Geçtiğimiz haftalarda 1930’ların başında İstanbul rallilerine katılan ve kazanan bir hanımefendiden, Samiye Cahid’den bahsetmiştim. Bugün de Samiye Cahid Hanım’dan yıllar sonra, çok daha uzak bir diyarda, erkeklerin egemenliğindeki bu sporda var olmaya çalışan bir başka kadın var hikayemizde: Cheryl Glass…
“İlk başladığımda oldukça zor zamanlar geçirdim” diyordu – Sezen Cumhur Önal’ın meşhur ifadesiyle- çikolata renkli yarışçı, “kadın olmamdan ziyade rengimdendi. Ama ben sadece araba sürmekten zevk alıyorum ve kimsenin yoluma çıkmasını istemiyorum. Özellikle de başaracağımı biliyorsam.”
Otomobil sürmekten büyük keyif alıyordu Cheryl Glass
Anne ve babası üst düzey şirketlerde yönetici ve mühendistiler. Cheryl zekasını onlardan almıştı. Daha ilkokuldayken seramik bebekler üreterek yerel işletmelere yüzlerce dolara satabilecek bir yeteneğe sahipti Cheryl. Ama onu cezbeden şey başkaydı; arabalar…
Araba yarışları hakkında okudukları onu heyecanlandırıyordu ve denemek istiyordu. Seramik bebeklerinden gelen parayla “çeyrek cüce” bir sürat arabası aldı.
Burada bir ara not geçmem gerekiyor. İngilizcede quarter-midget olarak geçen bu araçların Türkçe tam bir karşılığı var mı bilemiyorum. Quarter-midget “çeyrek cüce”, half-midget olanlar da “yarım cüce” olarak geçiyor. Mad Max filmlerinden fırlamışa benzeyen, eskilerin hatırlayacağı Anadol Örümcek’in küçüğü gibi araçlar bunlar. Elbette yarış için tasarlanmış olanları. Bu ara notun ardından devam edelim.
Yılın çaylağı seçiliyor
Çeyrek cücesiyle yerel yarışlarda başarılı olmaya başlıyor Cheryl. Kazandığı yarışlar sayesinde yılın çaylağı seçiliyor. Beş yıl boyunca başarıdan başarıya koşuyor ve sonrasında daha ağır ama hızlı olan “yarım cüceye” geçiyor.
Bu şekilde başlayan kariyerinin, tutkusunun hayatını bir trajediye çevireceğinden habersiz, mutlu bir gençlik geçiriyor. Yarış pistlerindeki tek kız ve tek siyahi olarak dikkatleri üzerine çekiyor. Bu “dikkatin” her zaman olumlu olduğu da pek söylenemiyor maalesef.
Lady Glass lakabını alıyor
Model olarak çalışarak Seattle Üniversitesi’ne mühendislik okumak için kaydoluyor. Indy 500’de yarışan ilk siyah kadın olmak istediğini her yerde dile getiriyor. Lady Glass lakabını alıyor.
O yıllarda, yani Samiye Cahid Hanım’dan yaklaşık kırk yıl sonra bile yarışlara katılan kadınlar pek normal sayılmıyorlar, ama tecrübeli şampiyonlar onunla ilgili olarak iyi bir sürücü ve çok rekabetçi olduğunu söylüyorlar.
Arizona yarışında ciddi bir kaza geçiriyor. Ancak Samiye Cahid Hanım’dan daha şanslı Lady Glass. Dizinden dört ameliyat geçirmesi ve uzun bir rehabilitasyona rağmen yarışlara dönebilecek kadar iyileşiyor.
Hayali Indy 500 için farklı bir çok yarışa katılıyor. Ancak o seviyenin sadece gözü peklik ve yetenekle ulaşılabilecek bir yer olmadığı gerçeğiyle karşılaşıyor. Sabır, tecrübe, ama daha da önemlisi altyapı ve belli kaynaklar gerektiriyor Indy 500’e ulaşabilmek Cheryl’in ise becerilerini geliştirmesine yardımcı olacak böyle bir ekibi olamıyor hiçbir zaman.
Yarış tutkusu onun başka alanlarda da başarılı olmasını engellemiyor
Coors’un motivasyon konuşmacısı ve sözcüsü olarak çalışıyor, özel gelinlikler ve önlükler tasarladığı bir moda butiği açıyor. Neredeyse elini attığı her şeyde başarılı oluyor genç yaşında Cheryl.
1991’de Indy 500’de yarışan ilk siyahi olan Willy T. Ribbs “siyah bir kadının astronot olma şansı yarış arabasında olmasından daha fazladır” diyordu.
Aynı yıl Cheryl’in hayatı geri dönmemecesine değişiyor.
Sürekli ışıkların altında olan, güzel ve başarılı siyah bir kadın olması ona hayranlar kazandırdığı kadar nefret eden ırkçı düşmanlar da kazandırıyor. Pistlerdeki ırkçı ve cinsiyetçi sataşmalardan yorularak yarışlara biraz ara verdiği bir zamanda evine üç adam giriyor. İkisi Cheryl’e tecavüz ederken diğeri Cheryl’in rujuyla duvara gamalı haç çiziyor ve beyaz güç yazıyor. Polis soruşturmayı savsaklıyor. Delil yetersizliği bahanesini öne sürüyorlar ve hiç kimse suçlanmıyor.
Sosyal adalet ve polis şiddetine karşı aktivist oldu
Cheryl’in polisle ilişkisi giderek daha problemli bir hal almaya başlıyor. Komşularıyla yaşadığı mülkiyet anlaşmazlıkları gibi sorunlarda polisle sürtüşüyor sürekli. Polis şiddetine maruz kaldığını iddia ediyor. Davalar açıyor, sonuç alamıyor. Hayatı bambaşka bir kulvara geçiyor. Sosyal adalet ve polis şiddetine karşı bir aktiviste dönüşüyor.
Daha önce yarışçı olmak için hayatından bir çok şeyi feda ettiği gibi, bu kez de adaletsizliğe ve baskıya karşı mücadele için yarışçılık kariyerini ve şöhretini feda ediyor.
Eski arkadaşlarının bu “yeni” Cheryl’den uzaklaşmaya başlamalarıyla da önceki başarılı rol modelliğinin ve şöhretinin ancak ve ancak sistemle uyumlu olmaya bağlı olduğu gerçeğiyle karşılaşıyor.
İntihar edip etmediği belli olmadı
1997 yılında Seattle’da Aurora Köprüsü’nden düşerek ölüyor. Gazeteler ve polis intihar ettiğini söylüyorlar. Ancak ailesi bu iddiayı hep reddediyor. Bir intihar notu da asla bulunamıyor.
İnsan cesur, yetenekli ve inatçı bu genç kadının seksist ve ırkçı ön yargılardan uzak bir hayatı olsa dünyaya neler katabileceğini düşünmeden edemiyor.