Mezopotamya’dan bugüne makarna’nın yolculuğu

Makarna insanlık tarihinin en sade ama en derin icatlarından biri. Bir avuç buğday, biraz su ve bol sabır. Bu kadar basit malzemelerle, yüzyıllar boyunca milyonlarca insanın sofrasına umut, doyum ve mutluluk getiren bir yemek olmuştur.

24 Ekim bu evrensel yemeğin yani, makarnanın dünya üzerindeki yolculuğunu kutlamak için ayrılmış özel bir gündür. Ve ben bu sene bir makarna sevdalısı olarak Türkiye Makarna Sanayicileri Derneğinin World Pasta Day elçisi olarak onurlandırıldım.

Conrad otelde gerçekleşen uluslararası kongrede Ambassador ünvanımla bütün dünyadan gelen bilim adamları, sanayiciler, akademisyenlerle konuşmak, bilgi alışverişi yapmak, bilgi sahibi olmak, konuşmalar yapmak ve en önemlisi 12 farklı makarna tarifimle onları buluşturmaktı.

Makarnanın kökeni üzerine bir çok efsane vardır. Binlerce yıl öncesinde başlayan bu hikaye M.Ö.3000’lere kadar gider. Kimileri bu yolculuğun Çin’de başladığını ve Marco Polo‘nun Çinden İtalya’ya getirdiğini söyler, kimileri ise Roma ve Arap dünyalarının ortak mirası olduğunu savunur.

Ancak gerçekten makarna, insanın buğdayla kurduğu yaratıcı ilişkinin ürünüdür. Su, buğday ve ateş. Bu üç unsur birleşerek medeniyetin ve kültürün ortak dilini oluşturdu.

Makarna sadece bir yemek değil, bir felsefedir. Kaynayan suda pişerken sabır öğretir, her şefin becerisine göre sosla buluştuğunda uyumun ve lezzetin güzelliğini hatırlatır.

Farsça itria

Arapça rishta

Latince laganum

Antik Yunan’da makaria isimleri ile rastlaşıyoruz makarna ile.

Romalı Latin yazarlar Kikeron,Oratios ve Apikius    buğday ve sudan oluşan ince uzun kurdeleya benzeyen bir hamurdan bahsediyorlar.

M.Ö.4.y.y.da kuzey Roma’da Etrüsk kasabalarında duvar resimlerinde Laganum hamuru’nun yapılışı ve kesimi ile duvar resimleri bulunmuştur. Yunan mitolojisinde İfestos un ve su karışımıyla laganon adında taş fırınında pişen bir hamurdan bahsediyor.

Mezopotamya ‘dan yola çakan Arap Tücarlar Orta Doğu’dan Sicilya’ya geçtiklerinde erişteyi kurutup uzun süre saklanabilir bir ürün halinde Avrupa’ya yaymışlardı.Marco Polo veya Arap tüccarlar ,sonuçta makarna Avrupa ‘ya hızlı bir şekilde yayıldı.

13.y.y.da Napoli’de meşhur olan bu yiyecek İtalyan halkının günlük milli besini haline geldi

1492’de Cristof Colombo’nun Amerika’ya gitmesi ile domatesi Avrupa’ya getirdiğinde makarna ve domates sosu birleşip makarnayı daha da popülerliğini artırıp daha lezzetli bir yiyeceğe dönüştü.

1700’de Napoli’de 60 makarna dükkanı 1785’te 280 dükkan olarak çoğaldıklarını öğreniyoruz.

Mezopotamya’nın sade hamurundan İtalya ve dünyanın zarif tabaklarına kadar uzanan makarna hikayesi hem geleneksel, hem sürdürülebilirliği ile yaratıcılığın, dayanıklılığın paylaşımın, kültürün, aile ve dost toplantılarının bir simgesi olmuştur.

Makarnanın asıl büyüsü, sadeliğinde gizlidir. Zengin fakir, genç yaşlı, her kesimden insanın ortak bir yemeğidir. Bir tabak makarna bazen bir annenin sevgisini, bazen bir geçmenin memleket hasretini, bazen bir sevgilinin sunumu, bazen de dostlarla paylaşılan bir akşamın sıcaklığını taşır.

Makarna sınır tanımayan bir lezzettir. Bugün Türkiye’de, Amerika’da, Yunanistan’da, Japonya’da veya Brezilya’da aynı un ve su ile başlar bu hikaye. Ama her ülkenin ruhuna göre şekillenir. Her makarna çatalında tarih, göç, sevgi ve yaratıcılık vardır.

Bu yüzden 24 Ekim sadece makarna günü değil aynı zamanda insanlık sofrasının kutlandığı bir gündür. Makarnanın hikayesi buğday ve suyun karışımı değil kültürle sevginin birleşimidir.

Maria Ekmekçioğlu

Paylaş

Son Yazılanlar

Meze İle Kültürü Buluşturan Festival

Antalya’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uluslararası Meze Festivali, yalnızca bir lezzet buluşması olmanın ötesine geçen kimliği ile dikkat çekiyor. Bu lezzetli festival üstlendiği misyonla

“Dergicilik Arkadaşlık Etmektir”

Bazı insanlar vardır aralıksız çalışır, emek verir, sırtındaki küfeyi o kadar benimsemiştir ki, onu asla yere değdirmeyecek, yere indirmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Metin Celâl’i ODTÜ’de

Bir nesilden bir nesile Bodrum Cup

Ege’nin, bir gün yaprak kımıldatmayan rüzgarsızlığında, bir gün hortuma neden olan rüzgarında 7. kez yelken açan Maximiles Black Bodrum Cup, “Nesillerce” temasıyla dostluğu, deniz kültürünü

Bir güz günü betiği

Göğe bakıyorum; kuyuya düşmüş de, bir parçasını görebildiğim maviliğe çekip çıkaracak bir güç arıyor gibiyim. Öylesine hafifim; rüzgarla bir kuştüyü kadar kolayca yükselebilir veya geçen

Beden, Sessizlik, Zaman Üzerine Yolculuk

Marina Abramović Albertina Modern’de: Beden, Sessizlik ve Zaman Üzerine Bir Yolculuk. Viyana bu sonbahar, çağdaş sanatın en radikal isimlerinden Marina Abramović’i ağırlıyor. Ünlü performans sanatçısı,

Alanya’nın Sessiz Dönüşümü

Alanya’ya her gelişimde, kentin değişmeyen ritmini yeniden duymaya çalışırım. Güneşin sabahları denize düşüşü, Kleopatra Plajı’nın rüzgârla dalgalanan kumları, sahildeki taşların sessizliği… Bu kez, Türkiye Digital