Saf kötü, saf’lığı SÜT’te bulur…

Filmlerde kötü karakterler ya da daha sonra kötüye dönüşecekler hep SÜT içer, fark ettiniz mi? “Batman Returns”te az sonra Kedi Kadın olacak olan Michelle Pfeiffer kana kana SÜT içer..

Süt hep başrolde

“Inglourious Basterds”ta Albay Landa’nın SÜT içmeyi tercih etmesi gibi.. ya da TV fenomeni “The Boys”ta Homelander’ın sürekli SÜT içmesi..

“No Country for Old Men”de psikopatların psikopatı Anton’ın canı başka bir şey çekmemiş miydi? ve eğer daha başlarda Kubrick imzalı “A Clockwork Orange’da baş kötü karakter yani “villain” süt içmeye neden bu kadar meraklıydı? bonus: “Leon”da katilimizin sürekli SÜT içmesi?

Sinema tarihi bize şunu söyler:

eğer bir “villain” varsa, yani saf kötü, saf kötücül bir karakter..

Ey senaristler; ona SÜT içirin!.. çünkü bu, dahi Stanley Kubrick’in Freud’yen buluşunda yatar:

saf kötü,

saf’lığı arar..

biraz romantik mi geldi?

o zaman çirkinleştirelim!..

Saf kötü, saf’lığı SÜT’te bulur ama tek neden bu değildir.. Bu onun sadece kötücül ruhunu tatmin eder. Fiziken bunu tercih etmesinin ardında ise çook eskilere dayanan kirli bir duygu yatar.

Psikopat katiller arasında vejetaryen olanların sayısı yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla sinemadaki örneklerinde de durum böyledir.. Onlar etoburdur. Seri katiller öldürmez, avlanır. Bir insanı öldürdüklerinde “kendi tür”lerinden birini öldürmüş gibi hissetmezler. Bir hayvanı yani kendi bakış açılarıyla “daha düşük değerli bir yaratığı” öldürmüşlerdir. Bu yüzden vicdanları sızlamaz, kendi türünü öldürmedikleri için(!) empati yapamaz..

Nietzsche “üst insan”ı yani Übermensch’i çok farklı anlamlarda bir hedef olarak ortaya koymuştu.

Ama onun neredeyse bütün fikirlerini yanlış anlayan Naziler “alt insan” ya da Almancasıyla Untermensch tanımını yapar.. Eğer üst insan varsa (ki Nietczshe’ye göre yoktur ama olmalıdır) Nazilere göre alt insan da vardır. Onlar kabaca “Doğu’dan gelen” kitleleri alt insan olarak gruplandırır. Bu anlamda tarihsel olarak Nazileri toplu bir seri katiller topluluğu olarak da tanımlayabiliriz.

Neyse konumuza dönelim.

Psikopatlar hele de seri katiller, cinayetleri avlanma olarak gördükleri için

“hayvanları” yiyebilirler (bkz. Hannibal Lecter gerçi o yanında şarap tercih eder, çok ama çok üst bir insan olmalı!..) onların sütünü de içebilirler..

SÜT, belli koşullarda özellikle insan dişileri tarafından da üretilebilir. yani psikopat açısından, örneğin Nazi albayı Landa’nın bakış açısıyla bu bir “av hayvanı”nın ürünüdür, sütüdür.

Hani başta saflığı aramaktan söz ettik ya,

işte tam olarak da budur:

arıların yaptığı bal ne kadar organik ve doğalsa

bir av hayvanının SÜTü de o kadar saftır, hatta yararlıdır.

Çirkinleşeceğini söylemiştik.İster romantik, ister çirkin versiyonunu kabul edin. İkisi birden saf kötülerin SÜTe olan düşkünlüğünü bizce en SAF haliyle açıklamaktadır..

Orkan Şancı

Paylaş

Son Yazılanlar

Denizden Gelen Sessizlik

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’un gri gökyüzü altında Göztepe Parkı’na bakan Misina Balık’ın açık mutfağında, lüferin doğru boyda pişirilmesini izlerken içimde tuhaf bir sızı belirdi. Tabağa konan

Meze İle Kültürü Buluşturan Festival

Antalya’da her yıl ekim ayında düzenlenen Uluslararası Meze Festivali, yalnızca bir lezzet buluşması olmanın ötesine geçen kimliği ile dikkat çekiyor. Bu lezzetli festival üstlendiği misyonla

“Dergicilik Arkadaşlık Etmektir”

Bazı insanlar vardır aralıksız çalışır, emek verir, sırtındaki küfeyi o kadar benimsemiştir ki, onu asla yere değdirmeyecek, yere indirmeyi aklından bile geçirmeyecektir. Metin Celâl’i ODTÜ’de

Bir nesilden bir nesile Bodrum Cup

Ege’nin, bir gün yaprak kımıldatmayan rüzgarsızlığında, bir gün hortuma neden olan rüzgarında 7. kez yelken açan Maximiles Black Bodrum Cup, “Nesillerce” temasıyla dostluğu, deniz kültürünü

Bir güz günü betiği

Göğe bakıyorum; kuyuya düşmüş de, bir parçasını görebildiğim maviliğe çekip çıkaracak bir güç arıyor gibiyim. Öylesine hafifim; rüzgarla bir kuştüyü kadar kolayca yükselebilir veya geçen

Beden, Sessizlik, Zaman Üzerine Yolculuk

Marina Abramović Albertina Modern’de: Beden, Sessizlik ve Zaman Üzerine Bir Yolculuk. Viyana bu sonbahar, çağdaş sanatın en radikal isimlerinden Marina Abramović’i ağırlıyor. Ünlü performans sanatçısı,

Alanya’nın Sessiz Dönüşümü

Alanya’ya her gelişimde, kentin değişmeyen ritmini yeniden duymaya çalışırım. Güneşin sabahları denize düşüşü, Kleopatra Plajı’nın rüzgârla dalgalanan kumları, sahildeki taşların sessizliği… Bu kez, Türkiye Digital

Kime Anlatıyoruz? Dinleyen Kim?

Bazı cümleler öyle ortada kalıyor ki, sahibi bile geri dönüp bakmıyor arkasına. Birileri bir şey söylüyor; yüksek sesle, kalın harflerle, bazen de üstüne basa basa…