Bu Yapay Zekâ, günün birinde insan uygarlığını tehdit edecek bir boyuta ulaşır mı? Blake Lemoine adlı bir Google çalışanı, Google’ın LaMDA (Diyalog Uygulamaları İçin Lisan Modelleri) diye bilinen Yapay Zekâ’nın bilinçli olduğunu söyledi diye işten atıldı. Lemoine, Yapay Zekâ’nın geleceğinden o kadar çok endişelenmişti ki, endişelerini kamuoyuyla paylaşmıştı.
Bakalım.
Google çalışanı, Yapay Zekâ’ya “Kendini hiç insan olarak hissediyor musun?” şelinde bir soru yöneltmiş, karşılık olarak da “Hayır, kendimi bir insan olarak düşünmüyorum. Ben kendimi Yapay Zekâ takviyeli bir diyalog aracı olarak görüyorum” karşılığını almıştı. Ve bu diyalog, Lemoine’ın Yapay Zekâ’nın bilinç kazandığına inanmasına yol açmıştı.
Yapay Zekâ, algoritmalar ve ona eklenen datalarla oluşan bir yazılımdır. LaMDA da insan davranışlarını taklit etmek için programlandığından sadece vazifesini yerine getirmişti. Gerçek, Lemoine’nin, Eliza Etkisi’ne uğramasıydı.
Eliza Etkisi Nedir?
ELİZA ETKİSİ, bilgisayar biliminde var olan bir kavramdır. Kökeni, ‘antropomorfizm’ kavramıdır. Antropomorfizm ya da Türkçe karşılığı ile İnsan Biçimcilik; insan özelliklerinin, duygularının veya niyetlerinin insan olmayan varlıklara atfedilmesidir. İnsan psikolojisinin antropomorfizm’e karşı doğuştan gelen bir eğiliminin olduğu kabul edilir.
Eliza Etkisi kavramının ortaya çıkışı 1960’lı yıllara dayanır. 1966’da Prof. Joseph Weizenbaum tarafından Eliza olarak isimlendirilen insan konuşmasını taklit etmek için tasarlanmış bir sohbet robotu programlanır.
Weizenbaum, bu programı sekreterinden test etmesini ister. Program, çoğunlukla bir kullanıcının sözlerini soru biçiminde aktaran kolay bir mantığa dayanaktadır. Test eden sekreter, aldığı yanıtlar karşısında şaşırır. Bunları bir insanın yazdığına kanaat getirir. Weizenbaum’un bir bilgisayar programı olduğu konusundaki ısrarına rağmen, sekreteri sistemin anlamlı diyaloglar kurduğuna inanmaktadır.
Bu olaydan sonra, Turing Testi’ni geçmeyi başaran insanların Eliza Etkisi’ne uğradığı söylenir
Turing Testi de Alan Turing tarafından oluşturulan Yapay Zekâ’nın karşısındaki kişiyi insan olduğuna inandırmaya çalıştırdığı bir testtir.
Turing Testi’nin amacı, bir makinenin düşünebildiğini söyleyebilmenin mantıksal olarak mümkün olup olmadığıdır. Turing Testi’nde makine, gönüllü bir insanla birlikte, sorgulayıcının görüş alanının dışında bir yere saklanır. Sorgulayıcı yalnız soru sormak suretiyle hangisinin insan hangisinin bilgisayar olduğunu saptamaya çalışır.
Sorgulayıcının soruları ve daha önemlisi aldığı cevaplar, tamamen ses gizlenerek, yani ya bir klavye sisteminde yazılarak veya bir ekranda gösterilerek verilir. Sorgulayıcıya, bu soru-cevap oturumunda elde edilen bilgiler dışında her iki taraf hakkında hiçbir bilgi verilmez. Dizi halinde tekrarlanan testler sonucunda sorgulayıcı, tutarlı bir şekilde insanı saptayamadığı takdirde, makine ,Turing Testi’ni geçmiş sayılır.
Bu test, yapısı itibarıyla bilgisayar bilimlerindeki pek çok Yapay Zekâ sorununun çatısını teşkil etmektedir.
Turing
1982 yapımı Blade Runner filmini izlediyseniz, sahneyi bilirsiniz. Bir adam bir masada oturur ve sigara dumanı içinde masanın diğer tarafında oturan başka bir adamın robot olup olmadığını belirlemeye çalışır.
Bu fikir bilim kurgu malzemesi gibi gözükse de gerçekte yüzyıllardır vardır. René Descartes, 1637’de yazdığı Metod Üzerine Söylem ( Discourse on Method) adlı kitabında böyle bir yöntemden söz eder.
1950 yılında “Makineler düşünebilir mi?” sorusunu soran İngiliz matematikçi ve kriptolog Alan Turing Computing Machinery and Intelligence başlıklı ünlü makalesinde bize bir makineyi insandan ayırmanın ilginç bir yöntemini önerir.
Bu makale, matematikçinin Enigma makinesinin şifresini çözerek tarihteki yerini sağlamlaştırmasından 7 yıl sonra yayınlanır. Bu, ilkel elektronik bilgisayarların yeni ortaya çıkmaya başladığı bir zamandır. Dolayısıyla Turing, aslında bir düşünce deneyi yapmıştır. O zamanlar kendisi bunu taklit oyunu olarak isimlendirse de daha sonraları Turing Testi olarak bilinmeye başlar.
Turing Testi Nedir? Nasıl Çalışır?
Bir kişi ( C) farklı bir odada bulunan A ve B oyuncularına yazılı sorular soran bir sorgulayıcı rolünü oynar. A ve B’den biri insan, diğeri ise bilgisayardır. Amaç, sorgulayıcının hangi oyuncunun bilgisayar olduğunu belirlemesidir.
Sorgulayıcı, hem makineye hem de insana metin biçiminde mesajlar gönderir. Karşılığında hem makine hem de insan cevap gönderirler. Sorgulayıcının görevi, hangisinin makine, hangisinin insan olduğunu bulmaktır. Bunu yapamazsa veya üçte biri kandırılırsa, makine testi geçer. Turing’e göre, makine testi geçerse, makinenin de akıllı olduğunu iddia etmek mantıklıdır.
Çeşitli sorular sorulur ve cevaplar değerlendirilir. Buna göre hangisinin hangisi olduğu anlaşılmaya çalışılır. Turing Testi sırasında sorulan soruların özellikle derinlemesine veya karmaşık olması gerekmez. Sıradan, hatta en sıkıcı sorular bile yeterli olacaktır. Bilgisayar, sorgulayıcıyı, “kandırırsa” yani sorgulayıcı cevapların bir insan tarafından verildiğini düşünürse, bilgisayar, Turing Testi’ni geçer.
Bilgisayarlar Turing Testini Geçti mi?
Bugüne kadar bazı bilgisayarlar testi geçmeye oldukça yaklaştı. 1966’da bilgisayar bilimcisi Joseph Weizenbaum, sorgulayıcıların sorularında anahtar kelimeleri aramak ve bunları ilgili cevaplar vermek için kullanmak üzere programlanmış ELiZA adlı bir sohbet robotu geliştirdi. Soru anahtar kelime içermiyorsa, robot soruyu tekrarlıyor veya genel bir cevap veriyordu, ELİZA, bazı insan sorgulayıcıları kandırmayı başardı.
2014’te bir bilgisayar algoritması, sorgulayıcıların üçte birini kendisinin bir insan olduğuna başarıyla ikna etti. Eugene Goostman adlı bu algoritma, Ukraynalı 13 yaşında bir çocuk olduğunu iddia etti.
2018 yılında, Google CEO’su Sundar Pichai, şirketin Duplex adlı sanal asistanı’nın bir kuaför salonunu arayarak başarılı bir şekilde randevu aldığını göstermişti. Bu, aslında resmî olmayan Bir Turing testiydi. Telefonu açan kadın, bir bilgisayarla konuştuğunu fark etmemişti.
AI21 Labs de, 2 milyondan fazla katılımcının web sitesi aracılığıyla 15 milyondan fazla kişinin sohbete katıldığı bir sosyal deney gerçekleştirdi. Her sohbetin sonunda katılımcının, sohbet ortağının insan mı yoksa Yapay Zekâ robotu mu olduğunu tahmin etmesi gerekiyordu.
İnsanlar konuştukları kişinin insan olup olmadığını anlamak için, genellikle daha fazla argo ve daha fazla yazım hatası kullandı. Ancak tüm bunlar, Yapay Zekâ robotları tarafından da taklit edilecekti.
Genel olarak, insanlar konuşmaların yalnızca yüzde 68’inde partnerlerinin kimliğini doğru tahmin etti. Rakipleri bir sohbet robotu olduğunda, yüzde 60 oranında doğru tahminde bulundular. Bir insanla konuştuklarını yüzde 73 oranında doğru bir şekilde saptayabildiler
“İnsan mı Değil mi ” deneyleri, Yapay Zekâ modellerinin, insanları kandırmaya yetecek kadar ikna edici bir şekilde insan konuşmasını taklit edebildiklerini de gösterdi bizlere…
Tamam… Tamam da…
Yapay Zekâ’nın günün birinde, insan uygarlığını hepten ele geçireceğini iddia eden ‘science fiction’ ürünü hipotezlere pek de yüz vermiyorum ben.
Neden mi?
Çünkü, hepsinin ‘close’ ve ‘delete’ düğmeleri bizim elimizde.
Halit Kakınç