İklim değişikliği, tarım sektörünü derinden etkileyen ve gıda güvenliğimizi tehdit eden bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve sıklaşan ekstrem hava olayları, tarımsal üretimde verim kayıplarına yol açıyor.
TÜİK verilerine göre son 20 yılda Türkiye’de tarımsal üretimde sıcaklık ve kuraklık kaynaklı kayıplar önemli ölçüde artış gösteriyor. Bu nedenle, sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemek ve iklim dostu üretim modellerine geçiş yapmak, hem çevremizi korumak hem de geleceğimizi güvence altına almak için hayati önem taşıyor.
Tarımın temelini oluşturan sağlıklı toprakların sürdürülebilir üretimin anahtarı olduğunu unutmamalıyız.
Yapılan araştırmalara göre, organik madde oranı yüksek topraklar, suyu daha iyi tutarak kurak dönemlerde daha verimli oluyor. Ancak Türkiye’de tarım topraklarının büyük bir kısmında organik madde oranının düşük olduğu belirtiliyor.
Kompost kullanımı, yeşil gübreleme ve ekim nöbeti gibi uygulamalar, toprağın besin değerini zenginleştirirken erozyonu da önlüyor.
Aynı zamanda bu yöntemler, toprakta karbon depolama kapasitesini artırarak atmosferdeki karbon dioksit seviyesinin düşmesine de katkı sağlıyor.
Tarımın vazgeçilmez bir unsuru olan su kaynaklarımız ise iklim değişikliğiyle birlikte giderek azalıyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.350 metreküp seviyelerine gerileyerek ülkemizi su fakiri olma riskine yaklaştırıyor.
Tarımda kullanılan suyun büyük bir kısmı geleneksel vahşi sulama yöntemiyle harcanıyor ve ciddi kayıplara neden oluyor.
Oysa damlama sulama ve yağmurlama gibi modern sulama teknikleri, su tasarrufu sağlamanın yanı sıra bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyu en etkili şekilde kullanmamıza imkân veriyor. Ayrıca, yağmur suyu hasadı gibi yöntemlerle de doğal yağışlardan maksimum fayda sağlamak mümkün.
Bu uygulamalar, hem su kaynaklarının korunmasına hem de tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkıda bulunuyor.
Tarım arazilerinde biyoçeşitliliğin artırılması, ekosistemlerin dayanıklılığını güçlendirmenin yanı sıra tarımsal üretimin istikrarını da sağlıyor.
TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’de monokültür tarımın artmasıyla birlikte birçok bölgede toprak verimliliği azalmış, hastalık ve zararlı istilaları daha sık görülmeye başlamıştır. Farklı bitki türlerinin bir arada yetiştirilmesi, hem toprağın besin değerini koruyor hem de doğal bir zararlı kontrolü sağlıyor.
Aynı zamanda tarım ormancılığı gibi uygulamalar, ağaçların ve tarım ürünlerinin birlikte yetiştirilmesini teşvik ederek karbon emilimini artırıyor ve çiftçilere ek gelir kaynakları sunuyor.
Tarım sektöründe fosil yakıt kullanımını azaltmak, sera gazı emisyonlarını düşürmek için kritik bir adım olarak öne çıkıyor.
Güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının tarımsal faaliyetlerde kullanımı, hem çevresel etkileri minimize ediyor hem de enerji maliyetlerini düşürüyor.
Türkiye’de bazı bölgelerde çiftçilerin güneş panelleriyle çalışan sulama sistemlerine yönelmesi, enerji verimliliğini artırırken karbon ayak izini de azaltıyor.
Ancak bu uygulamaların yaygınlaşması için daha fazla teşvik sağlanması gerekiyor.
Sürdürülebilir tarımın yaygınlaşması için devlet destekleri ve politikaları büyük önem taşıyor. Çevre dostu tarım uygulamalarını teşvik eden hibe ve destek programları, çiftçilerin bu alana yönelmesini kolaylaştırıyor.
Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı, iklim dostu üretim modelleri ve modern sulama teknikleri konusunda çeşitli projeler yürütüyor. Ancak çiftçilerin bu desteklerden haberdar olması ve uygulamaya geçirmesi için daha fazla eğitim ve farkındalık çalışması yapılması gerekiyor.
İklim değişikliğiyle mücadelede tarım sektörünün rolü yadsınamaz.
Sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemek, hem çevresel sorunların çözümüne katkı sağlıyor hem de gelecek nesillerin gıda güvenliğini teminat altına alıyor.
Toprak sağlığını korumak, su kaynaklarını etkin yönetmek, biyoçeşitliliği desteklemek ve yenilenebilir enerji kullanımını artırmak, bu mücadelenin temel taşlarıdır.
Unutmayalım ki, doğayla uyumlu bir tarım sürdürülebilir bir geleceğin anahtarıdır.
UNUTMAMAMIZ GEREKEN GERÇEK
Gelecek doğayı koruma bilinciyle şekillenir; gençlerimizin farkındalığı dünyamızın en değerli hazinesidir.