Diyelim ki kendinizi iyi hissetmiyorsunuz, keyfiniz kaçık, nefes alsam kilo yapıyor, unutkanlık başladı, kalp atışlarım dinlenir haldeyken bile fazlalaştı diyorsunuz. O da yetmiyor, vücudunuzdaki yağ miktarı fısıldıyor, ölçtürmüyorsunuz, kan şekeriniz hafif de olsa yükselmiş ve doktorlarınız, “Hareket et, yürüyüş yap!” diyor; denileni yapıyorsunuz ama değişen bir şey olmuyor.
Kalçalarınızın çevresi, deri altınız yağ biriktirmeye devam ediyor ama gelin görün ki bir Allah’ın kulu da çıkıp, “Git kardeşim bir uzmana kanındaki trans yağı ölçtür” demiyor.
Oysa Türkiye’de yediğimiz pek çok besin maddesinde trans yağ var. Ucuz margarinlerde, rafine edilmiş yağlarda, fritözde defalarla kullanılan yağlarda, dolayısıyla kızartmalarda kullanılan yağlarda trans yağ asitleri bulunuyor. Bu yağlar, bisküvi, pasta, hazır yemek yapımında kullanılıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar ise dehşete düşürecek sonuçları ortaya çıkarıyor. Mesela bu yağ asitlerinin insanı yavaş yavaş öldürdüğü, margarindeki miktarı yüzde 2 arttığında diyabet riskinin yüzde 38 yükseldiği Alman kaynakları tarafından dile getiriliyor. ABD’nin değişik eyaletlerinde, mesela New York, Kaliforniya gibi… trans yağ kullanımı yasaklanmış durumda.
Ölçüm kurtarıyor
Kandaki trans yağ asidi ölçülebiliyor. Bu yağ miktarının fazlalığı damar tıkanması, felç, enfarktüs meydana gelmesini de tetikliyor. Bağ dokusu hücrelerinin mutasyona uğrayarak yağ depolayan hücre olmalarına yol açıyor. Damar iç yüzeyindeki hücrelerin iltihaplanarak ölmesi, kireçlenmesi, tıkanması bu yağların eseri.
Trans yağ asit kullanılmaması onun yerine Omega 3 yağı-zeytinyağı kullanılması, ek olarak yüksek miktarda C vitamini ve E vitamini alınması trans yağların zararlarını ortadan kaldırabiliyor. Tabii ki ek olarak spor yapılması gerekir.
Bacak damarları tıkananların D vitamini düşük çıkıyor
Atlanta’da yapılan bir araştırma, bacak damarları tıkanmış insanların yüzde 64’ünün kanında D vitamini eksikliği olduğunu ortaya çıkardı. Bilindiği üzere Vitamin D’nin iltihaplanmaları önleyen antibiyotik etkisi olduğu artık biliniyor. Münih Üniversitesi uzmanlarına göre, Omega 3 yağ asitleri hem vitamin D’den hem de aspirinden daha etkili iltihabı önleme özelliğine sahip. Üstelik yan etkileri de yok.
Omega 3 indeks; insan alyuvarlarında bulunan yağ asitlerinin arasında yüzde kaç miktarda Omega 3 yağ asidi bulunduğunu ortaya koyan Alman Prof. Von Schaky tarafından geliştirilmiş bir ölçüm yöntemi. Buna göre, eğer alyuvarlarınızda bulunan Omega 3 yağ asidi miktarı yüzde 8 ve üzeri ise, kalp ve damar rahatsızlığından ölme ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Eğer ramak yüzde 4 ve altında ise ani kalp ölüm riski 10 misli artıyor. Üstelik ölüm nedeni de tespit edilemiyor.
Özetlemek geretirse, eğer organizmanızdaki kimyasalları ölçtürüp, ortadaki bulgulara göre tedavi olursanız ölümü teğet geçebiliyorsunuz. Hatırıma gelmişten sorayım, kanınızdaki trans yağ asit miktarını ve Omega 3 indeks oranını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız acilen hayat sigortası yaptırın. Hiç olmazsa geride kalanlara faydanız olur.