Ezber Bozan İnsanlar -2
“En sevdiğin Afrika yaban hayvanı hangisi?” sorusu bana çok soruluyor. Her türün yeryüzü yaşam çemberinde önemli bir fonksiyona sahip olduğunu düşündüğümden genellikle cevabım, “tüm yaban hayvanlarını eşit derecede seviyorum” oluyor. Ancak Afrika’da yaşarken birkaç hayvan türünün benim kalbimde ayrı bir yer edindiğini de itiraf etmeliyim. Hani anneler çocuklarını birbirinden ayırmadıklarını söylerler ama yine de her birinin kalplerinde yerlerinin farklı olduğunu hissedersiniz ya, bu da onun gibi bir şey işte. Mesela, bundan önceki yazımda bahsettiğim, nesli tükenme tehlikesi altındaki filler ile bu yazıma konu olan zürafalara karşı duyduğum sevgi diğerlerine duyduğum sevgiden biraz daha ağır basıyor. Afrika’da yaşadığım yıllarda bu hayvanlarla etkileşime geçme şansına erişmemin bunda büyük payı olduğunu düşünüyorum.
Rothschild zürafaların hamisi Zürafa Kadın
Ezber Bozan İnsanlar serisinin ikinci yazısında sizlere, “Zürafa Kadın” olarak da tanınan Betty ve eşi Jock Lelie-Melville’in Afrika yaban hayatının asil hayvanları zürafalara yardım eli uzatışlarına değinmek istiyorum.
Amerikalı çevreci yazar Betty Lelie-Melville (1927-2005) ile kendi gibi yazar olan Kenyalı *mzungu eşi Jock Lelie-Melville (1934-1984) 1974’te, o zamanlar Nairobi’nin dışında sayılan Langata bölgesindeki, bugün Giraffe Manor/Zürafa Malikanesi adıyla butik otel olarak hizmet veren mülkü satın alıp, buraya yerleştiler. Betty ile Jock, Mackintosh Toffe Ailesinin 1932’de av köşkü olarak inşa etmiş olduğu malikanenin arazisinde yaşam süren üç adet Rothschild cinsi zürafaya ilâveten katledilmekten kurtarılan iki zürafayı daha evlat edinerek onlara bahçelerinde yaşam alanı oluşturdular. Betty ile eşi Jock, etleri ve derileri için kaçak olarak avlanan, yaşam alanları yok edildiği için sayıları hızla azalan, o dönemde nüfusları 120 adete kadar gerileyen Rothschild zürafalarının neslinin tükenmesine engel olmak ve sayılarını arttırmak amacıyla, Zürafa Malikanesi’nin 18.000 dönümlük bahçesinde 1979’da Zürafa Merkezi’ni kurdular. Ayrıca, Kenya’daki dört milli parkta zürafa koruma alanlarının kurulmasına yardımcı oldular. The African Fund for Endangered Wildlife Kenya (A.F.E.W) / Tehlike Altındaki Kenya Vahşi Yaşamı Afrika Fonu’ndan aldıkları yardımla kurdukları sivil toplum kuruluşu Zürafa Merkezi’nde günümüzde Rothshild cinsi zürafaların nesillerinin devamı sağlanırken düzenlenen eğitimlerle de Kenya halkı doğa konusunda bilinçlendiriliyor. Merkezde yetiştirilen zürafalar doğada kendi başlarına yetecek düzeye geldiklerinde Kenya’daki ulusal parklara sevk ediliyorlar. Çabalar sonucu Kenya’da kayıtlara geçen Rothschild zürafa sayısı günümüzde 400’e kadar yükselmiş durumda.
Zürafalarla Kahvaltı
Rothschild cinsi zürafaların yok olma tehlikesine karşı savaş açıp kazanan, kendini tam bir zürafa bağımlısı olarak nitelendiren Betty, Zürafa Merkezi’nin az ötesindeki malikanesinde yaşamının sonuna kadar hayvanlarla birlikte bir yaşam sürdü. Sizler de Betty’nin ömrünün büyük bölümünü zürafalarla iç içe geçirdiği Zürafa Merkezi’nde ellerinizle zürafaları besleyebilir, eğer Zürafa Malikanesi’nde konaklıyorsanız pencereden içeriye kafasını uzatan davetsiz zürafa misafirlerinizle Betty’nin bir zamanlar yaptığı gibi kahvaltınızı paylaşabilirsiniz.
2008-2012 yılları arasında Nairobi’de yaşadığım dönemde Zürafa Merkezi’ni kaç kere ziyaret ettiğimi inanın hatırlamıyorum. Nairobi’ye beni ziyaret etmeye gelen her arkadaşımla, aile bireylerimle, kısacası yakaladığım her fırsatta yolumu Zürafa Merkezi’ne düşürdüm. Nairobi’ye gelen turistlerin yanı sıra, ilk okul çocukları başta olmak üzere Kenya halkı zürafaları yakından görebilmek, elleriyle besleyebilmek ve orman içindeki yaşantılarını izleyebilmek için sıklıkla bu merkezi ziyaret ediyorlar. Herkes ortadaki gözlem kulesi şeklindeki platformun üzerinde kulenin yanına gelen zürafaları besleyebilmek için sırasını bekliyor. Merdivenin yanına yerleştirilmiş olan tepeleme kuru mama ile dolu büyük plastik kovalardan birine ben de elimi daldırıyorum. Kenara çekilip sıranın bana gelmesini beklerken hem zürafaları besleyen turistleri seyrediyorum hem de görevlinin anlattıklarına kulak misafiri oluyorum.
Zürafalar günde maksimum iki saat kadar ayakta uyuyorlar
Zürafaların, Afrika’nın belli coğrafyalarında yaşayan, dokuz adet alt türü bulunuyor. Kara memelilerinin en uzun boylusu olan zürafalar, kolayca yere uzanamıyorlar, uzansalar da kalkarken zorlanıyorlar. Bu nedenle günde maksimum 2 saat kadar ayakta uyuyorlar. Ayakta uyuyanlar sütçü beygirleri değil zürafalarmış meğer. Ömürlerinin beşte dördünü ayakta geçiriyorlar. Uzun boyunlu zürafaların beyinlerine kan pompalamak için kalpleri çok güçlü ve ağır, yaklaşık 11 kilogram kadar çekiyor. Yürürken güçlü bacak kasları sayesinde kan tüm vücuda kuvvetli bir şekilde pompalanıyor. Ses telleri olmayan zürafalar hayvanlar aleminin sessiz güzelleri diye anılıyorlar. Zürafaların derilerindeki desenler insanların parmak izleri gibi eşsiz, biri diğerine benzemiyor. Sağ ön ve sağ arka ile sol ön ve sol arka bacaklarını eş zamanlı olarak hareket ettirerek yürüyen zürafaları doğal ortamlarında seyretmenin keyfine doyum olmuyor. Hamilelik dönemleri 15 ay süren ve yavrularını 9 ay kadar emziren bu hayvanlar, zorunluluk durumunda bir ay kadar su içmeden yaşayabiliyor. Bebek zürafalar beş aylık olana kadar annelerinin yanından ayrılmıyorlar. Siyah renkli, yüzeyi pürüzlü, antiseptik özelliği taşıyan yapışkan salyalı dilleriyle Afrika’nın simgelerinden biri olan akasya ağaçlarının uzun ve sert dikenlerini bile yiyebiliyorlar. Yaklaşık 45 cm uzunluğundaki dillerini burun, kulak ve gözlerini temizlemek amacıyla da kullanıyorlar. Zürafalar için doğadaki en büyük tehlike aslanlar. Su içmek için ön bacaklarını iki yana açıp başlarını eğen zürafalar bu pozisyonda savunmasız olduklarından aslanlar tarafından kolayca avlanabiliyorlar. Su içmedikleri zamanlarda ise zürafalar güçlü uzun bacaklarıyla attıkları tekmelerle yakınlarına giren aslanlar için tehlike oluşturuyorlar. Minik Afrika yaban domuzları (warthog) doğadaki tehlikelerden haberdar olmak amacıyla zürafaların ayaklarının dibinden ayrılmıyorlar.
Zürafalarla eşsiz etkileşim
Zürafa Merkezi görevlisinin anlattıklarını dinlerken zürafa besleme sırası bana geliyor. Benden önceki turistlerden bazılarının sıkıştırılmış kuru mama tabletlerini dudaklarının arasına yerleştirip zürafaların suratlarını yalamalarına izin verdiklerine şahit oluyorum. Her ne kadar zürafaların tükürüklerinin antiseptik özellik taşıdığı söylense de böyle bir şeyi yapamayacağıma karar veriyorum. Avucumun içine aldığım birkaç kuru mama tabletiyle kulenin kenarında bana en yakın olan zürafayı beslerken kafasını okşuyorum. Zürafalar çok şakacı hayvanlar. Civardaki timsah çiftliği Mamba Village’in bir süre bahçesinde barınan sevimli zürafanın onu beslemeye devam etmem için beni sırtımdan itişi aklıma geliyor. Müthiş bir deneyim.
Bebek zürafa Daisy film yıldızı oluyor
Yazımın başında yazar olduklarından bahsettiğim Betty ve eşi Jock, Zürafa Merkezi’ndeki çalışmaları için oluşturdukları fonu desteklemesi amacıyla başta zürafalar olmak üzere birçok yaban hayvanını anlatan kitaplar yazdılar. Evlat edindikleri bebek zürafa Daisy’yi anlatan “The Last Giraffe” (1979) filmi hayli ses getirdi. “Raising Daisy Rothschild” (1977) isimli romanları en çok satan kitaplar arasında yer aldı. Zürafa dışında hayvanlardan bahsettikleri diğer kitapları ise şöyle: “Elephant Have Right of Way” (1973), “There’s a Rhino in the Rose Bed”, “Mother” (1973), “That Nairobi Affair” (1975) ve “Walter Warthog” (1989).
Kenya, Betty ve Jock Leslie-Melville’in özverili çabaları sonucunda zürafa türlerinden üçüne; Masai, Reticulated ve Rothschild cinsi zürafalara ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
El birliği ile doğayı kurtaralım!
Sürdürülebilir dünya için doğal yaşam çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesini teşvik amacıyla Birleşmiş Milletler bünyesinde her yıl 22 Mayıs’ta kutlanan Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü yaklaşırken bir şekilde herkesin elini taşın altına koyarak ezberleri bozabileceğinin altını çizmek istiyorum. http://www.figengunduzletaconnoux.com
*mzungu: Afrika’nın doğu kıyısında konuşulan Svahili dilinde beyaz insan anlamına gelmektedir.
Figen Gündüz