Cesur yürekli, şempanzelerin hamisi Jane Goodall

Ezber Bozan İnsanlar-3

Günümüzde kaç kişi alışkanlıklarından vazgeçerek hayallerinin peşine düşüyor? Kaç kişi küllerinden kendine yepyeni bir hayat şekillendirirken dünyada ters giden bazı şeyleri düzeltmek adına radikal adımlar atma cesaretini gösteriyor?

Afrika’da yaşadığım on sene boyunca farklı milletten birçok kişinin farklı zaman dilimlerinde bu kıta için değişik alanlarda ezberleri bozduğuna şahit oldum. Bu yazımda ideallerinin peşinde koşarken hayatına yepyeni bir yön veren, Afrika’nın doğal yaşamına ismini altın harflerle kazımış olan cesur yürekli bir insandan, şempanzelerin hamisi Jane Goodall’dan bahsedeceğim.

Jane Goodall’ın ayak izleri

Jane Goodall’ın ayak izlerini takip etmek üzere rotamı, Nairobi’nin kuzeyindeki Sweetwaters Şempanze Barınağı’nın da (Sweetwaters Chimpanzee Sanctuary) sınırları içinde yer aldığı, Ol Pejeta Rezervi’ne (Ol Pejeta Conservancy) doğru çeviriyorum.

Sweetwaters Şempanze Barınağı 

Sweetwaters Şempanze Barınağı, nesilleri tükenme tehlikesi altındaki şempanzeleri koruma amacıyla, 1993’te, Ol Pejeta Rezervi, Kenya Vahşi Hayat Servisi (KWS) ve Jane Goodall Enstitüsü (JGI) arasında imzalanan bir anlaşmayla kurulmuş. Barınağın amacı Batı ve Orta Afrika’da öksüz kalmış ve zarar görmüş şempanzeleri himayesine alıp onlara uygun yaşam koşulları sağlayarak üremelerini, dolayısıyla da nesillerinin devamını sağlamak.

Burundi’nin başşehri Bujumbura’da 1993’te yaşanan iç savaşta öksüz kalan 3 adet şempanze barınağın ilk sakinleri. 1995 ve 1996’da gruba 19 yetişkin şempanze daha eklenmiş. Günümüzde sığınakta 40’ın üzerinde şempanze yaşam sürüyor. Doğal ortamlarında 40 ile 50 yıl arasında yaşam süren şempanzelerin sığınakta ömürlerinin 60’a kadar uzayacağı öngörülüyor.

Rehber eşliğinde barınak turu

Tura barınak ofisini gezerek başlıyoruz. Ofisin duvarına asılı olan panoda şempanzelerin değişik ruh hallerini gösteren yüz ifadeleri resmedilmiş. Tehdit, heyecan, korku, oyuncu, rahat, itaatkâr ve stresli yüz ifadeleri birbirinden kolayca ayırt edilebiliyor. Barınaktaki şempanzelerin bakımından da sorumlu olan rehber her şempanzenin kendine özgü bir karakteri olduğunu söylüyor. Panonun hemen yanında, Kinshasa’da bir kasapta satılan el, ayak, bacak, kol gibi kesik şempanze uzuvlarının fotoğrafları yer alıyor. Kaçak avcılar, bebek yaban hayvanları annelerinden koparıp dünyaca ün yapmış hayvanat bahçelerine pazarlıyormuş. Bu bilgiyi öğrendikten sonra zaten hiç sevmediğim hayvanat bahçelerine bir daha adım atmamaya karar veriyorum. Kasapta fotoğrafları çekilmiş olan kesik şempanze uzuvları da kaçırılan bebek şempanzelerin katledilen annelerine aitmiş. Tüm bunlara ilâveten, insanların kesik şempanze ellerini satın alıp evlerinde kül tablası olarak kullandıklarını öğreniyorum. Hayvanlar diğer canlıları hayatta kalmak için öldürürken sadece insanlar diğer canlıları kendi zevkleri için katlediyorlar. Dünya yüzündeki en vahşi varlığın insan olduğuna karar veriyorum. Bir diğer fotoğrafta kafese hapsedilmiş, satılmayı bekleyen, iyi beslenmediği için çok kilo kaybetmiş ve yer yer tüyleri dökülmüş bir şempanze görülüyor. Bu şempanzelerden şanslı olan birkaçı buradaki merkeze ulaşıp uygun bakımla tekrardan hayata döndürülebilmiş. Ofisteki Jane Goodall’ın şempanzeler ile kucak kucağa sarmaş dolaş çekilmiş fotoğraflarını görünce rehberden öğrendiğim bilgilerle kalmayıp bu ezber bozan kadını ve vahşi doğa adına yapmakta olduğu muhteşem işleri araştırmaya karar veriyorum.

Barınağı gezerken kalabalık bir şempanze grubuyla burun buruna geliyoruz

Dokunma mesafesindeki şempanzelerle aramızda demir teller var. Şempanzelerin keyifli oldukları yüz ifadelerinden anlaşılıyor. Telin dibine gelen bir tanesi yere sırt üstü uzanıp bacak bacak üstüne atıyor. Yan yatmış, elini çenesinin altına koymuş bir diğeri sanki derin düşüncelere dalmış. Dişi bir şempanze sırtına tünemiş olan başparmağını emen bebeğiyle önümüzden geçiyor. Rehber şempanzelere tek tek isimleriyle seslendiğinde adını duyan şempanze bizim tarafa doğru bakıyor. Birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki benim onları isimleriyle ayırt edebilmem imkânsız. Rehber, insanların birbirine benzemeyen parmak izleri gibi şempanzelerin de burun şekillerinin farklılık gösterdiğini söylüyor.

Jane Goodall’ın çocukluğu

1934’te, İngiltere’de doğan Jane Goodall’ın hayvanlara olan ilgisi çocukken başlamış. Henüz bir yaşındayken babası ona, Londra Hayvanat Bahçesi’nde doğan bebek şempanze onuruna pelüş bir şempanze oyuncak hediye etmiş. Arkadaşları babasını, böyle bir hediyenin küçük bir çocuk için korkutucu olacağı konusunda uyarmışlar. Ancak, Jane’nin Jubilee adını verdiği bu oyuncak şempanze onu korkutacağına zaman içinde onun hayatına yön veren bir simgeye dönüşmüş. Jane, Jubilee’yi hâlihazırda İngiltere’deki evinin başköşesinde muhafaza ediyor.

Doğaya ve hayvanlara düşkün olan Jane, beş yaşındayken bahçedeki kümeste saatler geçirerek yumurtaların oluşumunu gözlemlermiş. En sevdiği kitaplardan Tarzan ve Dr. Dolittle onu hayal dünyasında yolculuğa çıkarırken kendisinin Tarzan’a herhangi bir Jane’den daha iyi bir arkadaş olabileceğini düşünüyormuş. Afrika’da yaşam sürmeyi küçük yaşlarında kafasına koyan Jane’in en büyük hayali vahşi doğayı ve hayvanları gözlemleyip, onlarla ilgili yazılar yazmakmış. Annesi, “Bir şeyi gerçekten istiyorsan çok çalışmalı, fırsatları değerlendirmeli ve asla pes etmemelisin! Ancak o zaman bir çıkış yolu bulursun!” sözleri Jane’e cesaret vermiş.

Bilim insanı Louis Leakey ile yolları kesişiyor

Arkadaşı Clo Mange’den onu Kenya’daki çiftliğine davet eden bir mektup aldığında Jane daha 22 yaşındaymış. Garsonluk yaparak biriktirdiği parayla Afrika’ya gitmek üzere 1957’de denize açılan Jane’in Afrika’da ünlü arkeolog ve paleontolog Louis Leakey ile yollarının kesişmesi onun için hayatının fırsatı olmuş. Enerjisi, genel kültürü ve hayvanlara olan ilgisiyle etkilediği Louis’in asistanlık teklifini hemen kabul etmiş. Louis’in şempanzelerin yaşam şekillerini öğrenerek, bilim insanlarının o zamana kadar şempanzelerle ilgili sınırlı olan bilgilerini ve insanların evrimsel geçmişini aydınlatacağına inanmış. 1960’da Louis, Jane’i şempanzelerin yaşamlarını incelemek üzere Tanzanya’nın Tanganyika Gölü kıyısındaki Gombe’ye göndermiş. Tanzanya’nın İngiliz sömürgesi olduğu bu dönemde İngiliz otoriteleri genç bir kadının tek başına ormanda yaşamasına ancak annesi de ona refakat etmesi şartıyla izin vermişler.

İnsanların evrimsel geçmişine ışık tutan keşifler

Gombe’de geçirdiği ilk hafta sonunda Jane, çekingen şempanzelerin onu her gördüklerinde kaçıyor olmalarından dolayı hayal kırıklığına uğramış. Hevesi kırılmış olsa da bir tepenin üstünde dürbünüyle gözlem yapmaya devam etmiş.

Çocukluk hayalini gerçekleştirirken bilime ışık tutan Jane Goodall bir konuşmasında şöyle demişti: “Çocukluk hayalimi gerçekleştirmek için vahşi hayvanları habitatlarında rahatsız etmeden izlemenin bir yolunu bulmalıydım. Hayvanlara konuşacak kadar yaklaşmak, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek ve sabırla gözlem yaparak onların sırlarını ortaya çıkarmak en büyük arzumdu.”

Jane’in David Greybeard adını verdiği şempanzenin bir yaban domuzunu yediğini ve yemeğini bir dişi şempanze ile paylaştığını görmesi, o zamana kadar ot obur oldukları düşünülen şempanzelerin hepçil olduklarını keşfetmesi bilim adına yaptığı önemli buluşların ilki. Şempanze David’in bir çubuğu termitleri yuvasından çıkarmak ve onları yemek amacıyla alet olarak kullandığını fark etmesi de ikinci önemli keşfi. Şempanzeler alet yapabiliyor ve bu aletleri kullanabiliyorlardı. Bu müthiş keşfe kadar antropologlar, alet yapımını sadece insanlara ait bir özellik olarak tanımlamışlardı. Louis’in bu keşif üzerine yorumu şöyle oldu: “Şimdi ya alet ya insan kelimesini yeniden tanımlamalı ya da şempanzeleri insan olarak kabul etmeliyiz.” Bilimde o tarihe kadar insan ve maymun arasındaki ayrımın bulanık olmasından dolayı bu keşif Louis’i çok heyecanlandırmıştı. Jane, “Banana Club” olarak adlandırdığı yeni bir besleme metodu bularak bu metot sayesinde güvenini kazandığı şempanzelere daha çok yaklaşıp gözlemlerine devam etmiş. Şempanzelerin karmaşık bir sosyal düzene sahip olduklarını ve 20’den fazla sesten oluşan bir dille haberleştiklerini fark etmiş. Hatta bu dili öğrenerek onlarla iletişim kurmayı da başarmış.

Şempanzelerin karanlık yönleri

Jane, birçok primatın aksine şempanzelerin topluluk halinde yolculuk yapmadıklarını, erkek şempanzelerin statü ve dişiler için birbirleriyle çatıştıklarını keşfetmiş. Jane, diğerlerine üstünlük taslayabilen erkek üyeye alfa adını vermiş.  Gombe’ye ilk gittiğinde şempanzelerin insanlardan daha nazik olduklarını düşünürken zaman içinde onların da bizler kadar vahşileşebileceğini fark etmiş. Şempanzelerin stratejileri çok basitti: düşmanına vahşice saldır ve yaralıları ölüme terk et!

Merhametli şempanzeler

Jane şempanzelerin aynı zamanda merhamet duygusuna da sahip olduklarını görmüş. Örneğin; öksüz kalmış olan Mel ve Darbee isimli iki bebek şempanze, Spindle ve Beethoven isimli iki erkek şempanze tarafından evlat edinilmişler. Bu erkek şempanzeler çocukken aynı şekilde öksüz kalmışlar.

Primatolog ve etolog Dr.Jane Goodall

Jane, her ne kadar çok değerli keşiflerde bulunmuş olsa da, bilim çevreleri, kolej eğitimi olmayan genç bir kadının bilime yön veren böylesine önemli bir araştırmada yer almasından rahatsız oldular. Louis, Gombe’deki çalışmaları ve keşifleri göz önünde bulundurularak Jane’in 1962’de Cambridge Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olarak kabul edilmesini sağladı. Jane, üniversite diploması olmadan doktora öğrencisi olarak üniversiteye kabul edilmesiyle de tarihe geçti.

Gombe Şempanze Araştırma Merkezi

Jane’in gözlemleri National Geographic de çarpıcı fotoğraflarla yayınlanmaya başladı. Bu fotoğrafları çeken Hugo van Lawick, daha sonra Jane’in eşi olur. Gombe çalışması için destek büyüdükçe Jane ve Hugo daha kalıcı bir kamp kurma ve daha çok kişiyi işe alma olanağı buldular. Böylece temelleri atılan Gombe Araştırma Merkezi’nde Jane ve diğer bilim insanları şempanzelerin davranışlarını, yavrularının gelişimini ve diğer primat türlerini araştırmaya devam ettiler. Sosyal varlıklar olan şempanzelerin de zekâları, duyguları, karakterleri olduğunu örneklerle ortaya koyarak bu canlılarla sandığımızdan daha çok ortak yönümüz olduğunu gösterdiler. Jane, bu kadar bulgudan sonra şempanzelere numara yerine Safari, Poco, Ezo, Sultana gibi isimler verdi.

“Muhtemelen bu dünya üzerinde gelmiş geçmiş en zeki yaratıklarız.

O zaman nasıl oluyor da, bu çok zeki yaratıklar sahip olduğu tek evi yok ediyorlar.”

Jane Goodall

Jane Goodall Enstitüsü (JGI)

1977’de kurmuş olduğu Jane Goodall Enstitüsü kapsamında çalışmalarına bütün hızıyla devam eden Jane, yılın neredeyse 300 günü dünyanın farklı noktalarına giderek şempanzelerin içinde bulunduğu tehlikeleri ve çevresel krizleri anlatıyor. Çalışmaları yerinde görmek için yılda en az iki kez Gombe’ye gidiyor. Doğayı koruma eğitiminin en az temel eğitim kadar önemli olduğunu vurgulayan Jane, değişim yaratmak, yapılmış olan yanlışları düzeltmek ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için hepimize düşen görevler olduğunu söylüyor. Gençlere vahşi doğa ile ilgili bilgiler verirken onları dünyamızı korumak için cesaretlendiriyor. Günümüzde 87. yaşını süren Jane şempanzeleri korumaya ve genç/yaşlı herkesi bu hayatta yapabilecekleri konusunda cesaretlendirmeye devam ediyor.

Günümüzde Jane Goodall

Jane 16 Tanzanyalı öğrenci ile birlikte 1991’de, gençlere yönelik küresel çevre ve insani eğitim programı kapsamında Jane Goodall’s Roots & Shoots’u kurdu. 1994’te, Tanganyika Gölü Havzasını Ağaçlandırma ve Eğitim Projesi’ni uygulamaya koydu. Bu program Tanganyika Gölü çevresinde yaşam süren kabilelerin ve hayvan türlerinin habitatlarında korunmalarını hedefliyor.

Bilim adına yaptığı çalışmalardan ötürü dünya çapında ödüller alan Jane Goodall’ın yaşamı ve çalışmaları birçok kitaba ve filme konu oldu. 25 yıllık Gombe araştırmalarının yer aldığı ‘Gombe’nin Şempanzeleri’ isimli kitabı da 1986’da yayımlandı.

Jane’in, tüketim alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı değiştirerek olumlu değişimlere katkıda bulunabileceğimize vurgu yapan şu mesajına bir göz atalım: “Her birey önemlidir. Bireyler oynadıkları rollerle fark yaratırlar. Seçimlerimiz üzerinde hepimizin düşünmesi gerekiyor. Ne satın alıyoruz? Ne giyiyoruz? Ne yiyoruz? Aldığımız şey ne kullanılarak yapılmış? Çevreye, hayvanlara ya da insanlara zararı var mı? Seçimlerimizi yaparken sadece kendimizi değil, bu seçimin gelecek nesilleri nasıl etkileyeceğini de düşünmeliyiz. Kısacası, seçimlerimizi kalbimiz ve aklımızla yapmalıyız!”

Jane’in bu mesajı bana, şair Gülten Akın Cankoçak’ın kendimizden ve başkalarından sorumlu olmanın anlamını sorgulayan şu dizesini hatırlattı: “Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur.”

Dr. Jane Goodall, şefkatli ve sevgi dolu olma yeteneğinin insanlarda ve diğer hayvanlarda doğal bir tepki olduğuna ve insanların saldırganlık yerine şefkatle hareket etme seçeneğine sahip olduğuna inanıyor. Daha iyi bir dünya için saldırganlık ve nefreti bir kenara bırakıp içimizdeki şefkat ve sevgiyi beslesek ne güzel olur, değil mi? http://www.figengunduzletaconnoux.com

Figen Gündüz

Paylaş

Son Yazılanlar

Dijital içeriklerin gastronomiye etkisi

Gastronomi, bir yandan kadim geleneklere ve yerel tatlara dayanırken diğer yandan sürekli yeniliklerle şekillenen dinamik bir alan. Bu hızlı değişimin önemli bir ayağını, hiç şüphesiz

Gastronomide geleceği şekillendirmek

Turizm, gastronomi ve ağırlama sektörleri, hem ekonomik hem de toplumsal açıdan dünyada çok önemli bir yer tutuyor. Bu alanlar, hem yerel kültürlerin korunmasını hem de

Bu resimlerde herkesin duygusu saklı

Bilinçdışı renklerle konuşuyor. “Bazı organik meseleler” Ressam, oyuncu ve iç mimar Melis Babadağ, “bazı organik meseleler” isimli ilk kişisel resim sergisini The Art Capsule Gallery’de

Edebiyat ve popüler kültür

Popüler kültüre hapsolmuş en popüler davranışlardan biri nedir diye sorsanız, hiç düşünmeden popüler kültüre küfretmektir, derim. Sondaki lafı başta söyledim ama mevzunun özeti bu sevgili

Tarihin en eski rehberi olan genetik

Son dönemde ne kadar çok duyar olduk değil mi ? DNA artık kulağımıza eskisi kadar uzak gelmese gerek. Sahi uzak mıydı ki, bizler genetik parçacıklar