Dünyanın geleceğini dert edinen insanlardan biri Uygar Özesmi. Ben daha çok Change.org üzerinden gelen bildirimlerden aşinaydım kendisine ama özgeçmişini merak edenlere diyebilirim ki dünyada sayılarının artması gereken insanlardan biri.
Çevre Bilimci Dr. Uygar Özesmi, ekolojik ve sosyal adalet için türetim ekonomisi oluşturmak üzere Good4Trust.org Kurucusu ve Kışkırtıcısı olarak tanımlıyor kendini. Türetim Ekonomisi Derneği’nin başkanlığını yürütüyor. Kadir Has Üniversitesi’nde Sürdürülebilir Enerji, ayrıca Ekolojik Ekonomi, İstanbul Üniversitesi’nde ve Bilgi Üniversitesi’nde Sosyal Girişimcilik dersi veriyor. 1989-90 yılları arasında Çevreden Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Kahveci’nin danışmanlığını yaptı.
Doğuştan çevre gönüllüsü
Fulbright Burslusu olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde Ohio State Üniversitesi’nde master, daha sonra MacArthur Burslusu olarak Minnesota Universitesi’nde doktora yaptı. Erciyes Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nü kurdu (2000-2004). 2001 yılında Türkiye’nin ilk kitle kaynak platformu olan KusBank.org ’u kurdu.
2002 yılında, BirdLife’ın Türkiye temsilcisi olan Doğa Derneği’nin kurucu başkanlığını yaptı. New York’ta Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nda Çevre Uzmanı (2004–2006), TEMA Vakfı Genel Müdürü (2006-2008), Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü (2008-2012) görevlerini yürüttü.
2012 yılında Türkiye’de Change.org’u kurdu ve halen Genel Direktörü. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) kurucu üyelerinden olan Dr. Özesmi, Sivil Katılım için Dünya Birliği (CIVICUS) yönetim kurulunda 2 dönem görev aldı. Ashoka Vakfi ve ENİVA Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Kendisinin 100’den fazla bilimsel yayını, sayısız popüler makalesi, bir kitabı ve Açık Radyo’da her gün yayınlanan bir programı var. Biz de kendisiyle bir röportaj yaptık. Okuyun efendim.
Çevre ve sosyal hakları savunmak örgütlenme gerektiriyor
Dünyanın en zor işleriyle uğraşan, bunu iş edinen bir kimlik diyebilir miyiz sizin için? Neden zor olduğunu düşündüğüme gelince; çevre, haksızlıkların peşine düşmek, daha da zoru iyilik peşinde koşmak…
Zor işler tabii… ama bunlarla uğraşmayacağız da neyle uğraşacağız? Bunlar hepimizin sorunları, hepimizin düzeltmek istediği şeyler değil mi? Tabii ki çevre ve sosyal hakları savunmak, bu konuda şu an içinde bulunduğumuz ve parçası olduğumuz sistemin değişmesi için uğraşmak emek, kararlılık, sabır ve örgütlenme gerektiren bir iş. Şu anda gezegendeki varlığımız tehdit altında ve tehdidin ta kendisi de biziz. Onun için dönüşmemiz gerekiyor. İçinde yaşadığımız çağ ya “dönüşüm çağı” ya da “yok oluş çağı” olarak anılacak.
Change.org’u yakından takip eden biriyim. Şimdiye kadar sonuca ulaştırdığınız ve haksızlıktan dönülmesine aracı olduğunuz kaç dosya ya da açılmış konu var? En çok katılımın olduğu hangisiydi?
Change.org Türkiye, bu sene 10. yılını kutluyor. 10 yıl içerisinde 1770 kampanya, başlatan kişiler tarafından başarı olarak ilan edildi. Bunlardan 947 tanesinin istenen başarıya ulaştığı Change.org ekibi tarafından doğrulandı. SMA hastalığının, şu anda Türkiye’de ödenmekte olan ilacı henüz ödenmiyorken, bu konuda başlatılan kampanyalara toplamda 1 milyonun üzerinde imza atıldı ve ilaç, ödeme listesine alındı. Benzer şekilde, adalarda faytonların kaldırılmasını talep eden kampanya da 650 binin üzerinde imza desteğiyle, başarıya ulaşan kampanyalar arasında yer alıyor.
Aynı zamanda bu, en fazla imza desteği alan kampanyalardan biri. Öte yandan, tam olarak istenen sonuç alınmasa da, atılan imzaların etkili olduğu kampanya sayısı da çok fazla. Örneğin, bugüne kadar Türkiye’de en fazla imzalanan kampanya hayvana şiddetin suç olması için yürütülen imza kampanyası. Kampanya, 1 buçuk milyonun üzerinde imza desteği aldı. Çıkan yeni yasadan hayvan hakları savunucuları memnun olmasa da kampanyanın, konunun gündeme gelmesindeki etkisi yadsınamaz.
Sonuç olarak, 10 yıla baktığımızda Change.org aracılığıyla insanlar seslerini hem yetkililere hem de kamuoyuna duyurduğunu görüyoruz. Diyoruz ki: “Kampanya başarıya ulaşsın ya da ulaşmasın başlatılan her kampanya bir ses, her imza bir yankı. Değişim mümkün, birlikte, hiçbirimiz yalnız değiliz.”
TEMA Vakfı genel müdürlüğünü de yapmışsınız. Çevre sorunlarının çözümü konusunda sizce ne durumdayız ve en acil çevre sorunlarımız hangileri?
İçinde bulunduğumuz ekolojik kriz giderek kendisini daha da belli ediyor, yadsınamaz, göz ardı edilemez hâle geldi. İklim acil durumu ve biyoçeşitliliğin kaybı başta olmak üzere birçok konuda büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Çünkü büyük şirketler daha fazla kâr etmek için çevre ve insanlığa zarar verecek şekilde hareket ediyorlar. Devletler ise uluslararası kuruluşlar tarafından ne kadar altı çizilse de gerekli önlemleri almakta gecikiyorlar ya da büyük şirketlerin lobileriyle yavaşlatılıyorlar.
Ancak bu şirketlerin içerisindeki çalışanlar ve gençler bunun karşısında duruyor. Gençlerin bilinçlenmesiyle ve bu konuda harekete geçmeye isteklilerin sayısının artmasıyla, her bir bireyin yapacağı katkı yaşamın devamlılığı için çok değerli ama dediğim gibi ekolojik ve sosyal adaleti odağı yapan sistematik bir değişim gerek. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz…
Türkiye’de çevre ve doğa koruma vakıf ve dernekleri sizce yeterince etkin mi?
Kesinlikle etkinler, özellikle bunların arasında TEMA Vakfı, WWF Türkiye ve Buğday Derneği sayılabilir. Yerel sivil toplum kuruluşları da aynı şekilde çok etkinler, örneğin Saros Gönüllüleri veya İskenderun Doğayı Koruma Derneği. Toplumun bu konuda eğitimi, doğa tahribatına karşı mücadele, doğayı yeniden onarmak, biyoçeşitlilik ve ekosistem koruma, savunuculuk ve politika değiştirmek konusunda var gücüyle çalışıyorlar.
Good4Trust.org ’u bize biraz anlatır mısınız?
Good4Trust türetim ekonomisi dediğimiz, yeni bir ekonomik sistem fikrinin hayata geçirilmiş hali. Umarım yanlış yazmazsınız, tüKetim değil tüRetim. Peki türetim ekonomisi nedir? Türetim ekonomisi kar maksimizasyonu yerine ekolojik ve sosyal açıdan adil olmayı amaçlayan bir döngüsel ekonomi sistemidir. Good4Trust.org ‘da tüReticiler ve üreticiler var. Good4Trust üreticileri her türlü ekolojik ve sosyal açıdan adil ürün, mal ve hizmet üreten genellikle küçük işletmeler, kooperatifler ve sosyal girişimlerdir. Türeticiler, tüketicilerin aksine çok daha aktif bir rol alırlar, satın almanın yanında seçimleriyle üreticiler üzerinde etkileri vardır.
Ayrıca, belli bir seviyede aktiflik gösteren türeticiler 7’ler konseyi diye adlandırdığımız yönetim kurulunun bir parçası olabilirler. Good4trust sadece bir alışveriş sistemi bir topluluktur. Online blog ve iyilik akışımızın yanında offline etkinliklerimizde de üreticilerle tüReticiler buluşur – mesela geçen hafta İyilik Şenliğimiz vardı. Ayrıca döngüsel ekonominin tamamıyla gerçekleşebilmesi için B2C’nin yanında B2B şeklinde üreticiler arası alışveriş de var. Yani üreticiler kendi aralarında tedarik ağlarını derinleştirip olumsuz etkilerini azaltıp olumlu etkilerini arttırırlar. Şu anda daha fazla adil hammadde tedariği için üretici tabanını zenginleştirme çalışmalarımız devam ediyor.
İyilik, doğaya ve canlılara kendisine davranılmasını istediğin gibi davranmak
Gerçekten iyiliği nasıl tanımlıyorsunuz ve ona ne kadar şans veriyorsunuz? Böylesine bencilliğin arttığı bir dünyada iyiliği birbirimize nasıl bulaştırabiliriz?
İyilik bizim için altın kural olarak adlandırdığımız “canlılara ve doğaya kendisine davranılmasını istediği gibi davranma” prensibine uygun davranmaktır. İyiliğe gönülden inanıyorum ve paylaştıkça çoğalacağını biliyorum. Araştırmalarda “prosocial” yani “yardımsever” davranışların paylaşma ve göre ile arttığını gösteriyor. İyiliğin yaygınlaşmasında ve birbirimize bulaşmasındaki günümüzdeki engel insanların yaptıkları iyiliği paylaşmakta çekinmesi. Geçmişte iyiliğin temel kural olduğu herkesin herkesi tanıdığı zamanlarda bu ayıp olabilirdi.
Bugün ise bir insanın yaptığı iyilikten başkası ilham alabilir, iyilikleri görüp kendini daha güvende hissedebilir, inancı pekişir ve bu şekilde iyi davranışlarda dünyamızda çoğalabilir. Mesela, bu yüzden Good4Trust’ta iyilik akışı dediğimiz bir sosyal medya kısmı da var. Burada insanlar yaptıkları iyilikleri yazıp paylaşabiliyor, kendilerince bu iyiliklere bir puan – ki biz buna damla diyoruz verebiliyorlar. Damlalar biriktikçe türeticiler tohumdan filize oradan fidana vb. 7 seviye ilerleyebiliyorlar. Bir tür oyunalaştırma var yani… Diğerleri bu iyiliklere sarılabiliyor ve desteklerini gösterebiliyorlar. Böylece topluluğumuzda güven, birlik ve destek ortamı oluşuyor.