlar

Şeker bayramını kutladığımız bu günlerde Paskalya bayramının da yaklaştığını görüyoruz. Çocukluğumdan beri kendimi çok şanslı olarak düşünürdüm. Çünkü örf ve adetleri seven bir ailede doğdum.