Categories: Köşe Yazısı

Markanın başında kim var?

Marka ve İnsan

Bazı markalar hikâye anlatmaz, hikâyenin ta kendisidir. Ve bu hikâye çoğu zaman bir fikirle, bir cesaret anıyla ya da bir içsel kırılmayla başlar, bir insanın duygusunda başlar aslında. Her şeyin başında bir arayış vardır. Belki bir gece uykusuz kalınan saatlerde duyulan bir eksiklik hissi.

Belki bir yerde “Ben böyle yaşamak istemiyorum” diyen içten gelen bir ses. Ya da sadece, “Bu dünyada bırakmak istediğim bir iz var” duygusu ile… İşte o iz, bazen bir marka olur.

Pazarlama dünyası uzun yıllardır verilerle konuşur

Hedef kitle analizleri, rakip incelemeleri, konumlandırma stratejileri… Elbette hepsi önemli. Ama bir markayı gerçekten ayakta tutan şey sadece stratejiler değil, ruhudur. O ruh da ancak kurucusunun hikâyesinden doğar.

Çünkü insanlar artık bir ürün değil, anlam satın alıyor. Kurucunun hikâyesi her zaman markayı anonim bir isim olmaktan çıkarıp sahici bir karaktere dönüştürüyor.

Markanın başında kim var?

Bu soru, sadece organizasyon şemasıyla yanıtlanabilecek bir soru olarak ele alınmamalı. Asıl mesele, o kişinin hikâyesi markaya ne katıyor? Ne söylüyor? Ne hissediyor? Çünkü bir kurucunun yaşanmışlıkları, inançları, kırgınlıkları ve tutkuları markanın diline, sesine, rengine dönüşüyor.

Ve insanlar bu samimiyeti görüyor, hissediyor. Kurucunun kişisel yolculuğu ne kadar sahici ise, marka da o kadar kalıcı oluyor.

Bu yüzden yıllardır süre gelen marka ve iletişim yolculuğumda önce markaya değil, o markanın kurucusunu tanımaya çalışırım. O kişi neden bu yola çıktı? Gerçekten bir sorunu çözmek mi istiyor, yoksa sadece var olmak mı? Dikkat çekmek mi istiyor, yoksa bir şey söylemek mi?

Ve belki de en önemlisi, bu marka sayesinde kendi içindeki hangi parçayı ifade ediyor? Çünkü ifade edilmeyen bir duygu, marka adıyla da satılamaz. Görünür olmayan bir niyet, hiçbir reklamla parlatılamaz.

Bazı markalar pazarda bir boşluğu doldurmak için doğar. Bazıları bir insanın içindeki boşluğu doldurmak için. İşte o ikinci tür markalar zamanla büyür, kök salar ve iz bırakır. Çünkü yalnızca bir ürün değil, bir duygu taşır. Hikâyeyi anlatmaz, yaşatır. Ve bu yaşanmışlık, başka hayatlara da dokunur.

O yüzden markalaşma yolculuğunda ilk adımı atmadan önce her zaman değindiğim en önemli konuların başında olan şey dışa değil, içe bakabilme yeteneğini geliştirme duygusudur.

Markanız ne anlatıyor değil; siz ne anlatmak istiyorsunuz? Hikâyenizi bilmeden marka kurmaya çalışmak, yönü belli olmayan bir yolculuk gibidir. Oysa sizin bir yönünüz var mı? Bu marka sizin için sadece bir iş mi, yoksa bir ifade biçimi mi?

Sonuçta her marka bir vitrin kurar

Vitrinin ardında ışığı yanan bir ev yoksa, yaşanmışlıklar, deneyimler ve hayatın içindeki tecrübeler yansıtılmamışsa; o markanın kalıcılığını sorgulayabilirsiniz. Hikâyeniz sizin temelinizdir. Anlamlar ise bağ kurmanın anahtarı. Ve unutmayın: Gerçekten dokunan markalar, önce bir insana dokunarak başlar. Marka değil, insan değiştirir her şeyi. Çünkü duygular asla taklit edilemez.

Bu yazıyı okuyan sen…
Belki bir markanın hayalini kuruyorsun, belki de kendi sesini hâlâ tam duyamadın. Her nerede duruyorsan, niyetim şu olsun: Hayal ettiğin her şeyde önce kendine odaklan. Başkalarına ulaşmak istiyorsan, önce kendine yaklaş.

Hikâyeni saklama, çünkü bir yerlerde senin cesaretinle kendi yolunu bulacak birileri var.
Ve kim bilir… Belki de senin hikâyen, bir başkasının başlangıç cümlesi olur.

Denemeye değer…

Emel Ercan

 

 

Emel Ercan

İletişim ve Marka Yolculuğu

Recent Posts

Atletizm Şampiyonası: Rüzgâr gibi geçti

Dünya Atletizm Şampiyonası bu en eski sporun küreresel ölçekteki en önemli şampiyonası... Kıtalara özgü şampiyonalar…

2 gün ago

4 Ekim: Kutlama değil, utanç günü!

4 Ekim. Hayvanları Koruma Günü sosyal medya, “can dostlarımız” mesajlarıyla doldu taştı. Bazı belediyeler mama…

3 gün ago

Bir festivalin ardından…

Son yıllarda bir festival furyası oluyor yurdun her köşesinde. Davetler, workshoplar, paneller, konuşmalar, lezzet dolu…

4 gün ago

Mutfakta Bilgiyle Büyümek!

Gastronomi, yalnızca lezzet peşinde koşmak değildir. Bir tabağın ardında yatan kültürel mirası, üretim zincirini, emeği…

6 gün ago

Bursa, gastronomi mirası durağı olacak

Uluslararası 4.Bursa Gastronomi Festivali Kapılarını Açtı! “Rota Yeniden Oluşturuluyor”  Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 4.’sü düzenlenen…

2 hafta ago

Gideceksen, Eflatun gibi git

Benim gidişim gayet sesli oldu. "Gidiyorum ben" diye avaz avaz bağırarak dolaştım ortalıkta. Miyavladım, acıktım,…

2 hafta ago