Son yıllarda bir festival furyası oluyor yurdun her köşesinde. Davetler, workshoplar, paneller, konuşmalar, lezzet dolu günler, eski ve yeni dostların buluşmaları, gastronominin sürdürebilirliği, inovasyon konusunda fikir alışverişleri ve geleceğin mutfak trendleri konusunda tartışmalar.
Geçen hafta Bursa Belediyesi ve Logos iletişimin daveti ile 4.Bursa Gastronomi Festivalinde, gastronomi dünyamız toplandı.
Türkiye ve dünyadan şefler buluştuk. Sahnede yemekler yaptık, Merinos Park alanını dolduran binlerce seyirci üç gün boyunca bizleri yalnız bırakmayıp saatlerce sahne alan tüm şefleri izledi. Yapılan yemekleri denedi, alkışladı, yeri geldi kahkakar attı, dans etti, duygulandı.
Kadınlar kooperatifleri el emeği, göz nuru el işleri ve lezzetler hazırlayıp sundu. Bursa’nın esnafı çadırlarda yemekler, pideler, kebaplar hazırladı. Ateşler yandı, ızgaralar kuruldu.
Bu seneki yeni fikirlerden en beğeni toplayanı bence; sahnede her şefin Bursalı bir şefle beraber workshop yapmasıydı. Böylece yerel şefler kendilerini tanıtıp, bize Bursa’nın yöresel lezzetlerini tanıtmak ve tattırmak imkanını buldular .
En önemli ve ince düşünceli detay ise üç gün boyunca sahnede bizlerle beraber bulunan ve işaret dili ile işitme engelli bireylere neler yapıldığını aktaran hanımefendiydi.
Sabahları köylerde kadın kooperatiflerinde yöresel kahvaltılar tüm incelikleriyle bize sunulurken, Bursa’nın önemli tarihi eserlerine ziyaretler, Kozahan’da kahve sunumu, tahinli pide ve köfteli pide tadımları, Bursa kebabının eşsiz lezzetini tadarken İnkaya köyündeki muhteşem organik, aromatik bitkiler ve meyve hasadına uğramayı ihmal etmedik. Kolumuza taktığımız sepetin içini çilek, böğürtlen, frambuaz ve incirlerle doldurduk.
Tarihi İnkaya Çınarının gölgesinde çay içip akşam Mudanya’da Girit yemekleri eşliğinde festivale katılan Türkiye’nin dörtbir yanından gelen dostlarla gastronomi sohbetleri yaptık .
Kurulan panellerde bilgi alışverişi, coğrafi işaretli ürünleri, tarımı ve mutfak mirasımızın önemini konuştuk.
Her şehir, kendi hikayesini yemeklerinde saklar. Bir damla zeytinyağında güneşin bereketi, bir balıkta denizin özgürlüğü vardır. İşte gastronomi festivalleri tam da bu yüzden çok kıymetlidir. Farklı kültürlerin, geleneklerin ve tatların aynı sofrada buluştuğu büyülü anları yaşatır.
Bu yılki festival yalnızca damağımıza değil kalbimize de dokundu. Ustalıkla hazırlanan her tabakta geçmiş ile geleceği el ele verdik.
Festival alanında yükselen kokular, dostça duyulan kahkahalar ve paylaşmanın sıcaklığıyla şehir hakikaten yeniden canlanmış gibiydi.
Bu yüzden her bir çadırın önünde durup hikayeler dinledim ,amacım sadece tatmak değil aynı zamanda şehri anlamak istedim.
Bursa festivalinden ayrılırken hem damağımızı hem ruhumuzu bir mutluluk sarmıştı sanki.
Marka ve İnsan Bazı markalar hikâye anlatmaz, hikâyenin ta kendisidir. Ve bu hikâye çoğu zaman…
Dünya Atletizm Şampiyonası bu en eski sporun küreresel ölçekteki en önemli şampiyonası... Kıtalara özgü şampiyonalar…
4 Ekim. Hayvanları Koruma Günü sosyal medya, “can dostlarımız” mesajlarıyla doldu taştı. Bazı belediyeler mama…
Gastronomi, yalnızca lezzet peşinde koşmak değildir. Bir tabağın ardında yatan kültürel mirası, üretim zincirini, emeği…
Uluslararası 4.Bursa Gastronomi Festivali Kapılarını Açtı! “Rota Yeniden Oluşturuluyor” Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 4.’sü düzenlenen…
Benim gidişim gayet sesli oldu. "Gidiyorum ben" diye avaz avaz bağırarak dolaştım ortalıkta. Miyavladım, acıktım,…