Afrika’nın ilk yerlileri, Pigmeler

Afrika kıtasının orta batı bölümünde yer alan Kamerun Cumhuriyeti’nin en büyük şehri ve ekonomik başkenti olan Doula’dayım. Burada başıma gelenler başka bir yazının konusu olsun, ben bu yazımda sizlere hâlâ İlk Çağ’dan süregelen yaşam tarzlarıyla dikkat çeken Pigmelerden bahsedeceğim.

Dünyanın en kısa boylu insanları olarak bilinen, Afrika kıtasının en eski yerlileri Pigmeler, orta Afrika ve Kongo havzasında yaşıyorlar.

Doula’nın güneyinde yer alan, Pigme popülasyonunun yüksek olduğu, Atlas Okyanusu’na kıyı Kribi şehrine gitmek üzere kiraladığım araba ve rehber şoförüm Aşil ile 2 saat 15 dakika kadar yol alıyorum. Kribi’ye varınca ilk işim Atlantik Okyanusu kıyısında yer alan balık mezadına gitmek. Balıkçı barınağının ortasında yer alan geniş beton platformun üzerinde envai çeşit balık sergileniyor. Kıyıya yanaşan rengârenk balıkçı teknelerinden kasa kasa deniz mahsulleri mezata taşınıyor, platform üzerinde cinslerine göre düzenleniyor. Etraf ana baba günü, herkes bir ağızdan konuşuyor. Hayli kısa boylu birkaç kişi gözüme ilişiyor. Yayvan burunları, geniş çeneleri, minicik tutamlar halindeki yer yer kıvırcık saçları ve iri gözleriyle diğer Kamerunlulardan hayli farklılar. Aşil, bu kısa boylu insanların Pigme olduğunu söylüyor. Öğleden sonra yiyeceğim deniz mahsullerini seçip, yandaki restorana teslim eder etmez Kribi yakınlarındaki Pigme köyünü ziyaret etmek üzere yola çıkıyoruz. Yalnız köye öyle elini kolunu sallayarak gidilmiyor. Viski, sigara, mum ya da gönülden ne koparsa hediye olarak götürmek adetten. Ben yol üzerinde uğradığım bakkalda, sigara, kibrit ve mumdan oluşan hediye paketimi hazırlatıyorum. Köye ulaşım nehirden pirogue adı verilen kanolarla sağlanıyor. Nehir kenarındaki kanoya binmemle yağmur atıştırmaya başlıyor. Yağmurun şiddetlenmesiyle şemsiyenin altına sığınıyorum. Nehir boyunca mangrove, palmiye ağaçları, yeşilin çeşitli tonunda daha önce adını duymadığım birçok ağaç türü bize eşlik ediyor. Ağaçlara tünemiş kuşların cıvıltısı yağmur damlalarının sesine eşlik ederken şemsiyenin altından bu eşsiz güzelliği fotoğraflıyorum.

Pigmeler

Yaklaşık 5 bin yıldır bu topraklarda yaşayan, Afrika’nın en eski yerlileri olan Pigmelerin nereden geldikleri tam olarak bilinmiyor. Kadınları ortalama 120 cm, erkekleri 130 cm boyundaki bu yerlilere, Yunanca “cüce” anlamına gelen “pigme” adını Avrupalılar vermiş. Geleneksel açıklamaya göre, Pigmeler yeterince beslenemedikleri ve balta girmemiş ormanlarda yaşadıkları için kısa boylu olmuşlar. Dünya genelindeki etniklere baktığımızda aynı yaşam koşullarına sahip ama daha uzun boylu toplulukların olduğunu görünce bu hipoteze soru işareti ile bakıyorum. Bilimsel açıklamaya göre ise Pigmelerin kısa boylu olmalarının nedeni vücut hücrelerinde büyüme hormonunu tanıyan reseptörlerin eksik olmasıymış.

Manchester Metropolitan Üniversitesi’nin 2016 yılında yaptığı çalışma neticesinde Afrika’da yaşam süren Pigmelerin ilk defa sayımı gerçekleştirildi. Bu çalışma sonucuna göre; Afrika kıtası genelindeki birçok ülkede yağmur ormanlarında dağınık bir şekilde yaşam süren Pigmelerin nüfusu 920.000 civarında. Bu nüfusun %60 kadarı Kongo havzasında yaşıyor.

Pigme Köyü

Yirmi beş dakika kadar süren nehir yolculuğu sonunda, yeryüzünün en kısa boylu insanları Pigmelerin yağmur ormanlarındaki diyarındayım. Kribi’ye en yakın bu köyün nüfusu 20 kadar. Biz köye vardığımızda köyde 1 erkek, 3 kadın ve birkaç çocuk yağmurdan dolayı bir çardağın altına sığınmışlar, bizi de buyur ediyorlar. Çardağın altında yerimi almadan önce yanımda getirdiğim hediye paketimi kadınlardan en yaşlısına sunuyorum. Erkeklerin köyün ileri gelenlerinden birinin cenaze töreni için orman içine ava gittiklerini ve ondan köyün nüfusunun bu kadar az olduğunu öğreniyorum. Sadece Mabea dilini konuşan Pigmelerle aynı dili konuşan rehberim Aşil vasıtasıyla anlaşıyorum. Yazılı literatürü bulunmayan Pigmelerin kulaktan kulağa nesilden nesile aktarılan şiirleri ve destanları olduğunu söylüyor Aşil. Daha ileride, ormanın içlerine doğru 3 tane daha Pigme köyü varmış. Her köyün 1 şefi ve her şefin birden fazla eşi var. Sadece şefin poligamiye hakkı var, kabilenin diğer erkekleri tek eşle yetiniyorlar. Kadınların görevi çocuklara bakmak, bambu ağacı dallarını sepet gibi örüp üzerlerini dal ve geniş yapraklarla örterek kulübeleri inşa etmek, balık avlamak, ormanda topladıkları meyve ve bitki kökleriyle tedavi amaçlı kullanılan iksirleri hazırlamak. Pigmeler, çeşitli müsabakalar düzenleyerek çocuklarına avcılık ve toplayıcılığı öğretiyorlar. Avladıkları ve topladıkları ürünleri diğer topluluklarla ihtiyaçları karşılığında takas ediyorlar. Okula gitmiyorlar, eğitimleri köyün ileri gelenlerinden avlanmayı ve doğadan topladıkları malzemelerle ilaç yapmayı öğrenmekle sınırlı. “Komba” adını verdikleri bir tanrıya tapınan animist Pigmeler, ölümden sonra hayatın devam ettiğine inanıyorlar. Ölünün ardından üzülmek yerine kutlama yapıyorlar. Bu kutlamalarda avladıkları antilop ve maymun eti yemek adetten. Bir rivayete göre çok eskiden fil de avlarlarmış. Kendi hazırladıkları zehirli oklarla minik gruplar halinde avlanan pigme erkekleri son senelerde silah kullanmaya da başlamışlar. Ölmüşlerinin ruhlarının her yerde yaşadığına inanan Pigmeler, ölülerini ağaç kovuklarında veya mağaralarda saklıyorlar. Onuruna tören düzenlenecek köyün ileri geleni de yakındaki bir ağacın kovuğunda muhafaza ediliyormuş. Göçebe yaşam süren Pigmeler, yaşam alanı olarak, av hayvanlarının bolca bulunduğu, ormanlık bölgeleri tercih ediyorlar. Civardaki hayvanlar tükendiğinde yaşam için daha elverişli bir başka bölgeye göç ediyorlar. Bu yaşam tarzlarından dolayı Afrika’daki birçok göçebe kabile gibi tarımla uğraşmıyorlar.

 Pigmeler Evrim Geçiriyor

Yağmur hızını kesince fotoğraf çekmek amacıyla çardaktan dışarı çıkıyoruz. Yabancılarla iletişim kurmayı pek sevmeyen Pigmeler turistlerin getirdiği hediyelerin tadını alınca fotoğraf çektirmeye izin verir olmuşlar. Pigme kadınların beklediğimden daha uzun boylu olduklarını görmek beni şaşırtıyor. Rehberin bu konuyla ilgili açıklaması daha da şaşırtıcı. Şehirden hasta haberi geldiğinde tedaviye lokman hekim kimliğiyle Pigme kadınlar koşuyormuş. Kök, yaprak, meyve ve bitkilerle hazırladıkları iksirler vasıtasıyla hastayı tedavi ederken Kribi halkıyla kaynaşan lokman hekim Pigmelerin doğurduğu çocuklar zaman içinde evrim geçirerek boy atmış.

Sosyal Hayata Entegrasyon

Pigmelerin yaşam sürdüğü yağmur ormanları madencilik ve kereste uğruna katlediliyor. Milli parka dönüştürülen ormanlık alana yerleşmelerine de izin verilmeyen Pigmelerin yaşam alanları giderek daralıyor. Kamerun hükümeti, Pigmelerin yerleşik hayata geçişini hızlandırmak amacıyla bir süredir uyguladıkları sosyal entegrasyon programı kapsamında tarım, arıcılık ve hayvancılık alanında çeşitli eğitimler veriyor. Böylelikle Pigmelerin sağlık başta olmak üzere birçok sosyal hizmetten yararlanmaları da sağlanacak. İlk Çağ’dan beri yağmur ormanlarında avlarının peşinde göçebe bir hayat süren Pigmelerin şehre göç etmelerinin zemini hazırlanıyor.

 Kribi’ye döndüğümde restorana uğrayıp balık mezadından seçmiş olduğum deniz mahsulleriyle kendime mükellef bir ziyafet çekiyorum. Kribi’den Douala’ya dönüş yolunda aklımda, yakında değişim rüzgârlarının önüne katıp sürükleyeceği Pigmeler var. Binlerce yıldan beri sürdürmekte oldukları yaşamlarından kopartılacak olmalarını ve sosyal hayata entegrasyon sürecinde yaşayacakları sıkıntıları düşünmek beni hüzünlendiriyor.

‘‘Onlar azla yetinmeyi, kendi kendilerine yetmeyi biliyorlar, bizlerden daha mutlular, bırakın bildikleri gibi yaşasınlar. ’’ http://www.figengunduzletaconnoux.com

Figen GÜNDÜZ

Paylaş

Son Yazılanlar

Dijital içeriklerin gastronomiye etkisi

Gastronomi, bir yandan kadim geleneklere ve yerel tatlara dayanırken diğer yandan sürekli yeniliklerle şekillenen dinamik bir alan. Bu hızlı değişimin önemli bir ayağını, hiç şüphesiz

Gastronomide geleceği şekillendirmek

Turizm, gastronomi ve ağırlama sektörleri, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan dünyada çok önemli bir yer tutuyor. Bu alanlar, hem yerel kültürlerin korunmasını hem de

Bu resimlerde herkesin duygusu saklı

Bilinçdışı renklerle konuşuyor. “Bazı organik meseleler” Ressam, oyuncu ve iç mimar Melis Babadağ, “bazı organik meseleler” isimli ilk kişisel resim sergisini The Art Capsule Gallery’de

Edebiyat ve popüler kültür

Popüler kültüre hapsolmuş en popüler davranışlardan biri nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden popüler kültüre küfretmektir, derim. Sondaki lafı başta söyledim ama mevzunun özeti bu sevgili

Tarihin en eski rehberi olan genetik

Son dönemde ne kadar çok duyar olduk değil mi ? DNA artık kulağımıza eskisi kadar uzak gelmese gerek. Sahi uzak mıydı ki, bizler genetik parçacıklar