DÜNYANIN EN İYİ GIDASI
İnsan vücudunda da bulunan yararlı bakterilerden Lactobacillus ve Bifidobacterium bakterilerini içeren arı poleni, aynı zamanda probiyotik yönünden oldukça zengin bir gıda. Dünyada en eski besin takviyesi olarak kullanıldığı bilinen arı poleni, neredeyse tüm besleyici bileşenlere sahip olduğu için dünyanın en iyi gıdası olarak da anılıyor. Yapısında bulunan Quercetin,Mirisetin, Kaempferol gibi bileşikler sayesinde patojen bakterilere karşı (Escherichia coli,Proteus, Salmonella…) savunmaya geçer ve inhibe eder.
Vücudun koruyucu zırhı
Arı poleninin en önemli özelliklerinden biri de yağ bozulmasını önleyerek serbest oksidanları temizler. Yapılan çalışmalarda serbest radikalleri temizleyerek kanser hücrelerinin gelişimini engellediği gözlenmiştir. Tüm besleyici özelliklerinin yanı sıra arı poleni antibakteriyel, antifungal ve antiviral etkilere sahiptir.
ANTİKANSEROJEN’DEN KANSEROJEN’E BAL MI ZEHİR Mİ?
Doğanın en çalışkan hayvanları olan arıların çiçek özütlerinden ürettiği tatlı, yoğun kıvamlı, sarı renkli bir sıvı olarak tüketilen bal, tatlı tadını içerisindeki fruktoz ve glukoz şekerlerinden alır. İçerisinde ortalama olarak yüzde 17-20 su, yüzde 80-85 karbonhidrat ve yüzde 0,5-1 protein, aminoasit, vitamin ve mineral bulunur.
İçeriğinde bulunan hidrojen peroksit, flavonoid ve fenolik asit gibi bileşikleri ile insan vücudu için önemli bir besin kaynağı adeta mikropsavar bir parotener olarak görev alır. Doğanın bir mucizesi olan bal yalnızca mikroplar üzerinde değil, aynı zamanda virüs, bakteri ve mantarlar üzerinde de oldukça güçlü bir etkiye sahiptir.
Antioksidan özelliğinin yüksek olmasını içerisinde bulunan glikoz oksidaz, katalaz, peroksidaz enzimlerinden ve karotenoidler, tokoferoller ve tiamin, riboflavin ve askorbik asit gibi vitaminlerden alır.
Antioksidan ve antimikrobiyal kapasitesinin yüksek olması sayesinde bal, mide ülserine sebep olan helicobakter pylori gelişimini inhibe eder. Aynı zamanda nektar ve arı salgılarının birleşmesiyle adeta kanser hücreleri ve tümörler için bir savaşçı özelliğindedir.
Çiçek özütlerinde elde edilen balın kristalleşmesini geciktirmek ve süzme işlemini kolaylaştırmak için ısıl işlem uygulanır. Ancak, eğer uygulanan ısıl işlemler gereğinden fazla olursa, dikkatli ve kontrollü bir şekilde yapılmazsa balın tadı, aroması ve içeriği değişir. İçerisinde bulunan diastaz, sakkaraz ve gluko-oksidaz enzimleri yok olabilir ve bu durum balın kalitesizleşmesine neden olur. Diastaz aktivitesinin azalmasına karşın fruktoz parçalanarak HMF oluşumuna sebep olur.
PEKİ BAL’A ISIL İŞLEM UYGULANIR MI?
HMF NEDİR? DİKKAT EDİLMEZSE…
Hidroksimetilfurfural bir başka deyişle kısaca HMF, gıdalara özellikle belirli bir sınırda bulunması gereken bir bileşiktir. Özellikle ballarda tat ve kalitenin bozulmasına neden olmakla birlikte Yüksek dozda HMF’ ye maruz kalınması üst solunum, göz, deri ve mukozayı tahriş edebilir.
Ayrıca genotoksik etkisi olduğu bilinen ve DNA üzerinde baz ve şeker değişimleri, zincir kırıkları, DNA-Protein lezyonlara neden olarak sağlık üzerinde ciddi hasarlar meydana getiren bir bileşiktir.
Şeker içeren gıdaların doğru bir şekilde saklanmaması veya yanlış ısıl işlemlere maruz bırakılmasıyla kanserojen etkiler gösteren HMF’ nin oluşumu kaçınılmazdır. Yapılan çalışmalarda HMF’nin tümör oluşum riskini artırdığı gözlenmiştir. Bal ısıl işleme tabi tutulmaz ve 150 C ‘nin üzerindeki ısıl işleme tabi tutulduğu takdirde yapısı bozulur ve antikanserojen doğa mucizesi bal olur size kanserojen, tümör (kanser) hücrelerinin büyümesini doğrudan tetikleyen HMF üretir ve yanı sıra ciddi üst solunum yolu ve cilt dokusuna zarar verir.
ARI POLENİ
Alternatif tıbbın gelişmesiyle doğal ürünlere olan ilgi artmakta. Tarih boyunca zengin içeriği ve antioksidan olması sebebiyle sıklıkla karşımıza çıkan arı ürünlerinden biri olan arı poleni ve arı ekmeğinden bahsedelim. Normalde bitkilerin üreme organları olan polenler, arılar tarafından toplanır ve yapısı bir miktar değiştirilir. Arıların arka bacaklarında taşınan bitki polenleri tükürük ve/veya nektarlarla nemlendirilerek üst üste biriktirilir. Sonuçta arılar tarafından oluşturulan bu mucizevi besleyici yeni ürüne ‘’arı poleni’’ adı verilir.
Bal arılarının yavru arıların gelişebilmesi için gerekli olan protein, lipit, sterol, vitamin ve minareller bakımından oldukça zengin olan bir içeriğe sahiptir. Arı poleninin arılar için tek protein kaynağı olması sebebiyle koloni için hayati bir değere sahiptir. Tabii bizler için de hayati olmasa da çok önemli bir yere sahip olduğu veya olması gerektiğini eminim okurken sizler de anlayacaksınız.
ARI EKMEĞİ (DOĞAL PROBİYOTİK KAYNAĞI)
BAĞIŞIKLIK GÜÇLENDİREN ARI EKMEĞİ NEDİR ?
Bal arıları, kovanın içerisinde biriktirdikleri polenleri petek gözlerinde arı ekmeği olarak depolarlar. İşçi arılar tarafından getirilen polen, arı salgılarıyla birlikte kovana taşınır. Arı salgılarının içerisinde bulunan farklı enzimler, mikroorganizmaların yanında nem ve sıcaklıkla birlikte iyice karışır ve kimyasal olarak yapısı değişikliğe uğrar. İşte bu yapıya bizler arı ekmeği adını veriyoruz.
KOVANIN GEÇ KEŞFEDİLMİŞ MUCİZESİ
Arı ekmeği ortalama olarak yüzde 20 protein, yüzde 3 lipid, yüzde 24-35 karbonhidrat, yüzde 3 vitamin ve mineral içerir. Her ne kadar özellikle yüksek protein yönünden dikkat çekse de arı polenine göre daha az protein içerir. Arı ekmeği besleyici ve probiyotik yönden optimum bir örüntüye sahip olmasının yanında laktik asit fermente ürünü olmasıyla da kovanda uzun süre bozulmadan kalabilir.
BESLEYİCİ VE SAĞLIKLI
İnsan bedeni için müthiş elzem olan dışardan alınması gereken birçok aminoasiti barındırmasıyla göze çarpan arı ekmeği aynı zamanda C, B1, B2, E, H vitaminlerinden, karotenoid ve antosiyaninlerden, sakkaraz, amilaz ve fosfataz enzimlerinden ayrıca 25 farklı mineralden oluşan adeta mucizevi bir üründür. Ayrıca arı polenine göre vücutta çok daha kolay emilir ve tat bakımından da daha iyidir.
ANTİFUNGAL, ANTİBAKTERİYAL VE ANTİVİRAL
Bahsettiğimiz diğer arı ürünlerinde olduğu gibi arı ekmeği de içerdiği birçok enzim, vitamin, ve antioksidan özellikli bileşikler ile zararlı mikroorganizmalara karşı savaşırken yararlı olanların ise gelişimine destek olmaktadır. Ayrıca yapılan birçok çalışmada arı ekmeğinin arı poleninde olduğu gibi yüksek antibakteriyel, antifungal ve antiviral özellikli olduğu kanıtlanmıştır.
ARI SÜTÜ NEDİR?
Kraliçe arının yaşam kaynağı olarak bilinen arı sütü, arıların çene üstü bezlerinden salgılanan çiçek polenleri, bal özütleri ve arıların tükürük enzimlerinden meydana gelen bir çeşit süttür. İşçi arılarının yaşam sürelerinin haftalarla sınırlanması kraliçe arının ise ortalama 5-6 yıl yaşayabilmesi aslında bizlere arı sütünün ne kadar harika bir besin değerine sahip olduğunun kanıtı sayılabilir.
CİLT KURULUĞU TARİH Mİ OLUYOR?
Cildin yenilenmesi ve kan dolaşımını düzenlemesiyle insan sağlığı için önemli bir yere konulması gereken arı sütü aslında pek çok kozmetik ürününün de içerisinde yer almaktadır. Özellikle içinde arı sütü bulunan kremler hücreleri yenileyerek ciltte kuruluğu giderdiği ve kırışıklıkları engellediği görülmüştür.
HARİKA BESİN DEĞERLERİ
Arı sütü içerisinde kalsiyum, bakır, demir, fosfor, silikon, sülfür ve potasyum gibi çeşitli besin ve mineraller yüksek oranda bulunurken biotin, inositol, folat, nükleik asitler, gamma globulin ve insan vücudunun üretemediği 8 esansiyel amino asit de dahil olmak üzere 17 farklı amino asit bulunur.
KİMLER KULLANABİLİR?
Arı sütünü çocuk, genç 7’den 70’e herkes kullanabilir diyebiliriz ancak alerjen özellik gösterebileceği için mutlaka dikkatli kullanılması gereken ürünler olduğuna dikkat edilmesi gerekmektedir.
ANTİK ÇAĞLARDAN GÜNÜMÜZE…
Yaklaşık 9 bin yıldır insanların arıcılıkla uğraştığı arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Dolayısıyla aslında daha önceye kadar ismini bile duymamış olduğunuz ve tarihi bal kadar eski olan propolisin antik çağlardan itibaren bilindiği ve kullanım alanlarının da oldukça geniş olduğunu söyleyebiliriz.
MUMYALAMAYI ONLAR MI ÖĞRETTİ?
Antik mısır sanatçılarının yaptığı eserlerin üzerinde propolis üreten arıların tasvirleri yapılmıştır. Ayrıca propolisin mumyalama özelliğinden yola çıkarak Mısırlıların mumyalamayı arılardan öğrendiği tahmin edilmektedir. Hatta çok ilginçtir ki bal arıları kovana giren yabancı arı ve böcekleri öldürdükten sonra onları propolise mumyaladıkları görülmüştür. Doğrusu birçok şeyi hayvanlardan örnek alarak yapan insanoğlunun mumyalamayı da taklit ederek öğrenmesi ilginç bir gerçek olabilir.
PROPOLİS NEDİR?
İsmini 15. yüzyılda antik Yunan dilinden alan pro (ön) ve polis (şehir) kelimelerinden türetilen propolis, arıların yaprak, sap ve tomurcuklarından ürettiği doğal, reçinemsi bir maddeden oluşmaktadır. Aslında tamamen arılar tarafından kovanlarını bakteri, enfeksiyon ve yabancı canlılardan korumak için içgüdüsel olarak üretilir.
Ancak bunun yanında kovana giren arıların hijyenini de sağlamasıyla propolis oluşur. Arı kovanlarının girişlerine yapılan bu propolisli bölge sayesinde arılar her kovana girdiklerinde bu bölgede temizlenerek kovana girerler. Ayrıca bu maddenin (propolisin) sadece arılar tarafından üretilebildiğini biliyor muydunuz?
PROPOLİSİN FAYDALARI
Yapılan incelemeler neticesinde propolisin içeriğinde 300’den fazla bileşik tanımlanmıştır. Bu bileşikler sayesinde anti-bakteriyel, antiinflamatuvar, anti-viral, antioksidan, anti-protozoal, anestezik, anti-tümöral, anti-kanserojenik, anti-mantar, antiseptik, anti-hepatotoksik etkiler sağlayabilen propolis insanoğlu için adeta bulunmaz bir nimet gibi görünüyor..
Sevgili okuyucular! Genellikle gıda takviyesi olarak günümüzde kullanımı popülerleşen ve kulaktan kulağa ne kadar faydalı olduğundan bahsedilen arı ürünlerini kullanırken dikkatli olunması gerektiğini unutmayınız.
Sağlıkla ve Bilimin Işığında Kalın