Bihter, Adnan Bey’i aldatmakta haklıymış!

Amazon Prime’da yayına giren, başrollerinde Farah Zeynep Abdullah ve Boran Kuzum’un yeni Bihter ve Behlül olarak karşımıza çıktığı Bihter filmini izledim. Bazı filmleri izlemek şans, bazıları ciddi anlamda şanssızlık. Bir seyirci olarak şanssız olduğumu düşünürken bu filmin yayınında, yapımında emeği geçenlerin emeklerine saygı duymaktan başka elimden ve dilimden bir şey gelmiyor.

Bir film için “zaman kaybıydı” demek çok acımasız bir yorum olsa da bence sinemacılara, sinema öğrencilerine ve özellikle senaristlere “Bir film nasıl yapılmamalı, nasıl yazılmamalı” konusunu anlatmak için adeta bir baş yapıt.

Bu yüzden aslında seyirciye kendini şanssız hissettirmesini bir tarafa bırakıp emeği geçenlere sektöre vermiş oldukları bu dev hizmet için teşekkür etmeli.

 

Ama yine de filmle ilgili içimin almadığı ve söylemeden geçemeyeceğim birkaç husus var. Hayatımızda izlediğimiz ve izleyeceğimiz en ruhsuz, duygusuz ve en kopuk Aşk-ı Memnu hikayesini ve en boş Aşk-ı Memnu karakterlerini izledik.

Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ ile ikonikleşen Bihter ve Behlül karakterlerinin, Farah Zeynep Abdullah ve Boran Kuzum ellerinde eriyip gitmesi kolayca kabul edilemiyor.

Senaristin ve yönetmenin hikayenin içini acımasızca boşaltmak için özel bir çaba harcadıklarını düşünmek istemiyorum ama filmdeki kopukluklar, saçma geçişler, giriş, gelişme, sonuç kısımları inanın bana başka bir şey düşündürmüyor.

Deneysel bir fiyasko!

Filmin yapımcısı, yönetmeni, senaristi “Deneysel bir film yapmak için risk alalım” diyerek bu yola çıkmışlarsa böyle bir deneysellik de kabul edilebilir değil ki gördüğünüz gibi kabul edilmedi de…

Bihter, Adnan Bey’i aldatmakta haklıymış! Adam sertleşmiyormuş bile!

Filmin tamamı bana göre aşağıdaki şu alt metinler üzerine çekilmiş, kurgulanmış ve önümüze sunulmuş;

  • Seyirci zaten hikayeyi biliyor, tüm diyaloglara hakim, çünkü 15 yıldan beri Aşk-ı Memnu’nun tekrarını her yaz izliyor. Biz hızlandırılmış bir şey versek de parçaları yerine oturtur. Çok da yorulmayalım.
  • Bu filmi Bihter özelinde yapalım. Bunu yaparken de kadının gücünü okşayalım, feminizme atıfta bulunalım, kadın istediğini alır istemediğini almaz. İlişkilerini, cinselliğini yöneten kadındır mesajını verelim.
  • Bihter, evliliğinde cinsel açlık çeken ve bu açlığını gidermeyi göze alan cesur bir kadındır ve aslında Bihter yasak aşk yaşamakta haklıdır çünkü kocası Adnan Bey cinsellikten yoksundur, Bihter’i tatmin edemiyordur. Bu filmle Bihter’in ihanetini haklı çıkartalım. Behlül ve Bihter yasak aşkını meşrulaştıralım.
  • Erkek zorbalığını filmin en nazik karakteri olan Adnan Bey üzerinden mutlaka yine verelim. Adnan Bey’in sertleşme sorunu, erken boşalması olsa da eşe tecavüz kaçınılmaz gerçektir, erkek zorbadır ve kadın ne kadar güçlü olsa da bu zorbalığa kurban olmak zorundadır. Bu zorbalığı olabildiğince abartılı verelim ki bir karşılığı olsun.
  • Filmde zoraki sevişme sahneleri koyalım, zoraki iki popo gösterelim ki yasak aşk ve erotizm denklemini tamamlamış olalım.
  • Fazla diyaloglarla işi melodrama çevirmeyelim bizimki hem deneysel hem tiyatral bir sunu olsun. Kostüm ve dekor zaten yeter, fazla söze gerek yok.

Keşke;

  • Hikayesi bu kadar güçlü bir filmin sonu bu kadar kötü bir sonuca bağlanmasaydı.
  • İki saatlik bir film yapma telaşı yerine birkaç bölümlük dizi olarak yapılsa ve Aşkı-ı Memnu’ya değer bir iş olsaydı.
  • Bu filme ve senaryoya harcanan bütçeyle “Bihter ve Behlül aşkı devam etseydi ne olurdu?” sorusunu üzerine özgün bir senaryo yazılsa ve bir film yapılsaydı.
  • Yapmış olmak için yapılmış, çekmiş olmak için çekilmiş, oynamış olmak için oynanmış bir film olmasaydı…
  • Bihter’imize bu şekilde kıymasaydınız. Biz onu cinsel arzularını tatmin etmek için Behlül’ü vibratör olarak kullanan histeri krizli bir profil olarak değil de, gerçekten tüm kalbi ve ruhuyla aşık olup, aşkını iliklerine kadar yaşamak isteyen bir kadın olarak hatırlamaya devam etseydik…
Melis Güvenç

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Alanya’nın Sessiz Dönüşümü

Alanya’ya her gelişimde, kentin değişmeyen ritmini yeniden duymaya çalışırım. Güneşin sabahları denize düşüşü, Kleopatra Plajı’nın rüzgârla dalgalanan kumları, sahildeki taşların sessizliği… Bu kez, Türkiye Digital

Kime Anlatıyoruz? Dinleyen Kim?

Bazı cümleler öyle ortada kalıyor ki, sahibi bile geri dönüp bakmıyor arkasına. Birileri bir şey söylüyor; yüksek sesle, kalın harflerle, bazen de üstüne basa basa…

Türk Mutfağının Hafızası Ve Geleceği

Türk gastronomisi son on yılda yalnızca lezzet repertuarını değil, kültürel anlatısını da dönüştürdü. Bu dönüşümün merkezinde iki yapı var: Gastromasa ve Gastronometro. Biri uluslararası diyalogun

Türk Mutfağının Kalbi Fransa’da Atıyor

Ayten ve Mehmet’in Hikâyesi:  Türk Mutfağının Kalbi Fransa’da Atıyor Geçen ay kısa bir Ayvalık tatilim oldu. Plajda, yanı başımdaki şezlongda, Fransızca konuşan çiftle ahbaplık etmeye

Puta nedir şimdi anlarsınız

Biliyorum, benden sonra bizim evin halleri değişti. BEN, galiba burada büyük harfler gerekiyor. Bir Eflatun geldi geçti o evden. Puta’nın gerçek yüzünü gösteremediği, Uzun’un “ne

Lezzetin Sessiz Mimarisi

Caddebostan’da, Ömerpaşa Sokağı’nın dingin ritminde açılan Stoa, yalnızca bir restoran değil; duyularla kurulan bir anlatı mekânı. Antik Yunan’dan ilham alan mimarisiyle, sadelik ve dengeyi merkeze