Marsilya, Akdeniz’in sıcaklığını ve rahatlığını veren, ancak bir anda başlayan mistral rüzgarı gibi içinde tutkulu bir isyanı da barındıran bir kent. Hala önemini koruyan işlek limanı ile gizemli Calanques’lar arasında yer alan Marsilya, ziyaretçilerine kültürler arasında zamana yolculuk yapma fırsatları sunuyor.
Doğanın, tarihin, sanatın, yemeğin ve sporun sakinlerinin günlük yaşamında daima var olması, şehrin yaşam damarları olan sokaklarına enerji, renk ve tutku katıyor.
Fransa Tarihinin Sıfır Noktası
Marsilya, MÖ 6. yüzyılda bugünkü Foça’da yaşayan Phokaialı denizciler tarafından kurulmuş. Marsilya kurucularının taşıdığı ruhu hiç kaybetmeden denizle olan bağını hala güçlü bir şekilde sürdürüyor. Öyle ki Marsilya tarihinin başladığı yer olarak kabul edilen Eski Liman hala şehrin en sembolik, en ikonik merkezlerinden biri.
Marsilyalılar için Eski Liman, doğal bir buluşma noktası, şehrin hem sosyal hem de kültürel merkezi.
Marsilya’nın Koruyucusu Notra Dame
Marsilyalıların şehrin sembolü olarak kabul ettiği, 1864 yılında tamamlanan Notre-Dame de la Garde Bazilikası, şehrin en yüksek noktasına kurulu. Notre-Dame Bazilikası şehri görkemli bir şekilde kucaklarken denizcileri, balıkçıları ve Marsilya halkını koruyup gözetir.
160 yıllık bu tarihi yapı nefes kesici manzarasıyla neredeyse şehrin her noktasından görünür. Mimari güzelliği ve eşsiz manzarasıyla tanınan bazilika, kentin en çok ziyaret edilen noktalarının başında geliyor.
Romanlara Konu Olan D‘if Adası
Özellikle bahar ve yaz aylarında sabah saatlerinde başlayıp günbatımına kadar Frioul takım adalarına karşı ışığın deniz üzerindeki olağanüstü oyunlarıyla süslenen bu hayranlık verici manzara seyre değer. Frioul adalarının en küçüğü D’İf adasında bulunan kale Alexandre Dumas’nın meşhur Monte Cristo Kontu romanıyla tüm dünyada ünlenmiş.
Bir zamanlar bir hapishane ve kale olarak hizmet veren Château d’If ‘i izlemek fantastik bir zaman yolculuğu gibi.
Bu adaları daha yakından görmek, serin ve berrak sularında yüzmek isteseniz bir tekneye atlayarak sürprizlerle dolu Marsilya kıyılarını ziyaret edebilirsiniz. Bu seyahat ile bölgenin zengin bitki örtüsü ve eşsiz tarihine tanıklık etme şansını yakalayabilirsiniz.
Doğanın Mucizesi Calanques Milli Parkı
Marsilya’nın tarihi sembolü Notre Dame de la Garde ise, eşsiz doğasının sembolü dramatik kayalıklar ve yeşil bir doğa arasında yer alan Calanques’lardır.
Bugün Milli Park statüsüne geçirilerek koruma altına alınan bu nefes kesen fyord benzeri kireçtaşı kayalıkları Akdeniz’e özel bine yakın bitki türüne ev sahipliği yapar. Calanqueslar arasında berrak suları ve bozulmamış doğaya sahip patikalarda yürüyüş yaparak gezebilir, sonrasında turkuaz rengi sulara sahip koylarda serinleyebilirsiniz.
Akdeniz’in Özeti Marsilya
Marsilya kültürlerin, insanların ve sanatın birleştiği farklı bir şehir. Kent tüm Akdeniz’in ve onun çarpıcı tarihinin, sanatının ve doğasının bir özeti. Tüm Akdeniz’in ama özellikle Kuzey Afrika, Korsika ve İtalya’ya ait eski ve yeni bir çok kültürün aynı anda varlıklarını sürdürdüğü bir mozaik. Aslında Marsilya’yı bu kadar etkileyici kılan da tam olarak bu.
Şehrin çok kültürlülüğünü en iyi hissedeceğiniz yer Panier bölgesi. Marsilya’nın en eski yerleşimlerinden bir olan bu semt eski limanın hemen arkasında. Kafe terasları, renkli sokak sanatı, resim atölyeleri ve küçük tasarım butikleriyle bohem ve çok renkli bir bölge.
Burası bir nevi Marsilya açık hava müzesi gibi. Marsilyalıların deyimiyle “Marsilya’yı ziyaret etmeye gelince, Le Panier’de dolaşmak bir zorunluluktur”. Le Panier’in her sokağı her köşesi size ayrı bir hikaye anlatır.
Deniz Kokan Muhteşem Şehir
Marsilya sokaklarında dolaşırken restoranlardan etrafa lezzet vadeden kokular yayılır. Zeytinyağı, kekik, sarımsak ve farklı baharat kokuları restoran mutfaklarından çıkar burnunuza dolar. İşte sizi baştan çıkaran bu kokular farklı kültürlerin Marsilya mutfağına yansımasıdır.
Bu çağın en büyük gezginlerinden Anthony Bourdain bu kentin kültürel çeşitliliğinden çok etkilenmiş. Ünlü gezgin; “Marsilya mümkün olan en iyi şekilde Fransa değil. Cezayirliler, Faslılar, İtalyanlar…
Onların kültürel ve mutfak etkileri Marsilya’yı kendilerine has tatlar ve renklerle zenginleştirdi. Ama Marsilya’yı, Marsilya yapan başka bir önemli etki daha var: Korsika. Burası Ortadoğu baharatları, sarımsak, safran ve deniz kokan muhteşem bir şehir’’ diyerek tanımlıyor Marsilya’yı.
Rengarenk ve Lezzet Dolu Pazarlar
Marsilya‘nın çok kültürlülüğünün tadına bakmak için Cezayir, Tunus kuskusunun ve Korsika peynirinin yan yana satıldığı Noailles pazarına muhakkak uğramak gerekiyor. Sadece meyve ve sebze tezgahlarının olduğu meydanda değil, Kuzey Afrika’dan gelen baharat, hamur işi ve spesiyallerin kokusunun duyulduğu her şeyi bulabileceğiniz uzun caddesini de gezmelisiniz. Geleneksel pizzalar, özellikle geleneksel Tunus yemekleri için mutlaka uğranmalı.
Fransız sofralarının vazgeçilmezi olan peynir çeşitleri, pazarlarda marketlerde, küçük yerel işletmelerde şaşırtıcı çeşitlilikte ve tüm peynirler lezzetleriyle dikkat çekiyor. Peynirin en güzel eşlikçisi ise şaraplar. Özellikle Güney Fransa’daysanız Bandol bölgesine ait yüksek kaliteli şarapları gönül rahatlığıyla tercih edilebilirsiniz.
Burada hamur işleri de peynir kadar ünlü ve baştan çıkartıcı. Ekmekler, börekler, kruvasanlar kısaca tüm hamur işlerine ait muhteşem koku sabahın ilk ışıklarıyla birlikte hemen her sokakta var olan fırınlardan usul usul şehre yayılıyor.
Marsilya Mutfağı Tam Akdenizli
Marsilya mutfağının en iyi temsilcilerinden biri de, menüsündeki ağırlıklı deniz ürünleri tanınan, sıcak bir aile işletmesi olan Lamparo Restaurant. Yaşlı Çınar ağaçlarının kapladığı meydandaki masalarda oturup, Lamparo’nun harika spesiyallerinden özellikle taze sübye, sarımsak ve maydonozla hazırlanan Seiches à la provençale ve bir Marsilya klasiği olan panissses tadına bakabilirsiniz.
Bu arada yemeğinizi yerken yerel şarapların tadına bakıp bir yandan da yan masalara kulak kabartıp şehrin nabzını da tutabilirsiniz.
Üç Michelin Yıldızlı Çorba
Marsilya’da şehrin sakinlerinin deniz tutkusu mutfağa da yansımış. Bouillabaisse çorbasının ünü neredeyse tüm dünyaya yayılmış durumda. Bir zamanlar yoksul balıkçıların hazırladığı bu balık çorbası şehrin en çok tanınan üç Michelin yıldızlı ikonik restoranı Le Petit Nice’in imza yemeği olarak yıllardır menüsünde yer alıyor.
Bu restoranın menüsünün vazgeçilmezleri arasında istiridye, deniz kestanesi, karides, kalamar, sübye ve çeşitli balıklar bulunuyor.
Bir Araya Gelmekten Keyif Alan İnsanlar
Marsilya’da sosyal hayat da en az sofralar kadar zengin. İnsanlar her fırsatta bir araya geliyor. Burada aile büyüklerinizle, akrabalarınız ya da dostlarınızla bir araya gelmek için bahane bulmak çok kolay. Bu mazeret bazen; Fransa’ya özgü anason özlü bir spritiz olan Pastis içmek, bazen dev metal bilyelerle Pattanque oynamak ya da evlerinin bahçesinde, sahillerde, parklarda piknik yapmak olabilir. Burada insanlar sürekli bir arada.
Dokusu bozulmadan günümüze gelmiş eşsiz mimariye sahip köylerde, tarihi mekanlarda yapılan konserlerde ve sergilerde insanlar huzur içinde bir arada olma fırsatını yakalıyor.
Marsilya güneşin, lezzetin ve bambaşka insanların bir araya geldiği ve sinerjisi çok yüksek bir şehir.
