Flörtün Olmadığı Yerde Sevgi, Sevginin Olmadığı Yerde Aşk Olmaz

“Geçtiğimiz hafta Psikoterapist Psikiyatr Agah Aydın ile insanın aşkla ilişkisini konuştuk. Konu 14 Şubat nedeniyle gündemdeydi ama Aydın’ın aşka bakışı ve açıklamaları aslında gündemin dışına çıkarak insanı irdeliyordu. “Aşk aslında sınırlanamayacak ve insanın davranışındaki her eyleminde payı olan birşey” diyen Agah Aydın’a göre aşktan arta kalanlar hayatımızın devamını sağlıyor.”

“İnsanın yapısı içinde bir motor, dinamo varsa bunun merkezi aşk diyebiliriz” diyorsunuz, bunu anlatır mısınız?

Aşkı yakalamak için bütün yapıp etiklerimizi aşka meze yapıyoruz ama bunu kendimize bile çaktırmıyoruz. İnsan bir başkasının arzusu üzerinden kurulan, onun arzusunun nesnesi olmaya çalışan bir varlık.

Ve her eyleminin içinde bu var. İkili ilişkiler anlamında aşkı tarif edersek Marcel Proust bunu şöyle tarif ediyor, “Sevdiğimiz zaman ayaklarımızın yerden kesilmişçesine aşık olduğumuzu hissetmemizin nedeni onun bizden çıktığını unutmamızdır.” Bir şekilde bizim ötekine atfettiğimiz ondan bize gelmesini istediğimiz şeyi çok iyi tarif ediyor bu.

Ötekinin arzu nesnesi olmak

Neden yapıyoruz?

Çünkü kendimizi bütünlüklü bir yapı olarak görmek için başka ötekiler üzerinden bunu sınıyoruz. Ötekinden arzuladığımız talep ettiğimiz birşey var. O da, kendimizi görmek istediğimiz gibi ötekinin bizi öyle görmesini istemek. İnsanın her eylemi arzuyla açıklanabilir. Bu da ötekinin arzusunun nesnesi olmak. Fakat arzu, doyunca ölür. İnsan aslında ötekinin özgürlüğünü kısıtlamayı arzuluyor. Ve hepimizin bunun izin farklı yöntemleri var. Bir şekilde onun neyi nasıl arzulayacağını dikte etmek istiyoruz. Neticede insan bir başkasının arzusu üzerinden kurulan bir varlık. Aşkın sürmesinin nedeni bunu talep eden kişinin buna çok ihtiyacının olmasıdır.

Peki, flörtün aşkın içindeki yeri nedir?

Flört insan zihninin düşünmeden uyguladığı taktiktir. Kuşku vardır içinde. Kimin kimden ne istediğinin belli olmadığı bir durum, ama bir fantezi vardır hep kafada. Biri adım atar diğeri çekilir. Arzu nesnesine ulaştığında ölür ve aslında flört de tanımlandığında ölür.

Sevgili ilişkilerinde sınır getiriyor bazıları

Çünkü tanımlanınca flört olmaz. Flörtte fantezi ve tedirginlik vardır

Olmasını umut ettiğimiz ama olma olasılığından emin olmadığınız bir şey vardır. Karşı tarafı konumlandırınca biter bu. Bir anlamda sevgili olduklarını ilan edince sınırlar getirir bazıları. “Benim sevgilim böyle olur, böyle yapar” der ve ilişkinin bitişini hazırlar. Saygı duymadığınız, merak etmediğiniz biriyle flört edemezsiniz. O kişinin özgürlüğünün olması gerekiyor.

Flörtün olmadığı yerde sevgi, sevginin olmadığı yerde aşk olmaz.

Karşısındakinin sınırlarına saygı duymayan biriyle aşk yaşanamaz. Her şeyi belirleyen saygı.Saygı duymayanlar, “Ben senin benim istediğim gibi beni görmeni ve benim istediğim gibi olmanı istiyorum” diyor. Terkederken de bunu söylerler. Alt tarafta kendilerini ele verir ve beklediği şeyin insanı ancak eşyaya dönüştürebileceğini bilmez, önemsemezler. Öte yandan o kişinin sandığı şeyi anlasanız ve ona göre davransanız bile o zaman da o gider. Çünkü insan eşya ile flört edemez.

Kaybetme korkusu olanlar bu tarz isteklere boyun eğiyorlar, o zaman ne oluyor?

Terk edilme korkusu olan bir insan karşısındaki insan ne isterse yapar. Buna duygusal ihtiyacı vardır çünkü ve orada da gerilim biter. Ama ilişki de biter. Çünkü öngörülemez davranışı olan insan heyecan verir. İnsan kısıtlayamayacağı insanlardan kaçıyor, kısıtladıklarını da arzusunu kaybedip terk ediyor. Bu bir dram.

Sevilmeyen biri sevemez deniyor bu doğru mu?

Her bireyin sevilmemeye nasıl tepki gösterdiğini bilemiyoruz. Öngörmek zor ama sevginin girmediği yerde sorunlar oluşur. Ya bağımlı ya tepkisel olur insan. Nasıl seveceğini nasıl sevileceğini bilemez ve kendini gerçekten sevenlere kuşkuyla bakarken sevmeyenlere sevdirmeye çalışır. Sevmeyenden, seven kadın ya da adam yaratmaya çalışır. Bu defektle davranan kişiler kimin ne yapacağını o kadar iyi bilir ki her ortamda o insanları çok iyi tanır ve seçer.

Füsun SAKA

Paylaş

Son Yazılanlar

Değişen İklimle Değişen Tatlar

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrederek son 110 yılın sıcaklık rekorunu kırdı. Bu olağan dışı hava koşulları, ülkemiz tarımı, hayvancılığı ve gastronomisinin

Sessizliğin görünmez dikişleri…

Çok katlı binaların bitmeyen tekrarlarının tenezzülü dahilinde gösterilen yollar ve boş bırakılan alanlarda yaşıyormuş gibi yapan insanlar, benzerlerinin benzersizliğini görmenin bıkkınlığı ile bir dirhem değişme

Otellerde Ramazan Sofraları

Ramazan ayının, İstanbul’un tarihî ve kültürel dokusu içinde bambaşka bir anlamı var. Şehrin dört bir yanında kurulan sofralar, aileleri, dostları bir araya getiriyor. Son yıllarda

İklim modelleri olanları açıklayamıyor

Bugün artık kafe ve bar muhabbetlerinde bile hemen herkesin ahkâm kestiği meselelerden biri haline geldi ‘iklim krizi’, eski adıyla ‘küresel ısınma’… Her kafadan bir ses

Geleneklerin ve sadeliğin mutfaktaki gücü

Mutfak, her toplumun kültürel hafızasını taşıyan bir alan. Gelenekler, alışkanlıklar, damak tatları burada şekilleniyor ve nesilden nesile aktarılıyor. Ancak, mutfaktaki muhafazakârlık, çoğu zaman durağan bir

Borsa İstanbul Psikolojik Eşiği Geçti

Borsa İstanbul yüzde 8.78 yükselişle ile 10507 puandan kapandı. Borsa 10200 teknik ve psikolojik eşik haline gelen seviyelerinin üzerine tırmandı. Ons altın ise 2900 seviyesi

Kışı geride bırakırken Portekiz yolculuğu

Bugünkü günlüğümün konusu, kış mevsimini geride bırakırken yaptığım bir Portekiz yolculuğu… İstanbul’da bir kış mevsimi daha yavaş yavaş geride kalıyor. Bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen

Geçmişten Geleceğe Miras Tabaklar

Şanlıurfa’nın o eşsiz mutfak kültürü, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış zenginlikleriyle beni her zaman büyülemiştir. Bu şehirde her köşe başı, her sokak

Pestisit Gerçeği: Tarımdaki Sessiz Tehdit

Tarımsal üretimde zararlıları kontrol altına almak ve mahsul verimliliğini artırmak için yaygın olarak kullanılan pestisitler, modern tarımın temel unsurlarından biri haline gelmiştir. Ancak, bu kimyasalların