“Hazırlanın, gidiyoruz”

Yeniden gidiyoruz. Yurt içi, yurt dışı, yeni kentler, yeni mekânlar bizi bekliyor. Roma’nın, Berlin’in, Paris’in sokaklarını dolaşıyor. Hatta Roma’nın hiç kimsenin bilmediği tarihi dondurmacısına bile gidiyoruz. Yok, daha Türkiye’de görmek istediğim yerler var diyorsanız, Türkiye’de de kentlerin öykülerini dinlemeye hazır mısınız? Antonina Turizm gezilerine online devam ediyor.

 

Evet, pandemi elimizi kolumuzu bağladık. Gidemez olduk. Gezgin ruhumuz elbette alışamadı. Peki, şu dönemi nasıl değerlendirelim? Öğrenerek, dersimize çalışarak geçirelim. Çünkü bazı kentler var ki, onları anlamak için tarihini, kültürünü bilmek gerek. Ve bazı kentlerde öyle gizli mekânlar var ki, onları keşfetmek için de ya bir bilene sormak ya da araştırmak gerek.

Pandemi döneminde farklı seçenekler ürettiler

1997 yılında sektöre, edebiyat, müzik, gastronomi gibi farklı alanların uzmanlarıyla, yeni bir konseptle adım atan Antonina Turizm, pandemi döneminde de değişik seçeneklerle yoluna devam etti. Online Mektep, Dünyanın ilk güzellik yarışması nerede yapıldı? Hitler’e ne oldu? Pisuar sanata nasıl girdi? gibi merak uyandıran sorularla gezginleri farklı bir yolculuğa davet etti. Antonina Turizm’in kurucusu Atilla Tuna, uzun yıllar yaptığı rehberlik, sanat tarihi eğitimi ve gezgin ruhuyla, sanal dünyanın kapılarını öylesine güzel aralıyor ki, yine bir kenti, bir müzeyi, uzmanıyla adım adım geziyor, sokak aralarına dalıyor, nerede ne var öğreniyoruz. Oldukça zor geçen süreci, sektörü ve sanal turları konuştuk Atilla Tuna’yla.

Gidememek nasıl bir duygu?

Benim gibi yılda iki yüz elli gününü dışarıda geçiren bir insan için, gidememek kolay bir şey değil. Seyahati yaşam tarzı haline getirdiyseniz, özellikle seyyahlar, rehberler ve gezginler için hoş bir duygu değil. Ancak yeni duruma uyum sağlamaya çalışıyoruz. Elbette insan, özlem duyuyor. Ben en çok, Londra’nın parklarını, kitapçılarını özledim. On beş yıl art arda gittiğim Transsibirya ekspresini, trende kahvaltıyı özledim. Japonya’da Shinto Tapınaklarında çan çalmayı özledim. Bunlar alıştığım şeylerdi, bir boşluk oluştu ve özleme dönüştürdük.

Takipçilerimizi hiç unutmadık

Pandemiyle birlikte çok kısa sürede eğitimler başlattınız,

Evet, 16 Mart Pandemi ilanından sonra ofisi kapatma kararı aldık. Turizm Firması olarak bir İşletme Koçluğu Firmasıyla çalışıyorduk. Pandemiden bir müddet önce webinardan eğitimler almıştık. Biz de kendi seminerlerimizi önce instagram canlı yayından, sonra webinardan vermeye başladık. Takipçi kitlemizle, iletişimi koparmayı hiç düşünmedik. Yıllardır yanımızda oldular, turlarımıza katıldılar. Biz de şu dönemde onların hayatına bir değer katmak istedik. Maya Aztek uygarlıkları, Küba’da Eğitim, Sağlık ve Sosyalizm, Transsibirya raylarının inşa hikayesi, Japonya’da geyşalar samuraylar gibi ilginç konularla ulaştık onlara. Rehber arkadaşlarımız da gönüllü olarak katıldı. Haziran ortalarına kadar 17 bin insan eğitimlerimize katıldı. İlginç konular ve değerli katılımcılarla geçen ve geçmeye devam eden bir dönemin içindeyiz.

Belki de çiplerle sanal gerçeklik turları olacak

Ardından gezilerinize sanal olarak başladınız,

Evet, önümüzde yine bir sis bulutu var. Kurs, seminer, konferans, sanal müze, sanal şehir gezileriyle oldukça yoğun bir döneme girdik. Sanal gerçeklik artık hayatımızın içinde. Belki de geleceğin gezi tarzı değişecek. Ben oraya doğru evirildiğimizi düşünüyorum. Yıllar evvel bir Amerikan filmi izlemiştim. Gözlük takmış ve istediğimiz zaman dilimine sanal gerçeklikle gitmiştik ve adeta orada yaşamıştık. Örneğin Kovboy Dünyasına gitmiş, bir anda kendimizi macera içinde bulmuştuk. Büyük bir ihtimalle, gelecekte, bir dokunuşla her dili konuşur hale geleceğiz. Belki de çiplerle sanal gerçeklik turları olacak. Bizim yaptığımız sanal geziler, üç boyutlu kameralarla farklı bir duruma evirilecek. Aslında Antonina Online Mektep’in yaptığı şehir gezileri bunların ilk adımı.

Sanal müze gezileri de çok sevildi. İleride seyahatler başladığında, insanlar çok daha bilinçli olarak gidecek. Bir British Museum’u donanmış bir halde gezeceğiz. Birçok seminer konumuz var. Örneğin; sekiz hafta boyunca Hıristiyanlığı, Anadolu inançlarını, Göbeklitepe, Çatalhöyük’ü de anlattık.

Gezilerle kentimize sahip çıktık

O zaman şimdi kentleri tanıyoruz ve sonra geziyoruz.

Kenti tanımak çok önemli. 2001 yılında Şehr-i İstanbul diye bir dernek kurdum. Bu derneğin amacı İstanbul’un kültür mirasını korunması, kollanması ve takip edilmesi. O dernek kapsamında geziler yapıyorduk. Bir gün Yedikule’ye gittik. Bir baktık, buldozerler girmiş. Meğerse özelleştirilmiş Yedikule Hisarı ve oradaki özel şirket de dümdüz etmiş. Üç büyük çınar ağacı, 150 yıllık Akasya ağacı kesilmiş, Yeniçeri Mahallesi vardı, bozmuşlar. Epey itiraz ettik ve iptal ettirdik. Bütün bunlar, gezi sayesinde oluyor, şehri tanımak, aslında şehre sahip çıkmak.

Türk gezgininin profili de değişti. Kültür turlarına katılanlar artık ne istediğini bilerek geliyor. Kitap okuyor. Konsept olarak, bilgiyi çok almak isteyene, çok veriyoruz. Ama almak istediği kadar vermek önemli. Bir şehri yaşamak da gerekli. İsteyen iki üç saat sokaklarda dolaşsın, kaybolsun, hatta birlikte kaybolalım.

Londra, en çok sevdiğim kent

Sizi en çok etkileyen kent

Kudüs. Enerjisi yüksek şehirlerden biri, insan orada, farkında olmadan o üç bin yıllık tarihi soluyor. İsa’nın dolaştığı sokaklarda, çarmıhı taşırken yaşadığı çile, bağlı olduğu tutku orada hissediliyor.  Londra en çok sevdiğim kentlerden biri. Bugün nereye gidersin? deseler, Londra derim. Yaşanmışlığın şehir üstüne oturmuşluğu var, İstanbul’da da var o duygu, Kapalıçarşı, Eminönü arka sokaklarında ya da Paris Montmartre arka sokaklarında kaybolmak. Petersburg’dan çok keyif alıyorum. Orada Dostoyevski’yi hissetmemek mümkün mü? Yaşadığı evi görüyorsun. Mezarını görüyorsun ya da Aleksandr Puşkin’in düello günü uğradığı son yerde, o cafede insan o günü yaşıyor aslında. Bunu yaşamak için de çok okuyup bilmek gerek, yoksa bir sürü insan dolaşıyor dolaşıyor, ama bir şey hissetmiyor. Samuel Beckett Dublin’i çok iyi anlatır. Dostoyevski’nin Petersburg’u. Charles Dickens Londra’yı City of London, fakir Londra’yı anlatır. Artık gezgin ve turist arasında fark var. Gezgin, bir yeri öğrenerek, yaşayarak sorgulayarak gezmek istiyor.

Sanal tur olarak nerelere gittiniz ve gideceksiniz?

Roma’yı yaptık. Paris ve Berlin var sırada. Bu turları, sanal gerçeklikle sağlıyor, Google Earth programını kullanıyoruz. Oldukça keyifli geçiyor. Şarküteriye gidiyoruz. Roma’da Pantheon’un çapraz köşesinde bir şarküteri var. Ben hep oradan alışveriş yaparım. Oraya girebiliyoruz sanal gerçeklikle. Pantheon’un köşesinde Roma’nın en güzel dondurmacısı, iki yüz elli yıllık dondurmacısına da gidiyoruz. İspanyol Caddesi’nin karşısında Caffe Greco’nun içine de giriyoruz. Sanal geziler de anlatıcıyla görsellik bir arada. Anlatırken soru da sorabiliyorsunuz. Yoksa belgesel de izlenebilir ama bizim gezilerimiz interaktif.

Yurtiçinde de Efes’ten Mardin’e, Van’dan Kapadokya’ya kadar gitmek istediğiniz ve gidemediğiniz ya da özlediğiniz kentlere online olarak gidebiliyor, hikâyesine kulak veriyor ve bir rehberle sokak aralarına dalabiliyorsunuz.

Kurslarımız yirmi dört kişiyle sınırlı. Zoom programı kullanılıyor. Herkes birbirini görüyor. Müzeler webinar olarak geziliyor. İnsanların turlarda ihtiyacı olacak bilgileri hap şeklinde veriyoruz. Örneğin, Hıristiyanlığı anlamak, konu öylesine kapsamlı ki, hangi kitabı okuyacaksınız?

 Online eğitimlerle, sanal gezilerle bilgiyi hafızanıza yerleştirin

Pandemi gezginler için çok zor bir dönem oldu,

Gezgin olarak ben profesyonel taraftayım. Yani işin sahne tarafındayım. Bir de gezilere katılan kişiler var. Tiyatro sahnesi gibi düşünürsek, onlar seyirciler. Tiyatroya gitmek gibi seyahat de bir ihtiyaç. Hatta bazı gezginler, seyahati “feci bir mikrop, virüs gibi kana bulaşıyor,” diye tanımlıyor. Bizim için gezi, bir yaşam biçimi ve elbette, işimiz. Biz çalıştığımız için, turlarda çok az uyuruz, en azından ben öyleyim. Kahvaltı için herkesten önce uyanmak zorundasın. On beş günlük bir turda günde bir iki saat uykuyla ayakta kalırım. Yani sahnenin arkası tam bir kaostur. Seyirciler yani gezginler olarak elinizde birkaç seçenek var. Kitap okuyabilir, belgesel seyredebilirsiniz. Ama online eğitimler, seminerler, sanal geziler gibi alternatifler de var. İnteraktif olarak bilen birisinden dinleyip, not alıp, hafızanıza yerleştireceksiniz. Sonra da, zamanı gelince, “hazırlanın, gidiyoruz,” diyeceğiz.

Balkanlar bambaşka bir dünya

Önümüzdeki dönem Balkanlarla ilgili bir semineriniz de var, sanırım o seminerden sonra o topraklara gitmek bambaşka olacak. Evet, o toprakların tarihini, kültürünü bilerek gezmek bambaşka bir duygu. Emir Kusturica’nın “Çingeneler Zamanı” ve  “Babam İş gezisinde” filmleri hiç unutulmadı. “Babam İş Gezisinde” filmi  Saraybosna’da, “Çingeneler Zamanı” Belgrad ve Orta Sırbistan’da geçer. “Underground” tamamıyla Belgrad’da geçer. Belgrad da çok güzel şehirlerden biri. Nefis bir meyhaneler sokağı var. Orada çingene şarkıları çalar. Bregoviç’in çingene müziklerinin kökeni de Üsküp’tür. Üsküp’te muhteşem bir mahalle var. Adı Şutka. Yaklaşık 40 bin çingenenin yaşadığı bir mahalle, Çingene Belediye Başkanı, Çingene televizyonu ve Çingene okulları var. Çingenece kitap basılıyor. Köprüden geçilir ve bir film seti gibi bambaşka bir dünyaya geçilir. İlgi alanlarınızla çok yönlü bir kişiliğiniz var. Bütün bu faaliyetlerinizin yanında, bir de İstanbul Filarmoni Derneği Başkanısınız.

Çok yönlü gözükse de, hepsi bir yerde toplanıyor. Kültür. Evet, Cemal Reşit Rey tarafından 1945’te kurulan İstanbul Filarmoni Derneği, çok kıymetli bir arşivi olan önemli bir kuruluş. Klasik müzik çocukluktan beri en yoğun dinlediğim müzik türü. Babam küçük yaşta ilk konsere götürdükten sonra hayran kalmıştım, o enstrümanların birbirine geçişi, seksen farklı müzik aletinin bir armoni halinde çıkması olağanüstü etkileyiciydi. Henüz sekiz yaşındaydım. Yugoslavya’da doğdum, büyüdüm ve on sekiz yaşına kadar oradaydım. Hafta sonları, opera ve klasik müziği kaçırmazdım. Türkiye’ye sanat tarihi okumaya 1983’te geldim. Bizans Sanatı Yüksek Lisansımı İTÜ’de yaptım.  1980’lerde Atatürk Kültür Merkezi’nin üst katlarında çok konser dinledim, gişe görevlisi bekçilerle ahbap olmuştum. Kritik yapabilecek düzeyde dinleyiciyim. Antonina’da müzik turları başlattık. Her sene Viyana Filarmoni’ye, Mozarteum Salzburg Festivali’ne gruplarla gittik. Pandemi döneminde de klasik müziği daha iyi anlamak için eğitimimiz var, nasıl dinlenir, nerede alkışlanır, terimleri neler, kısa tarihi, dönemleri, formları bunların hepsini öğretiyoruz.

Yeni aktörler de çıkacak

Sektörün durumu nedir?

Bu bir fırtına. Kimin ayakta kalacağı bir muamma. Çok büyük bir yıkım bekliyorum. Yeni aktörler de çıkacak. Meslek örgütümüz TÜRSAB ne yazık ki kadar kötü bir sınav verdi, bir senedir yok, içine kapandı. Sadece kısa çalışma ödeneği desteği oldu ama sektör çok ciddi bir krizde. Oysa, GSMH’nın çok büyük bölümü turizmden. Hükümetin kapsayıcı kollayıcı olması gerekir. Yunanistan, İspanya ve İtalya’ da bu yapıldı. Ama burada gemisini kurtaran kaptan oldu.

On sene kadar önce bir beyanat vermiştim. Farklılık yapan şirketler ayakta kalacak. Bu olmasa da sektörün geleceğiyle ilgili kaygım vardı. Yeni nesilde her şey internet üzerinden gerçekleşiyor. Benim neslim daktiloyla başladı, sanal gerçeklikle devam ediyor. https://antoninaonlinemektep.com

Mine TÜRKİLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Dijital içeriklerin gastronomiye etkisi

Gastronomi, bir yandan kadim geleneklere ve yerel tatlara dayanırken diğer yandan sürekli yeniliklerle şekillenen dinamik bir alan. Bu hızlı değişimin önemli bir ayağını, hiç şüphesiz

Gastronomide geleceği şekillendirmek

Turizm, gastronomi ve ağırlama sektörleri, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan dünyada çok önemli bir yer tutuyor. Bu alanlar, hem yerel kültürlerin korunmasını hem de

Bu resimlerde herkesin duygusu saklı

Bilinçdışı renklerle konuşuyor. “Bazı organik meseleler” Ressam, oyuncu ve iç mimar Melis Babadağ, “bazı organik meseleler” isimli ilk kişisel resim sergisini The Art Capsule Gallery’de

Edebiyat ve popüler kültür

Popüler kültüre hapsolmuş en popüler davranışlardan biri nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden popüler kültüre küfretmektir, derim. Sondaki lafı başta söyledim ama mevzunun özeti bu sevgili

Tarihin en eski rehberi olan genetik

Son dönemde ne kadar çok duyar olduk değil mi ? DNA artık kulağımıza eskisi kadar uzak gelmese gerek. Sahi uzak mıydı ki, bizler genetik parçacıklar

Emlak işletmeleri sosyal medyadan mahrum

2025 yılı emlak sektörü için yeni kararlarla başladı. ⁠1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla, sadece kiralık taşınmaz ilanları için, “Yetki doğrulaması yapılmadan ilan verilemeyecek” şekilde karar

Gıdada gelecek için yol haritası

Aralık ayında yayımlanan ve Sodexo ile Harris Interactive iş birliğiyle gerçekleştirilen İkinci Uluslararası Sürdürülebilir Gıda Barometresi, 7 binden fazla kişinin katılımıyla sürdürülebilir gıda sistemine geçişin