Büyük savaş makineleri olmaları dışında savaş gemileri mühendisliğin, fiziğin hatta kimyanın son teknolojilerini barındıran karmaşık yapılar. Evren Mercan’ın Modern Harp Gemileri kitabı 1850’den günümüze hızlı bir seyirde değişen bu deniz araçlarının tarihsel gelişimini anlatıyor.
Deniz meraklılarına yeni bir kitap
İstanbul’da yaşayanlar için gemilerin türlüsünü görmek alışılagelen bir durumdur. Dev tankerler, modern transatlantikler ve savaş gemileri. Savaş gemileri adı üzerinde savaş gibi yıkma amacıyla inşa edilseler de üretilmelerinde teknolojinin son gelişmeleri kullanılıyor. Şehir Hatları iskelelerinde İstanbullulara devasa görünen vapurlar bu dev savaş makinelerinin yanında minyatür gibi kalır, tek parçaymış gibi duran ağır ama atak yapılarıyla her zaman ilgimi çeker.
Bu merakımın başlangıcı ise İzmit’te bulunan TCG Hızır Reis ve TCG Gayret müze gemileri. Seka Park’ta bulunan biri denizaltı biri savaş gemisi olarak hizmet vermiş olan gemiler şimdi ise denizciliği merak eden kişileri bilgilendirmeyi hedefliyor. Bahriyeli olmayanlar için ise bu gemilerin tarihleri ve teknik yapıları hakkında bilgi edinmek ise oldukça zor.
Evren Mercan, Kronik Kitap’tan yayınlanan Modern Harp Gemileri kitabıyla deniz meraklılarının bu sorusunu cevaplandırıyor. Milli Savunma Üniversitesi Atatürk Stratejik Araştırmalar ve Lisansüstü Eğitim Enstitüsü (ATASAREN) bünyesinde öğretim görevlisi olarak deniz harp gemileri, deniz harbi ve doktrinleri üzerine dersler veren Dr. Evren Mercan’ın kaleme aldığı kitap temel seviyede gemicilik bilgilerini vererek muharebe gemileri, kruvazörler, muhrip gemileri, korvetler, hücumbotlar, fırkateynler, denizaltı gemileri, uçak ve amfibi gemileri hakkında detaylı bilgi veriyor.
Yer verilen tüm savaş gemilerinin ortaya ilk çıkışı ve gelişiminden bahseden bölümlerde günümüzde kullanılmayan savaş gemileri türlerine de yer veriliyor. Böylece savaş gemilerinin tarihsel değişimini de teknik olarak takip edebiliyoruz. Evren Mercan, öncelikle deniz ve kara savaşlarının arasındaki farkı açıklıyor: “denizleri karalardan farklı hale getiren en belirgin karakteristik özellik sathının düzensizliği ve değişkenliğidir. Denizde bir yere ulaşmak için hiçbir coğrafi oluşum olmadığı gibi denizin üzerinde işaretlemeler veya atıf yapılacak sınırlar bulunmaz.”
Tüm bu özellikleriyle deniz savaşlar mevzi bulunmamasıyla kara savaşlarından farklı bir seyir izliyor. Mercan, deniz savaşlarının tarihini ilkçağlarda salların üzerinde bulunan okçuların arasındaki mücadeleye dayandırıyor. Bu anlamda deniz savaşlarının insanlık tarihi kadar eski olduğunu anlıyoruz.
İngiltere’nin Donanma Atağı
Kitapta savaş gemilerinin gelişimi yanında bu gemilerle ilgili uluslararası düzenlemeler de bulunuyor. Örneğin 1920 ve 1930’lardaki Washington ve Londra Denizcilik anlaşmalarıyla savaş gemilerinin taşıdıkları top sayısından sahip oldukları zırhların özelliklerine kadar getirilen kısıtlamalar sonucu ortaya çıkan alternatif teknolojiler ve ülke politikalarının denizcilik üzerine etkiler de tarihsel olarak kitapta yer buluyor.
Bunların arasında 31 Mayıs 1889’da İngiliz Parlamentosu’nda kabul edilen Donanma Savunma Yasası’yla 21 milyon 500 bin sterlinlik dev bütçenin İngiliz donanmasına olan etkileri ve İngiliz donanmasının rakipleri Fransa ve Rusya donanmasıyla yarışı oldukça ilgi çekici. Burada İngiltere’nin “güneş batmayan imparatorluk” vasfını korumak amacıyla içinde olduğu çabaların etkili olduğunu da belirtmek gerekli.
Kraliyet Donanması Karşısında Bismarck
Tüm bu rekabetin içinde Almanya, farklı bir ülke olarak dikkat çekiyor. Lise tarih kitaplarından da biliriz: Almanya, İtalya’dan sonra ulusal birliğini en son gerçekleştiren ülke. Kitapta Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girme sebebi olan Yavuz (Goeben) ve Midilli (Breslau) gemilerinin imal edilme hikayesi Almanya’nın diğer Avrupa ülkeleriyle olan mücadelesinin de bir yansıması olarak sunuluyor.
Savaştan yenik ayrılan Almanya ve Japonya’nın imzaladığı Versailles Antlaşması ile deniz gücünün kısıtlanması hedeflense de 1929’da yeniden muharebe gemisi yapım programını başlatan Almanya 1935’te efsane bir gemi ortaya çıkıyor: DKM Bismarck. Özel olarak sertleştirilmiş Wotan çeliğinden yapılan Bismarck ağırlıktan tasarruf olması amacıyla kritik bölgelerinde zırh bulunan o döneme göre “hiçbir muharebe gemisinde olmayan seyir dengesine ve sürate sahip olan Bismarck Atlantik’teki seferleriyle İngiltere Kraliyet Donanması’nı alarma geçirmeye yetecek kadar etkili bir savaş gemisi olarak yer alıyor.
Bu efsane gemi hakkında Mercan, “Bismarck’ın 24-27 Mayıs 1941 tarihlerinde kovalanması ve batırılması harekâtı için Kraliyet Donanması’nda beş muharebe gemisi, iki uçak gemisi, dokuz kruvazör, 18 muhrip seferber edildi. Bu anlamda Bismark, günümüzde de savaş gemisi denilince akla gelen efsanelerden biri olarak kabul ediliyor.
Gemi Personelinin Kaderi
Savaş gemileri, insanlığın tüm gelişmelerine tanık olmasıyla sürekli olarak değişimden etkilenmiş yapılar. Kömürden nükleer enerjiye farklı yakıt türleri kullanılmış, Sanayi Devrimi’nin etkisiyle işçilik süreleri kısalmış, metalurjinin gelişmesiyle zırhlar hafiflese de dayanıklılıkları artmış. Bu değişimler içinde insan yaşamını etkileyen farklılıklar da söz konusu.
Örneğin, kömürlü gemilerde subaylar dahil tüm personelin kömür taşımaktan sorumlu olması, kömürlerin geminin dengesi bozulmadan yerleştirme zorunluluğu ve bu arada geminin sürekli temiz tutulması için saatler süren temizlik vardiyaları… Bunun yanında dev motorlardan yayılan sıcaklık ve konforsuz kamaralar…
Tüm bunlar savaş gemilerinin sadece “savaşmak” amacıyla inşa edildiklerinin de insani göstergeleri. En güncel gelişmelerin savaş gemilerinde uygulamanın getirdiği rekabet de savaş gemilerini dünyanın en pahalı savaş araçları haline getiriyor. Mercan’ın da kitapta yer yer bahsettiği gibi: “Pahalı olmalarına rağmen inşa edilmelerinden vazgeçilmemesinin en önemli sebebi Soğuk Savaş sonrası devlet dışı aktörlerin terörizmle yoğurulmuş kaotik siyasi ortamında çok yönlü ve varlık periferisini genişleten bir araca çeviriyor”.
Kitaptaki bunca bilginin ardından Beşiktaş’ta bulunan Deniz Müzesi’ni gezmek sizler için daha anlamlı gelecektir. Bunun yanında Rahmi Koç Müzesi’nde bulunan TCG Uluçalireis denizaltısını gezmek de kitaptaki bilgileri kafanızda canlandırmanıza yardımcı olabilir.