Ülkemizde ifade özgürlüğü, bir kez daha teknoloji ve bürokrasi arasında sıkışıp kaldı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) 2 Ağustos 2024 tarihli kararıyla Instagram’a erişim engeli getirilmesi, hukuki zeminden yoksun bir hamle olmanın ötesinde, milyonlarca kullanıcının sesini kısan talihsiz bir girişim olarak karşımıza çıkıyor.
Resmi makamlardan net bir açıklama gelmemesine rağmen, kulislerde dolaşan bilgiler, bu kararın ardında HAMAS lideri Haniye’nin suikastına ilişkin paylaşımların Instagram tarafından kaldırılması olduğu yönünde.
Ancak bu gerekçe, hukuki açıdan bakıldığında, erişim engelini meşru kılmaktan çok uzak.
Bir yanda içerik politikalarıyla tartışma yaratan sosyal medya devleri, diğer yanda ise orantısız yaptırımlarla gündeme gelen idari kararlar…
BTK’nın aldığı karar, hukuki dayanaktan yoksun olmanın ötesinde, zaten Anayasa’ya aykırılığı defalarca tescillenmiş bir mevzuatın yanlış uygulanmasının çarpıcı bir örneği. 5651 sayılı Kanun’un ruhuna ve lafzına aykırı bu uygulama, hukuk devleti ilkesini derinden sarsmakta.
Erişim engelinin dayanağı olan Kanunun 8/A maddesine göre kişilerin mal ve can güvenliğini, milli güvenlik ve kamu düzeni ile genel sağlığı tehdit eden ve suç işlenmesinin önlenmesini engelleyen içeriklerin yayımdan kaldırılması için içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verilebilir.
Oysa mevcut durumda engelleme sebebi, paylaşılan bir içerik değil, Instagram’ın paylaşılan içerikleri yayımdan kaldırması. Bu, kanunun öngördüğü çerçevenin çok ötesinde, adeta “kanunu kanun dışı uygulamak” gibi paradoksal bir duruma yol açıyor.
Bu vakada, ifade özgürlüğünün iki farklı cephede saldırıya uğradığına tanık oluyoruz. Bir yanda, içerik politikalarıyla eleştiri odağı haline gelen Instagram, diğer yanda ise orantısız yaptırımlarla gündeme gelen BTK. Her iki taraf da farklı mesnetsiz gerekçelerle ifade özgürlüğünü zedelemekte.
Instagram’ın, özellikle hassas siyasi konularda içerik kaldırma eğilimi, platformun tarafsızlığını ve ifade özgürlüğüne olan bağlılığını sorgulatıyor. Haniye’ye ilişkin paylaşımların kaldırılması, bu eğilimin son örneği. Sosyal medya devlerinin, küresel ölçekte bilgi akışını kontrol etme gücü, beraberinde büyük bir sorumluluk getiriyor. Ne var ki, bu gücün kullanımı çoğu zaman tarafsızlıktan uzak.
Öte yandan BTK’nın tepkisi, sorunu çözmek yerine derinleştiriyor. Instagram’ın tartışmalı kararına karşılık tüm platforma erişimi engellemek, adeta ormandaki bir ağacı kesmek için tüm ormanı yakmaya benziyor. Bu orantısız yanıt, milyonlarca kullanıcının ifade özgürlüğünü, haber alma hakkını ve hatta geçim kaynaklarını tehdit ediyor.
Bu çifte müdahale, dijital çağda ifade özgürlüğünün ne denli kırılgan olduğunu açıkça gösteriyor…