“Coğrafya kaderdir” derler… Kimilerine göre doğru, kimilerine göre ise hiç öyle değil. Ancak, dünyanın bu tarafındaki kadınların dünya üzerindeki duruşları ile ilgili pek çok sorun yaşandığı da bir gerçek. Nitekim İran’da çok genç yaştaki Mahsa Amini’nin başındaki örtüyü, kanunlar tarafından istendiği gibi takmadığı suçlaması ile öldürülmesinin ardından yaşananlar tüm insanlığın gündeminde. Türkiye’de yaşamını sürdüren genç ressam Ghazal Bagheri sorularımızı yanıtladı.
Hedefim kendimi zenginleştirmekti
Genç bir İranlı kadın ressam olarak bize kendinizden ve sanatınızdan söz eder misiniz?
1993 yılında İran’ın kuzeyi Gaimşehr şehrinde doğdum. Liseyi bitirdikten sonra ailemle Türkiye’ye göç ettim. 6 yıl Çizgi Kukla Tiyatrosunda oyuncu ve kuklacı olarak oynadım.
Sosyoloji okuduktan sonra, çeşitli firmalarda farklı disiplinlerde çalıştım ama hedefim hep kendimi ve haliyle resimlerimi geliştirmek, doğrusu zenginleştirmekti. Lisedeyken İran’da tamamen zıt iki farklı resim hocasıyla çalıştım ve bu, tek bir kalıba sığmayıp kendi yolumu bulmama çok büyük katkısı sağladı. ilk başta daha çok kara kalem ve kömür ile çalışsam da Türkiye’ye gelince yavaş yavaş suluboya dünyasıyla tanıştım ve şu an ağırlıklı olarak akrilik, suluboya ve pastel üzerine çalışıyorum.
İran ve Türkiye’de yaşamış bir kadın olarak iki ülke arasındaki benzerlik ve farkları nasıl yorumluyorsunuz?
O zamanlar ailemin Türkiye’yi tercih etmesinin en büyük faktörlerden biri kültürel benzerliklerimizdi. Örneğin adetler, damak tadımız gibi. Ancak bazı konularda da çok büyük farklılıklar vardır.
Yıllardır Türkiye’de, İran gibi olma korkusundan söz ediliyor, siz bu korkuyu gerçekçi buluyor musunuz?
Ben de çok duyuyorum. Ama cevabım hep de Hayır olmuştur. Tabi bir sürü sebep sayılabilir. Örneğin Atatürk hala çok baskın bir figür ve onun toplum üzerindeki etkisini yıkmak zordur. Diğer taraftan da İran isyancı bir toplum. Son 100 yılda 2 devrim yaşaması da bunun canlı bir örneği. Ben her zaman söylerim İranlı olmak hiçbir zaman hiçbir şeyi beğenmemek!
Şu an ne kadar Mahsa Amini cinayetinden sonra İran ayaklandı gibi görünse de aslında 44 yıllık bastırma ve ardından itirazların izini görebiliyorsun.
Örneğin 1988 yılında 5 ay süren sosyalistlerin ayaklanması, 1999 öğrenci protestolarının Kooye Daneshgah adlı Holokost gibi katliamı ile bastırılması, 2009 Cumhurbaşkanlığı seçiminin hileli olduğu iddiası ile ayaklanılması, 2017 seçimlerinden başlayan ayaklanmalar, 2019 yılında “Kanlı Kasım” adında insanların ekonomiden dolayı başlayan ayaklanmasının ardından en az 1500 kişinin öldürülmesi, bunlar da İran toplumunun yansımasını görebiliyorsun.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada kadınların en büyük sorunları sizce neler?
Bence eğitimin eksik ve yetersiz olması.
Resimlerinizdeki kadın teması onu izleyene nasıl bir duyguyu geçiriyor, aldığınız tepkiler neler?
Öncelikle tüm resimlerimin kadın teması olduğunu düşünmüyorum. Ancak ne kadar acımasız bir sektör olsa da genel olarak resimlerime karşı tepkiler bana göre olumlu ve yapıcı.
Belli bir yaşa kadar İran’da yaşamış bir kadın olarak, bize son olayları biraz olsun değerlendirir misiniz?
Mahsa Amini’nin cinayetinin ardından, bütün bu acılar ve kayıplara rağmen tüm İranlılar şu an bu ittifak ve birliktelikten çok mutlu ve gururlu. Bizi birbirimizi düşürmek isteyenlere rağmen, İran halkı hiçbir zaman milliyetçi bir toplum olmadı.
Şu an artık tüm dünya bunu görebiliyor. 1979 yılındaki devrimden sonra kadın hareketleri zamanla içsel bir öz farkındalığa ulaşmış. Yıllar içinde kadınlar kanun adında verilen baskılara rağmen toplumda var olmaya çalıştılar. Açıkçası ben “Kadın, Yaşam, Özgürlük” ile başlayan modern ve ilerici bir hareketi sadece İran için değil, Ortadoğu’nun ataerkil kültürünü kökten değiştireceğini düşünüyorum.
Tabi bu ayaklanmaların kadın öncülüğü olsa da İranlı erkeklerin de temel insani haklar için kadınlarla yan yana savaştıklarını görmeyi unutmamak lazım. Başörtüsünü yakan bir toplumun 21.yy da ortaçağ gibi bir sistemi istemediklerini ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tüm dünyaya gösterdiğini diyebilirim.
Siz İran’da yaşananları sanatınıza mutlaka yansıtıyorsunuz ama bunu dile getirmek, anlatmak isteseniz neler söylerdiniz?
Şunu belirtmem gerekiyor ki aslında bu sadece İran için değil. Ben bir nevi Türkiye’de büyüdüm ve kendimi İstanbullu olarak da bilirim. Bu yüzden beni derinden etkileyen hem İran hem de Türkiye’nin meseleleri tabi ki resimlerime de yansıyordur. Sanırım resim yapabilmemin iyi bir anlatıcı olmadığımın işareti!
Füsun Saka