İlk anda bir saç modeli trendi gibi düşünülen rasta, aslında bir yaşam tarzı, bir inanış biçimi ve hattâ bazı kesimler için bir din olarak kabul edilmekte. Rastafari inanışı adını asıl ismi Ras Tafari Makonnen olan Etiyopya’nın son kralı I.Haile Selassie’den alıyor. Türkçe karşılığı “Prens Tafari” olan Ras Tafari imparator olduktan sonra “üçlemenin gücü” anlamına gelen Haile Selassie adını kullanmaya başlıyor.
Rastafaryanizm dinine inananlar Etiyopya’nın son kralı Haile Selassie’yi Tanrı’nın dünyadaki yansıması olarak görüyorlar. Rastafaryanizm, Mısır kökenli Ra dinlerinin Hıristiyanlık ve Yahudilik ile harmanlanmasından oluşan bir din. Musa’nın asıl yol gösterdiği kutsal kavimin siyahlar, özellikle de Etiyopyalılar olduğunu savunuyorlar. Bu dini inanışa göre, Hazreti Musa aslında siyahilere liderlik etmiş ve Zion denilen kutsal toprakları, cenneti vaat etmiş.
1900’lü yılların başında, zamanında Afrika’dan, şeker kamışı ve pamuk plantasyonlarında çalıştırılmak amacıyla Yeni Dünya’ya götürülen köleleri tekrar Afrika’ya döndürme misyonunu üstlenen Marcus Garvey gittiği yerlere bu dini yaymış ve bir gün bir mesihin Afrika’da ortaya çıkarak, siyah ırkı birleştireceği kehanetinde bulunmuş.
Afrika’ya Geri Dön
Garvey, 1930’lu yıllarda Jamaika’da ayaklanmaya başlayan işçi sınıfı siyahların güç hareketine, “Afrika’ya Geri Dön” sloganıyla kimlik kazandırmış. Siyahilerin başarılarından ve Afrika topraklarının zenginliğinden bahsetmiş. Garvey, Haile Selassie için insanlara: “Bakın, Afrika’da bir siyahi kral oldu. O, size vaat edilenleri verecek olan kişidir” demesiyle, Hazreti İsa’nın siyahi olduğunu düşünen yoksul halk kurtuluş anahtarının Afrika’da olduğuna inanmaya başlamış.
Rastafaryanların üssü Shashemene
Haile Selassie’nin, Jamaika’ya bir ziyareti sırasında, uzun süredir yağmayan yağmurun yağmasına vesile olduğu ve Jamaikalıların bu mucize karşısında onun Garvey’in kehanetindeki mesih olduğuna inandıkları söylenmekte. Aynı dönemde Haile Selassie’nin, Etiyopya’yı tam bağımsız, monarşik bir yapıya kavuşturması, bu bölgenin vaat edilen topraklar olduğu inancını desteklemiş. Ayrıca Haile Selassie’nin, dönemin tek siyahi kralı olması, halk tarafından daha da kutsal görülmesini sağlamış. Garvey’in halkı bilinçlendirmesi, onları bir araya getirmek istemesi, Selassie’yi tanıtması, ona peygamberlik sıfatının yakıştırılmasını sağlamış. Rastafaryanizm hareketi taraftarları arasında, Haile Selassie’nin, İncil’deki yeniden dirilen mesih, yani bedenleşmiş tanrı olduğu kabul görmüş. Haile Selassie de bu sıfat karşısında 1960’lı yıllarda Jamaika’daki bu insanlara güney Etiyopya’da, Addis Ababa’nın 250 km güneyinde yer alan Shashemene’de, kendi özel arazisini bağışlamış ve buraya yerleşmelerine izin vermiş. Dünya genelinde Rastafaryanizm dinine inanan yaklaşık 1 milyon kişiden 30 bin kadarı Jamaika’da, 2 bin kadarı da Shashemene’de yaşam sürmekte.
Politik, toplumsal sorunlara parmak basan Reggae Müziği
Zaman içinde müziğe dönüşen Rastafari inanışının ilahileri Jamaika’da reggae müziğinin temelini oluşturmuş. Jamaika tarzı rock diye de geçen ska müziğinden türemiş olan reggaenin bilinen en büyük temsilcisi hiç şüphesiz ki Bob Marley. Politik ve toplumsal sorunlara parmak basan içerikli şarkıları bir süre sonra sadece ada müziği olmaktan çıkıp ünü evrensel boyut kazanmış. Afrika insanına yapılan insani yardımlara şarkılarıyla destek olduğu için 1978’de BM Barış Madalyası’yla taltif edilen Bob Marley’in çoğu parçasında Etiyopya’nın son imparatoru Haile Selassie’nin önemli konuşmalarından bölümler yer almakta. Özellikle, günümüz Birleşmiş Milletler’in temelini oluşturan Milletler Cemiyeti’nde Haile Selassie’nin Haziran 1936 tarihinde yapmış olduğu, tüm dünyada yankı bulan konuşmasından alıntılar yaptığı “War/Savaş” isimli parçasındaki birkaç çarpıcı cümleye yer vermeden geçemeyeceğim.
“Hiç bir ulusun birinci ve ikinci sınıf vatandaşı kalmayana kadar
Bir adamın ten rengi gözlerinin renginden daha önemli olmayana kadar
Temel insan hakları herkese eşit olarak garanti edilene kadar
Savaş diyorum”
Rastafaryanlar’ın ibadet yöntemi bir başka
Addis Ababa’da yaşarken, Etiyopya’nın güneyinde yer alan Omo Vadisi’ne düzenlediğim gezilerden birinde yolum Shashemene’ye düşüyor. Şehre vardığımda, rengarenk bayrakların kapısında dalgalandığı, etrafı yüksek duvarlarla çevrili, Rastafaryan üssünü bulmakta zorlanmıyorum. Rastafaryanizm, Haile Selassie’nin 1975’de ölmesine rağmen burada hâlâ yaşamakta. Rastafaryanları temsil eden sarı renk, altın, mücevher ve hazineleri; yeşil, dünyayı; siyah, Afrika halkını; kırmızı ise siyah halkın dökülen kanını simgeliyor.
Haile Selassie’nin ölümünün ardından yaş günü kutlaması
Duvarlarına Bob Marley ve Haile Selassie’nin temsili resimlerinin çizili olduğu minik Rastafaryan müzesini ziyaret ettikten sonra, yaşadıkları sitenin içini gezmek istiyorum. Ne yazık ki Shashemene’ye tam da 23 Temmuz 2013’de, yani son Kral’ın 121. Yaş gününde geldiğim için içeriye giriş izni alamıyorum. İçeride hummalı kutlama hazırlıkları yapan Rastafaryanları ve kutsal saydıkları bu toprakları sadece dışarıdan görebiliyorum. Ancak, “Doğayla bir olmak amacımız, ot içmek ibadetimiz” diyen Rastafaryanların gerçekten iyi birer mümin olduklarına kendi gözlerimle şahit oluyorum. Nasıl mı? Müze ziyaretim çıkışında peşime takılan Rastafaryanlar beni de mümin yapmak için âdeta yarış içindeler. Biri esrar satmaya çalışırken, öbürü elinde khat demetiyle yetişiyor. İkisini de tam püskürtmüşken başkası “haşhaş ister misin” diye peşime takılıyor. Burada fazla vakit kaybetmeden Addis’e doğru yola koyulurken dini bütün Rastafaryanlara bol ibadetli günler diliyorum.
Bob Marley’in mezarı
Bob Marley, Etiyopya Ortodoks Hıristiyan Kilisesi tarafından Kasım 1980’de Kingston, Jamaika’da vaftiz edilmiş. 1981 yılında kanserden öldüğünde ise Rastafari geleneklerine göre yanında yaşamını simgeleyen beş parça eşya ile Jamaika’da toprağa verilmiş. Bu beş obje, müzik hayatı boyunca elinden düşürmediği gitarı, bir adet futbol topu, marijuana filizi, İncil ve Etiyopya Prensi Asfaw Wossen’in hediyesi olan babası Haile Selassie’ye ait olan yüzükten oluşmakta. Eşi Rita Anderson, Marley’in vasiyeti doğrultusunda, mezarının Etiyopya’ya taşınması için uzun yıllardır zorlu bir çaba içerisinde. Bob Marley’in vasiyeti ne yazık ki iki ülke arasındaki bürokrasiye takılı kalmış durumda. Hem Jamaika, hem de Etiyopya için, özellikle de turizm açısından önem taşıyan Bob Marley’i bakalım bu bürokratik engellerin sonucunda kim topraklarına kazanacak? http://www.figengunduzletaconnoux.com