Evimizde geçirdiğimiz pandemi günleri, özgürlüğümüzü elimizden aldı,
kendimizle başbaşa kaldığımız bu günlerde birçok duyguyu bir arada
yaşadık.
Karantina günlerinde aklıma en çok gelen soru şu oldu. Hayatın anlamı
var mı? Varsa nedir?
Bu soruları zaman zaman sormuştum kendi kendime… Her şeyi analiz eden kafa yapımla, üniversitede bilgisayar programlama ve matematik eğitimlerinin de getirdiği, hayatımdaki her şeyde bir neden/sonuç ilişkisi arama alışkanlığıyla, bu sorulara değişik dönemlerimde, defalarca farklı yönlerden bakarak geri dönmüşümdür. Bir sene evvel babamın hastalığı ve kaybı, arkasından da pandeminin getirdiği kayıp, yas ve yalnızlık duyguları yaşamın anlamını çok derinden sorgulamaya beni bir defa daha itti. Zaman zaman
anlamsızlığını düşünerek, “neden yaşıyoruz ki?” ‘ler, umutsuzluk ve çaresizlik hisleriyle savaştım. Bu zamanlarda en büyük destekçim sevdiklerim, yani ailem ve arkadaşlarım oldu. Onların sevgileri bana
tekrar umut ve yaşam isteği verdi. Ruhu güzel insanların hayatımıza kattığı değer ve anlam en başta geliyor herhalde…
Bu arada filozofların, psikologların, sanatçıların bu konuda ne dediklerini okudum, araştırdım. Aynı
soruları onlar da zaman zaman tekrar tekrar irdelemişlerdi çünkü…Kendi kendime bir çözüm, bir yol ararken karşıma neler çıktı,neler…Aşağıda biraz kendi düşüncelerimden, biraz da
okuduklarımdan bahsedeceğim.
Hayatın anlamı/anlamları herkese göre değişiyor bence…
Kimine göre sevgi, kimine göre çocukları, kimine göre, sanatı, kimine göre gerçeği aramak olabiliyor. Bunu kendimize dönüp hayatımızdaki değerlere bakarak anlayabiliriz. Ben kimim ve benim için neler önemli? Neler için şükrediyorum? Nasıl hatırlanmak istiyorum? Zamanımı neye harcıyorum? Beni neler yönlendiriyor, neler heyecanlandırıyor? Eğer din gibi hayatınızın ana taşı bir anlamınız yoksa kendi anlamınızı
kendiniz yaratmak zorundasınızdır. Ve hayatınızı o anlama göre organize eder, yönlendirirsiniz. Bu arada toplumun, ailemizin, eğitimimizin bize dikte ettiği değer yargılarından bağımsız olarak
kendi değer yargılarımızı bulmak, inşa etmek oldukça zorlu bir iştir ve bunu hayatta çok az insan başarabilir. Değer yargılarımızı tek tek inceleyip, bazen yıkıp yeniden inşa etmek özgürlüğün de
başlıca temelidir ve büyük cesaret gerektirir. Hayatın anlamı, özgürlük ve
cesaret kavramlarıyla içiçe geçmiştir burada…Nietzsche’nin UberMensch kavramı işte bu kendi kendini, değerlerini, anlamını kendi yaratan, yaratmaya cesareti olan kişidir. “Özgür olmaya mahkumuz”,Jean Paul Sartre, ünlü Fransız varoluşçu filozof böyle der, ve şöyle ekler:
“Kendi ışığımız, kendi mucizemizi kendimiz yaratmalıyız.”
Hayat mücadelemizde bir anlam bulmak yaşamı yaşanılır kılar. “Mücadelenin kendisi bir insanın yüreğini doldurmaya yeter”, der Albert Camus, Cezayir asıllı Fransız filozof ve yazar…”The Myth of Sisyphus” yazısında, yine Camus, sonsuza kadar, tekrar tekrar kayasını dağın tepesine taşımaya Yunan tanrıları tarafından mahkum edilen Sisyphus’un efsanesini anlatır ve hayatın anlamsızlığı karşısında kayayı taşıma mücadelesini kabullenmenin küçücük de olsa bir amaç olabileceğini tartışır. Nietzsche ise “Bir nedeni olan herhangi bir nasıla katlanabilir”, diyerek hayatımızdaki anlam ve amacın önemini tekrar tekrar vurgular.
Son olarak da ünlü “İnsanın Anlam Arayışı” kitabının yazarı ve logoterapinin kurucusu Viktor Frankl’dan bahsetmek isterim. Kendisi Nazi toplama kamplarında senelerce kalmış, tüm ailesini orada
kaybetmiş, ancak hayata tutunmuş ve savaş sona erdiğinde buradan kurtularak insanları iyi etmeyi kendine amaç edinmiş bir kişi. Yazar Nazi toplama kampında yaşadığı ve gördüğü şeyleri bu kitabında
anlatmıştır ve bu sayede logoterapi adı verilen psikoterapi kuramını gerçekleştirmiştir. Bir
amaç olduğu zaman yaşamın anlamanın bulunabileceğini vurgulamıştır. Nazi toplama kampında her durumda bir seçeneğin olabileceğini fark etmiştir. İnsanların yaşadığı en kötü durumlarda bile ruhsal
özgürlüğün ve bağımsızlığın içimizde bir yerlerde saklı olduğunu belirtmiştir. Bireylerin kendi davranışlarını ve kendi yolunu seçme özgürlüğünün, insanların ellerinden her şey alınsa bile alınamayacağını kitabında anlatır.
Hayatı kendi ışığımızı yaratarak, üreterek, güzel amaçların, iyiliğin, güzelliğin peşinde yaşayabilmemizi umut ediyorum. Bu yolda yürürken kaybolduğumuz, zorlu patikalara savrulduğumuz zamanlar olacaktır. Hayat sonuçta büyük bir mücadele. Çaba, emek, gayret ve sabır istiyor. Ama sonunda “iyi ki de dünyaya gelmişim, iyi ki de yaşamışım, ne maceraydı…”, diyebileceğimiz bir
yolculuğumuzun olması en büyük dileğim…