“Türkiye çok şanslı bir ülke”

Kolektif İstanbul’dan yeni albüm; Kısmet

Müzik yolculuğuna 15 yıl önce başlayan Kolektif İstanbul, yeni albümü “Kısmet” ile yeniden dinleyicisi ile buluştu. “Kısmet ile araya girip bir küçük nefes aldırmak, biraz dans ettirmek umudundayız,” diyen Grubun Kurucusu Richard Laniepce ve Solist Aslı Doğan ile Balkan ve Anadolu ezgileri ile harmanlanmış yeni albümleri için bir araya geldik.

Acı çekerken bile neşesini korumayı bilen bir coğrafya olan Balkanlar’ın ve “Acıyı bal eylemeyi bilen” Anadolu kültürünün müziğini sorduk grup üyelerine.

Diyorlar ki; “Balkanlar, çok sayıda benzemezin bir arada var olduğu bir coğrafya… Anadolu müzikleri ise bugün hâlâ aynı geleneksel formlarda yaşıyor, dönüşüyor, değişiyor. Oysa dünyanın pek çok ülkesinde geleneksel müzikler artık hayatın bir parçası olarak değil. Bu anlamda Türkiye çok şanslı bir ülke.”

“15 yılımız sürprizlerle geçti”

“Kolektif İstanbul olarak 15 yılı geride bıraktınız. Nasıl geçti bu 15 yıl? Yola çıkarken kurduğunuz hayaller ya da beklentileriniz ile bugün bulunduğunuz noktayı kıyaslarsanız ne söylersiniz?

Yola çıkarken herhangi bir hayalimiz ya da beklentimiz yoktu. Kolektif İstanbul, ilk albümümüz Balkanatolia’nın kayıtları için bir araya gelen müzisyenlerden kuruldu. Bu albümün de aslında Richard Laniepce’in Türkiye’de geçirdiği ilk 5 senenin müzikal bir hatıra defteri olmak dışında bir amacı yoktu. Dolayısıyla buradan bir grubun doğması ve ardından başımıza gelen her şey bizim için sürpriz oldu. Böyle bakınca da 15 yılımız sürprizlerle geçti. Hayalini kurmadığımız ülkelerde, sahnelerde çaldık ve hayal etmediğimiz kadar çok insanla tanıştık.

“Kısmet ile küçük bir nefes aldırmak umudundayız”

Çalışmalarınız düğün müziği” dediğiniz Balkan ve Anadolu ezgileri ile harmanlanmış kıpır kıpır şarkılar… İçinde bulunduğumuz sıkıntılı dönemde Kısmet”in dinleyenlere nasıl katkı sağlayacağını düşünüyorsunuz?

Müzik mutlaka insanı bir şekilde içine alıp bir ruh haline büründürüyor. Türkiye’deki müzikal üretim ağırlıklı olarak daha karanlık ruh halleri üzerine kurulu, malum biz drama seviyoruz. Kısmet ile araya girip bir küçük nefes aldırmak, biraz dans ettirmek umudundayız. Dinlerken biraz omuz titretilirse, azıcık gerdan kırılırsa ne ala.

“Uzun süre tereddüt yaşadık”

Salgın döneminde bu albümü çıkarmak konusunda tereddüt yaşadınız mı?

Kısmet’in yayın tarihi aslında 2020 Nisan’dı. Dolayısıyla uzun bir tereddüt yaşadık. Kolektif İstanbul bir sahne grubu. Bugüne kadar en az dinlendiğimiz yer evler oldu. Bir araya gelmeyi gerektiren, bir anlamda ritüelleri olan bir müzik belki de. Bu yüzden önce beklemek istedik. Ama seyircimizden ve müzikten uzak kaldığımız bu sürede daha fazla dayanamadık ve bir şekilde buluşabilmek için Kısmet’i yayınlamaya karar verdik.

“Kader gibi bir şey değil kısmet, içinde umut da var”

Albümün adı, nasıl seçildi? Nasıl bir fikirle ortaya çıktı?

Albümün adı da biraz bu süreçte çıktı. Normalde bir albüm yayınladığımızda onun lansman etkinlikleri planlanır, malum pandemi sürecinde böyle bir şansımız olmayacaktı. Öyle olunca da bu albümü paylaştıktan sonra bir anlamda onu kaderine terk ediyormuşuz gibi hissediyorduk. Bir müzisyen arkadaşımıza albümü anlatırken “gerisi kısmet” dedik, o da albümün adı da kısmet olsun o zaman dedi. İçinde bulunduğumuz ruh haliyle de çok uyumlu aslında. Yani kader gibi bir şey değil kısmet, içinde umut da var.

Balkan müzikleriyle bağımızı Richard’ın tutkusuyla, Karaoğlu kardeşlerin kökleri oluşturuyor

Tam olarak Balkan müziği olarak tanımlamak doğru olmasa da müziğinizin önemli bir parçası, Balkanların hareketli ve neşeli ezgileri… Sizi bu müziğe çeken ne oldu?

Grubun kuruluş hikâyesi, Richard’ın Balkanlar’da başlayıp İstanbul’a uzanan yolculuğuyla başlıyor. Fransa’nın Breton bölgesinde dünyaya gelen Richard ilk enstrümanı Breton gaydasından yola çıkarak dünyanın başka hangi müziklerinde gayda kullanıldığını merak ediyor ve Balkanlar’a kadar geliyor. Dünya müziklerine genel olarak büyük bir tutku beslese de Balkanlar’da duyduklarına âşık oluyor. Grubumuzun müzikal anlamda bel kemiğini oluşturan Karaoğlu kardeşler, zaten Bulgaristan, Şumenliler ve düğün müzisyenliği geleceğinden geliyorlar. Babalarıyla, amcalarıyla başlamışlar çocuk yaşlarında çalmaya. Kolektif‘in Balkan müzikleriyle olan güçlü bağını da Richard’ın tutkusuyla, Karaoğlu kardeşlerin kökleri oluşturuyor.

“Çok sayıda benzemezin bir arada var olduğu bir coğrafya Balkanlar”

Hayatın sadece eğlenceden ibaret olmadığı gibi müzikte de sadece eğlence yok. Çok fazla acı yaşamasına rağmen hareketli ezgilerin hâkim olduğu, acıyı bile karamsar olmayan tınılarla ifade eden bir coğrafya Balkanlar… Sizce bu nasıl bir duruş?  

Balkanları tek bir tavıra ve müziğe indirgemek çok doğru olmaz. Çünkü küçük bir coğrafyada çok fazla dilin, kültürün ve dolayısıyla da müziğin yaşadığı bir yer Balkanlar. Tarihsel olarak da kısa bir süre içinde çok farklı dönemlerden geçilmiş. Osmanlı’dan Yugoslavya tecrübesine, oradan hâlâ sınırları tartışılan ulus devletlerine. Çok sayıda benzemezin bir arada var olduğu bir coğrafya Balkanlar. Bu çeşitlilik de tüm kültürel üretimlere yansıyor mutlaka.

Farklı müzikal kökler kendimize has bir ses sağladı

Hem grup üyeleri olarak hem müzik yapınızda farklı kültürlerin harmanı var. Bu çeşitlilik sizi ve sanatınızı nasıl etkiliyor?

Her birimizin farklı müzikal kökenlerden geliyor olması bize kendimize has bir ses sağladı belki de. Yani bizim “füzyon”umuz kâğıt üzerinde planlanmadı. Tamamen doğal ve organik bir şekilde gelişti. Herkes özgür bir şekilde kendi müzikal tavrını ortaya koyunca daha gerçek bir müzik çıkıyor ortaya. Geleneksel tavrımız Karaoğlu kardeşlerin müzikal geleneklerine hâkimiyetinden geliyor, oyunculuğumuz ve enerjimiz Richard’ın yaşam ve müzik tutkusundan, gençliğimiz yeni davulcumuz Batuhan Baraç’tan, arada funk’a göz kırpıyor oluşumuz suzafoncumuz Ertan Şahin’den, ara sıra duygusallaşabilmemiz de Aslı Doğan’ın ses renginden kaynaklanıyor.

Anadolu müzikleri bugün hâlâ yaşıyor, dönüşüyor, değişiyor.

Sizce Anadolu müziğini bir dünya müziği olarak özel kılan nedir?

Dünya haritasını açıp Anadolu’ya baktığınızda aklınızda canlanacak ilk imgelerden biri köprü olacaktır.  Bu coğrafyanın belki de doğal bir sonucu olarak, Anadolu müzikleri tarih boyunca bu topraklardan geçmiş tüm insanların izini taşıyor. Onu bugün dünyanın önemli bir bölümünün geleneksel müziklerinden ayıran bir başka özelliği de yaşıyor olması. Anadolu müzikleri bugün hâlâ aynı geleneksel formlarda yaşıyor, dönüşüyor, değişiyor. Oysa dünyanın pek çok ülkesinde geleneksel müzikler ancak folklorik anlamda hayatta tutulmaya çalışılıyor ve artık hayatın bir parçası olarak var olmadıkları için bir fotoğraf gibi dönüşemeden tekrar ediliyorlar. Bu anlamda Türkiye çok şanslı bir ülke.

Dünyanın farklı köşelerinde zurnayı da çıkarıp halay çekiyoruz

Yurt dışında, Anadolu ezgileri nasıl karşılık buluyor?

Biz dünyanın farklı köşelerinde verdiğimiz konserlerinde sonunda genelde zurnayı da çıkarıp bir halay çalıyoruz. Danimarka’da bile çektik o halayı. Kolektif İstanbul’un repertuarı düğün müzikleri üzerine kurulu olduğu için biz nerede olursak olalım seyirciden benzer tepkiler alıyoruz. Kalıp dans ediyorlar. Bu anlamda repertuarımızın herkese açık olması için özel bir çaba sarf ettik ve karşılığında dünyanın her tarafında göbek attırıyoruz.

Kolektif İstanbulun, sanatı ve çalışmaları için gelecek hayali nedir?

İçinde bulunduğumuz bu tuhaf zaman diliminde bizim tek bir hayalimiz kaldı; tekrar sahnelere kavuşmak, bir arada kalabalıklar içinde çalıp söyleyebilmek…

Dilek Karagöz

Paylaş

Son Yazılanlar

Akdeniz kıyısında saklı miras Lazkiye

Güney Komşumuz Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki önemli şehri Lazkiye Son günlerde adını sıklıkla duyuyorsunuz. Şimdiye kadar hep olumlu güzel sıfatlarla anıyorduk komşumuz Suriye ‘yi. Çok kültürlü,

Geleceğin Mutfağı Geçmişimizden Geliyor

Bugünlerde küresel ölçekte derinleşen ekonomik dalgalanmalar, ekolojik dengesizlikler ve tarımsal üretimdeki zorluklar, hepimizi derinden etkiliyor. İklim krizinin tetiklediği beklenmedik hava olayları, gıda üretimini sekteye uğratırken,

Mayıs Salıncağında Uçmak

Pencereden başımı çıkarıp içime çektiğim derin soluğun, gözümü kapatınca tenime dokunan havanın, seslerin, bulutların, birbirinin gölgesinde gezinen yaprakların kendi halleri içinde, olanca endamlarıyla kendimi iyi

Girit’ten Side’ye dostluk festivali

Kasım ayındaydık telefonum çaldı. Manavgat belediyesinden aramışlardı. Side‘de ilkbaharda bir festival yapalım ne dersiniz? diye sordular. ‘Nasıl bir festival olsun?’ diye sorduğumda bana, 1870 yıllarından,

Enginarın Bereketi, Gastronomi Şöleni

Geçtiğimiz hafta Ege’nin incisi Urla, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sadece bir ilçe festivalinin çok ötesine geçen bir gastronomi şölenine ev sahipliği yaptı. 24-27 Nisan tarihleri

Mevsimin Tadı Yarının Umudu

Günümüzde sürdürülebilirlik kavramı, çevresel dengeyi koruma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacıyla her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, geleneksel tarım

Gastronomi ve Mitolojik Öyküler

İlkbaharla beraber doğanın bu masalsı dönüşümünü, ağaçların yeşermesini, çiçeklerin açmasını, mevsimin tatlarını, lezzetlerini ve mis kokulu ilkbahar günlerini hep beraber yaşıyor ve kutluyoruz. Masalarımız taptaze

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,