Travmanın Gücü, Ailenin Rolü, Psikolojik/Psikiyatrik Sorunlar
Depremden 20 yıl sonra hala “deprem travmasının” etkilerini yaşayan, TSSB (Travma Stres Bozukluğu) tanısı alabilen, ya da TSSB semptomlarını yaşayan insanlar var. Bu sonuçta deprem travmasının dozu-şiddeti doğal olarak rol oynamıştır. Acaba ailede yaşanan olumsuz olayların ya da travmatik süreçlerin yoğunluğu-şiddeti ne kadar rol oynamıştır?
20 Yıl Sonra: 1999 Marmara Depremi
Psikoterpist Emre Konuk ve ekibi bu soruya cevap bulabilmek için konu ile ilgili olarak Marmara Depremi’ni yoğun yaşamış olan Yalova, İzmit, Gölcük ve Değirmendere gibi bölgelerde 400 kişi ile bilimsel bir araştırma gerçekleştirdi.
Ekip, “Eğer deprem travmasının kalıcılığını sağlayan travmatik sürecin ağır yaşanması ve aile içinde yaşanan travmatik süreçlerin yoğunluğu ise, koruyucu ve önleyici bir müdahale olarak “travmaya erken müdahale” programlarının yoğun ve kapsamlı bir biçimde uygulanması gerekir” savından yola çıkıyordu.
“Eğer aile içinde yaşanan travmatik süreçler yalnızca felaket durumlarında değil, normal yaşamda da Psikolojik ve Psikiyatrik sorunların oluşmasında önemli rol oynuyorsa o zaman sağlık politikalarında köklü değişimleri gündeme getirmemiz gerekecek” diyen Konuk sorunun temelini anlatırken şunların altını çiziyor..
“Aile içinde yaşanan olumsuz yaşam olayları ve travmatik süreçlerle çocuk ve gençlerin ilerideki yaşamlarında çok çeşitli ve ağır tıbbi, Psikolojik ve Psikiyatrik sorunlar yaşamasına neden olduğuna dair birikmiş bir literatür oluşmuş durumdadır. Program akışı içinde aile ve Psikolojik ve Psikiyatrik sorunlar ilişkisinin altını çizen araştırma sonuçları özetlenecek, örneklerle dile getirilecektir.
Uzman açığı 300 bin
Bu tartışma bize ruh sağlığı ve sağlık politikalarında köklü dönüşümlerin yer alması gerektiğinin altını çizme olanağı verecektir. Örneğin; ülkemizde ruh sağlığı hizmeti veren uzman açığı yaklaşık 300.000’dir. Ülke nüfusu yılda 800.000 artmaktadır. Bu açığı ancak koruyucu-önleyici bir paradigma değişikliği kapatabilir. Hastalık oluştuktan sonra tedavisi çok pahalıdır.”
Bu araştırmada 2 sonuç sürpriz oldu.
- Yakınların kaybı
- Maddi sıkıntı
- Deprem öncesi ruh sağlığı bozukluğu
- Deprem sonrası ve mevcut sağlık sorunları
- Depremle ilgisiz bir travmatik süreç yaşamak gibi sorunlar araştırmaya katılanların TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) semptomlarını, Dayanıklıklarını (Travmayla Başetme Kapasitesini) ve mevcut deprem korkularını bir ölçüde etkiliyor. Ancak TSSB, Dayanıklılık ve deprem korkularını belirleyen ana faktörün ailede yaşanan olumsuz yaşam olaylarının ve travmatik süreçlerin dozu-şiddeti ve sürekliliği olduğunu gördük.
- Birincisi; deprem sonrası psikolojik yardım alanların, yaptığımız ölçümde TSSB semptomlarının az da olsa daha yüksek olduğunu görmek beklemediğimiz bir sonuç oldu.
Kimden ne tür bir yardım aldıklarını sormadık. 20 yıl önce bir gecede 500.000’den fazla insan evsiz kaldı. Alana gidenlerin önemli bir kısmı bir günlük bir eğitimle alana gitti. Profesyonellerin eğilimleri, ne tür müdahalelerde bulunduklarını doğal olarak bilmiyoruz. Genelde ne yapılmışsa, en azından faydalı olmadığı anlaşılıyor. Kontrollü koşullarda, deneyimli terapistlerle yapılan müdahalelerin travmatik etkiyi aşmada olumlu katkısının yüksek düzeyde olduğunu yaptığımız araştırmalardan biliyoruz.
- İkincisi ise; yakınların ölümünün ne ölçüde travmanın kalıcı olmasında katkısı olduğunu öğrenmek istedik. Az da olsa bir etkisi olduğunu gördük. Bu beklenir bir sonuçtu. Beklemediğimiz ise, ve 3. Derecede yakınları ölenlerin 1. Derecede yakınlarını kaybedenlerden daha fazla TSSB semptomu göstermeleriydi.
Bu araştırmadan çıkardığımız en önemli sonuç; travmanın kalıcılığını önleyen ya da sağlayan faktörün aile olmasıdır. Bununla birlikte anlıyoruz ki “yeni yaşama” uyumda yeğenler, kuzenler, dayılar, halalar, uzak akrabalar önemli katkı sağlıyor.
Koruyucu ve önleyici müdahaleler:
Felaketlere ve her çeşit yakın tarihli travmatik süreçlere ve bunları yaşayan kişilerin ailelerine acil müdahale programlarını hızla geliştirmek önemli.
Ailede yaşanan olumsuz yaşam olaylarının/travmatik süreçlerin pek çok Psikolojik ve Psikiyatrik soruna yol açtığı artık net olarak araştırmalarla gösterildiğine göre, ruh sağlığı ve tıbbi hastalıklarla ilgili olarak devletin (Sağlık, Aile ve Milli Eğitim Bakanlıkları ve ruh sağlığı meslek örgütlerinin) yeni ve farklı politikalar geliştirmekte gecikmemesi gerekiyor.
Emre Konuk, Klinik Psikolog
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı
EMDR Derneği Başkanı
ÇATED (Çift ve Aile Terapisi Derneği) Bşk.Yrd.