Amazon Prime’da yayına giren, başrollerinde Farah Zeynep Abdullah ve Boran Kuzum’un yeni Bihter ve Behlül olarak karşımıza çıktığı Bihter filmini izledim. Bazı filmleri izlemek şans, bazıları ciddi anlamda şanssızlık. Bir seyirci olarak şanssız olduğumu düşünürken bu filmin yayınında, yapımında emeği geçenlerin emeklerine saygı duymaktan başka elimden ve dilimden bir şey gelmiyor.
Bir film için “zaman kaybıydı” demek çok acımasız bir yorum olsa da bence sinemacılara, sinema öğrencilerine ve özellikle senaristlere “Bir film nasıl yapılmamalı, nasıl yazılmamalı” konusunu anlatmak için adeta bir baş yapıt.
Bu yüzden aslında seyirciye kendini şanssız hissettirmesini bir tarafa bırakıp emeği geçenlere sektöre vermiş oldukları bu dev hizmet için teşekkür etmeli.
Ama yine de filmle ilgili içimin almadığı ve söylemeden geçemeyeceğim birkaç husus var. Hayatımızda izlediğimiz ve izleyeceğimiz en ruhsuz, duygusuz ve en kopuk Aşk-ı Memnu hikayesini ve en boş Aşk-ı Memnu karakterlerini izledik.
Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ ile ikonikleşen Bihter ve Behlül karakterlerinin, Farah Zeynep Abdullah ve Boran Kuzum ellerinde eriyip gitmesi kolayca kabul edilemiyor.
Senaristin ve yönetmenin hikayenin içini acımasızca boşaltmak için özel bir çaba harcadıklarını düşünmek istemiyorum ama filmdeki kopukluklar, saçma geçişler, giriş, gelişme, sonuç kısımları inanın bana başka bir şey düşündürmüyor.
Filmin yapımcısı, yönetmeni, senaristi “Deneysel bir film yapmak için risk alalım” diyerek bu yola çıkmışlarsa böyle bir deneysellik de kabul edilebilir değil ki gördüğünüz gibi kabul edilmedi de…
Filmin tamamı bana göre aşağıdaki şu alt metinler üzerine çekilmiş, kurgulanmış ve önümüze sunulmuş;
Alanya’ya her gelişimde, kentin değişmeyen ritmini yeniden duymaya çalışırım. Güneşin sabahları denize düşüşü, Kleopatra Plajı’nın…
Her yıl küresel iklim krizinin etkilerini daha fazla yaşar olduk. Bu yıl Ege, Akdeniz ve…
Bazı cümleler öyle ortada kalıyor ki, sahibi bile geri dönüp bakmıyor arkasına. Birileri bir şey…
Türk gastronomisi son on yılda yalnızca lezzet repertuarını değil, kültürel anlatısını da dönüştürdü. Bu dönüşümün…
Ayten ve Mehmet’in Hikâyesi: Türk Mutfağının Kalbi Fransa’da Atıyor Geçen ay kısa bir Ayvalık tatilim…
Biliyorum, benden sonra bizim evin halleri değişti. BEN, galiba burada büyük harfler gerekiyor. Bir Eflatun…