Tarazlanmış günlükler…

Kendinden hoşnut olma haline yabancı olmadığım ‘’bir zamanlardan’’ ne kadar uzun zaman geçtiğini düşünmeden edemiyorum. Şu kadarcık ipucu bile birçok insana; nerede yaşadığım, neler yaptığım, hele hele neler hayal etmiş olduğum hakkında epey bilgi verecektir.

Bu çağrışımların götürdüğü bilgileri geçmişin üzerine eğilip toplarken hatırı sayılır sayıda insanın yüzünü, değişim yasalarını tatlılıkla oyalayan çehrelerini görüyorum. En fazla da bir şiirin üzerine kuş gibi konan, seyrettiği film bitmiş olsa da, içinsıra devam ettirdiği filmin tek seyircisi olarak hayalleri ile baş başa saatler geçirmeye can atanların canım hallerini özlüyorum.

Duvar saatlerinin içindeki salıncaklarda eğleştik o zamanlar. Bırakıldıkları sayfada ve anda bizi bekleyen kitaplar,  arkadaşlarımız oldu. Ayraç koyduk oraya buraya, yetişemedik zamanın isteklerine, ‘sonra diyerek şimdiye’ borçlanmayı kabul ettik.

Yaşadığım bu zamanda aynaya bakınca yüzümden çok geçmişimi görüyorum. Sanırım kızgınım, pek göz göze gelmek istemiyorum.

Hatırını kıramadığım için yaşadığım ‘şimdiki zamanda’ başıma gelen ne varsa kendimden biliyorum. Unuttuğum bir şey çıksa kendimi cezasız bırakmıyor, yetiştiremediğim her iş, hesaplayamadığım her aksilik için canıma okuyor, kabahatlerimi üzerimde taşıyacak yer bulamıyorum.

Sanırım henüz fark ettiğim bir gerçek de huzurumu tümüyle yerinden etti

Yüksekçe bir taşın üstüne çıkıp etrafımda beni dinleyecek, söyleyeceklerimi önemseyen bir kalabalık olduğunu varsaymıştım. Yüreğim yanındaki duvara yaslanıp hınzır bir bakış fırlattı, her vuruşunda tane tane çektiği tespihi ile erketeye yatan serserinin teki gibiydi.

Dilim tutuldu, aklım şaşakaldı, öncemdeki zamanların olan biteni aklıma geliyor, yazıtları okur gibi okuyordum ama kendi zamanımı konuşacak mecal, sözcük bulamıyorum.

Herhalde biraz yüksekçe bir yerle, dinleyecek birkaç insan bulunca fırsatı kaçırmayan politikacılardan etkilenmişim. Aklımdaki bu görüntü bağıra çağıra insanları etrafında toplayan işportacılar ile eşleşmiş olmalı. Politikacılar ve işportacıların söyledikleri hep aynı. Onlara benzemek istemiyorum. Ama sakınmadan, korkmadan söyleyecek sözlerimi bulamıyorum.

Yediden yetmişe bizi özgürce konuşmaktan alıkoyan cezalandırılma korkusunun olmadığı ütopyalar kurgulamıştık.

Berbat hayatımın adres defterine kayıtlı veya bana ulaşmakta hiç güçlük çekmeyerek haberlerini eksik etmeyenler arasında tanık olduğum sayısız kötülük, zorbalık, itiş-kakış ve kavgalarda sesimin bir kağıt buruşturma sesi kadar bile çıkmadığını düşündükçe üzüntümle baş edemiyorum.

Bir alıklık halinde, sızmadan önce duyulardan gelen son verileri sembol ve notlara iliştirme çabası içinde gibiyim. Havagazı musluklarını açıp yavaşça kendi ölümüne yanaşan Sadık Hidayet’in aklından geçenlere benziyor belki benimkiler. Önündeki zamanda gizli kaderinin meraklıları olarak yaşayıp gidenlere bırakılmış acı bir bakış.

Baudelaire insan beynini evirip çevirip bir ceviz içine benzetmişti. Olukları, büküntüleri ve iki yarım küreciği birbirine bağlayan bileşkesi ile benzediğine kuşku yok. Benim de aklımda böyle kalmıştı çoğumuz gibi. Ama başka bir eşleşme şu anki ruh halime daha yakın geliyor. Artık beyni yumaklanıp kafatasına sığışmış bir bağırsak parçasına benzetiyorum.

İtirazsız geçiş süreçlerinin muhatabı, karın ağrısı gibi baş ağrısı yapan, benzer fikirsel öğünleri tüketen, hoşnutsuzluğunu yüzümüze yayılan ekşimesi ile anlatan beyin tasavvuru daha gerçekçi görünüyor.

Üzerine çıktığım yüksekçe taştan iniyorum, şimdiye kadar konuşmadıklarımı kar sayan bağırsak beynimi nereye kadar taşıyacağımı merak ederek yürüyorum.

Safa Özkızıltan
Safa Özkızıltan

Esin Pireleri

Recent Posts

Meze İle Kültürü Buluşturan Festival

Antalya’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uluslararası Meze Festivali, yalnızca bir lezzet buluşması olmanın ötesine…

5 gün ago

“Dergicilik Arkadaşlık Etmektir”

Bazı insanlar vardır aralıksız çalışır, emek verir, sırtındaki küfeyi o kadar benimsemiştir ki, onu asla…

5 gün ago

Mezopotamya’dan bugüne makarna’nın yolculuğu

Makarna insanlık tarihinin en sade ama en derin icatlarından biri. Bir avuç buğday, biraz su…

5 gün ago

Bir nesilden bir nesile Bodrum Cup

Ege'nin, bir gün yaprak kımıldatmayan rüzgarsızlığında, bir gün hortuma neden olan rüzgarında 7. kez yelken…

5 gün ago

Gastronomi şölenleri mi adil sofralar mı?

BİLGE KEYKUBAT. Bir ülkede sofralar arasındaki fark büyüdükçe, sadece gelir adaleti değil; vicdan adaleti de…

6 gün ago

Bir güz günü betiği

Göğe bakıyorum; kuyuya düşmüş de, bir parçasını görebildiğim maviliğe çekip çıkaracak bir güç arıyor gibiyim.…

7 gün ago