Direniş yurtluğu Akbelen

Bu orman; çamları, selvileri, zeytinleri, meşeleri, katranları ile bir köyün çat kapı komşusudur. Etrafındaki köy evleri ile geceli gündüzlü iki ayrı yaşam, bir ortak cennettir. Birinden ötekine, dilenmiş esenlik kadar candan, alışıldık, yürektendir karşılık bulan seslenişleri.

Çocuklarına doğar doğmaz ağaç diken, boylarını yarıştırıp, anılarını paylaşan insanlar için; atalarının, dedelerin anlattığı, devasa cüsseleri ile var olan, onları koruyup kollayan, bin bir öykünün gezindiği, gizem dolu, vazgeçilmez bir doğal yaşam alanıdır orman.

Esen yelde onlara selam verip, dalındakini eğleştiren, gölgesindekini serincek tutan ağaçlar.

Oysa bu günlerde ne huzur kaldı ne esenlik ne atalarımızın mirasına bakacak yüzümüz. Önce habersizce hükmü verildi Akbelen Ormanı’nın; yaşayıp var olduğu zamandan koparılacağı ilan edildi.

Talanın, kıyımın, yok edişin hükmüne imza atanlar, haklının, çaresizin hakkını gözetmek için o makama talip olanlar; hükümleriniz geçersiz sayılsa da sizden geri alacağımız başka bir dünya kalmayacak artık!  Yeter mi dediniz bunca asırlık varlıklarına, artık kömür mü çıkarmak istedi canlarınız.

Koca galeriler, yollar açacaklarının haberi geldi eli yüreğinde bekleyen onbinlerce cana.

Ah ağaçlar, kuşlar, tavşanlar, kaplumbağalar, böcekler, arılar, yılanlar, kaçsak hepimiz,  istemiyorlar bizi, ‘’Akbelleyenler’’ girmiş ormana; savuşun , yitin ortadan, surlar dolaştırın çevrenize, ilişemesin hiç kimse birinize.

Sezilmişti çıkıp gelecekleri Pandora’nın seçim sandığından.

Koca testereler harıl harıl çalışırken, titriyor insanlığın umut bağladığı her şey.  Hiç düşünmüyor kıyıcılar, kuşlar bir dala konmadan ne kadar uçabilir, bir sincap ne kadar uzağa kaçabilir. Ellerini, gözlerini bağladıklarını kurşuna dizenlerin kuruyasıca soyundan geliyor herhalde bunlar. Yemyeşil ağaçları, dereleri, tertemiz suları kutsal kitaplarında övenler de bunlar.

Binlerce yiğit incecik bedenlerini siper edip birlikte titrediler ağaçların gövdeleriyle; ağaçlar, dallar da sarılıp medet umdu, bedenlerde kalan  merhametin, vicdanın sızlayan derin köklerine. O cesaretin gücünü, bilincini, yılmayacak inadını bilenler; kalkanı, panzeri, askeri, silahı ile yerlerini aldılar. Namluya sürülmüş kurşuna direnenin gücünü biliyor onlar.

Doru atların tertemiz kaynağında suyu bulup içme sevdası ne ise, öyledir yüreğini orta yere açıp gösteren insanların cesaretinde buluşmak.

Kimi vurduya, kimi sorguya gitseler de tarih boyu, acı ve umutla dağlanmış yürekleri ile bu yiğitler; bize bir koşu gidip varma uzaklığındalar.

Safa Özkızıltan

 

 

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Dijital içeriklerin gastronomiye etkisi

Gastronomi, bir yandan kadim geleneklere ve yerel tatlara dayanırken diğer yandan sürekli yeniliklerle şekillenen dinamik bir alan. Bu hızlı değişimin önemli bir ayağını, hiç şüphesiz

Gastronomide geleceği şekillendirmek

Turizm, gastronomi ve ağırlama sektörleri, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan dünyada çok önemli bir yer tutuyor. Bu alanlar, hem yerel kültürlerin korunmasını hem de

Bu resimlerde herkesin duygusu saklı

Bilinçdışı renklerle konuşuyor. “Bazı organik meseleler” Ressam, oyuncu ve iç mimar Melis Babadağ, “bazı organik meseleler” isimli ilk kişisel resim sergisini The Art Capsule Gallery’de

Edebiyat ve popüler kültür

Popüler kültüre hapsolmuş en popüler davranışlardan biri nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden popüler kültüre küfretmektir, derim. Sondaki lafı başta söyledim ama mevzunun özeti bu sevgili

Tarihin en eski rehberi olan genetik

Son dönemde ne kadar çok duyar olduk değil mi ? DNA artık kulağımıza eskisi kadar uzak gelmese gerek. Sahi uzak mıydı ki, bizler genetik parçacıklar