Mesele uyutmanın ötesinde köpeksiz sokakları dayatmak!

Geçtiğimiz Pazar günü pek çok hayvansever gibi Yenikapı’ya koşturdum. Vaktim dardı, iki ayağım bir pabuca girdi, ancak orada olmazsam kendimi ‘şehirli, insanlığın bugüne değin birikmiş değerlerine sahip çıkmaya çalışan sorumlu bir yurttaş’ gibi hissetmeyecektim. Daha açık söyleyeyim vicdan azabı çekecektim.

Benim beklentim daha büyük bir kalabalıktı

Geçen yıl PAW’ın düzenlediği mitingin en az iki katı kadar katılımcı vardı. Birkaç onbin kişiden söz edebiliriz sanırım. Daha da fazla olabilir, zira hava sıcaktı ve miting meydanında saat 14.00’te güneşin altında uzun süre kalmak güçtü.

Çoluk-çocuk ve yaşlı sayısının hiç de az olmadığı dikkate alınırsa katılımcıların önemli bir bölümünün miting alanında kalış süresi sınırlı oldu, ama gidenlerin yerini gelenler alıyordu.

Yani sirkülasyonu hesaba katarak katılım sayısının daha da yüksek olduğunu tahmin etmek güç değil. Dikkat çekici bir diğer nokta da kadın-erkek oranıydı. Ben diyeyim dörtte üçü, siz deyin beşte dördü kadındı. Bu da erkeklerin ayıbı olsun! Ha tabii her zamanki gibi, sosyal medyadan ‘zart zurt’ paylaşım yapan milyonlarca ‘hayvansever’ yine zahmet etmemişti!

TEK BİR AMAÇTA BİRLEŞMEK İÇİN…

Açıkası ben hemen her konuya soğukkanlı bakmaya çalışırım ve belli sloganlar ya da duygusal motivasyonlarla hareket eden biri değilim. Evet, hayvanlar alemini istisnasız severim, ama bunun sebebi sevgiden öte bilme ve anlama isteğidir. Benim bu yaklaşımımın kendilerini hayvansever olarak tanımlayan milyonlarca yurttaş içinde çok küçük bir azınlık için bir anlam ifade ettiğini biliyorum.

Bu sebeple ‘Onlar allahın dilsiz kullları’, ‘Hayvanları severiz yaradandan ötürü’ benzeri sloganlar beni rahatsız etse de, aslına bakarsanız pek çok mütedeyyin hayvanseveri etkilediği ve o miting alanına çektiği için iyi ki de vardı. Hayvan sevgisini bir varoluş ve kimlik oluşturma vesilesi olarak gören, bilimsellikten uzak, her türlü hayvanı insan merkezli çarpık bir bakış açısıyla, vıcık vıcık bir duygusallık ve üstenci bir merhamete dönüştüren hayvansever sayısının da çok fazla olduğunun farkındayım.

Bir de agresif, nevrotik bir kitle var ki, bu sokak hayvanlarının haklarına yönelik örgütlü mücadelenin önünde engel… Hatta bu yasa tasarısını hazırlayan siyasetçileri etkiler diye, bazı konuşmacıların dinden, hatta Filistin’deki mezalimden söz etmelerini de anlamak mümkün, hiçbir karşılığı olamayacak olsa bile! Çeşit çeşidiz sonuçta…

Belki merkezi otoritenin bu hayvan düşmanı girişimine karşı ortak mücadelede herkes kendini eğitmeyi ve ortak bir hedefte bir arada olmayı becerebilir. Aynı şeyi, hayvansever inisiyatifleri ve dernekleri için de söylemek gerek. Zira miting alanında gövde gösterisi yapmaya kalkan gruplar olduğunu bir kez daha gözlemledim.

Bando mızıka ekibiyle gelen ve konuşmacıların sesini bastırarak alanda dönüp duran örgüt de bunlardan biri… Saçmalık, ama Türkiye’de sivil toplumun düzeyi de genelde böyle deyip geçelim.

YILLARIN SORUMSUZLUĞUNUN FATURASI ÖLDÜRMEK MİDİR?
Hayvanseverler cephesindeki bu sorunları şimdilik bir kenara bırakıp önce konunun uzmanlarının görüşlerine bir bakalım. Türk Veteriner Hekimler Derneğinin verilerine göre, Türkiye’de 6.5 milyon sokak köpeği yaşıyor. Ve bunların büyük bir bölümü çok kötü koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.

Açlık, hastalık, insan kaynaklı şiddetle karşı karşıyalar. Sokak köpeği popülasyonun bu denli yüksek olmasının sebeplerinden biri yerel yönetimlerin kısırlaştırma ve aşılama konunda çok yetersiz kalması… Bunun bir sebebi mali kaynakların yetersizliği, bir diğer sebebi ise vurdumduymazlık. Yani yine mekezi ve yerel otoritelerin sorumsuzluğu, plansızlığı…

SİYASİ İSTİSMAR AMAÇLI KÖPEK KATLİAMI PLANI

Bu yetmezmiş gibi, birkaç yıldır bir siyasi istismar konusu haline geldi sokak köpekleri! Kediler şimdilik hedefte değil, her yaz ve kış binlercesi ölen kuşları neredeyse umursayan yok zaten. Hayvansız sokaklar, mahalleler isteyen bir kitle ne yazık ki hiç de azımsanacak düzeyde değil.

Yüksek popülasyondan dolayı açlık, hastalık veya kızışma dönemlerinde agresifleşen köpeklerin saldırılarını bahane ederek yetkililer bu sorumluluktan kurtulmak ve mali kaynak ayırmamak için fırsat kolluyor. Fırsatını da buldular… Sokaklardan köpeklerin toplatılması ve belli bir süre içinde sahiplenilmeyenlerin uyutulmasını amaçlayan yasa tasarısı işte bu puslu ortamda TBMM’ye sunuldu.

Hayvanseverlerin tepkilerini dengelemek amaçlı bazı medya kuruluşları provokatif haberler yaparak ‘köpeksiz sokak’ isteyen kitleyi kışkırtıp bu yasa tasarısını destekleyenlerle hayvanseverleri karşı karşıya getirmekten bile geri durmuyor.

Bazı siyasetçiler ve uyduruk kanaat önderleri o kadar hin ve ahlaksız ki, bu vesileyle muhalefetteki partilerin yönetimindeki belediyelerle hayvanseverleri karşı karşı getirecek bir komplo fırsatı olarak görüyor bu yasayı!

SORUMLULAR KABAK GİBİ ORTADA

Oysaki sorumlu belli… Yasada yükümlü kılınmasına rağmen, pek çok belediyelerin bakımevi bulunmuyor. Türkiye’de bin 403 belediye olmasına karşın yalnızca 254 hayvan bakım evi var. Kısırlaştırmada çok yetersiz kalınmış.

“20 yıldır kısırlaştırma yapıldı ama çözüm olmadı” iddiasına gelince külliyen yalan. Belediye bütçelerinin en az binde 1’inin hayvanlar için harcaması gerekirken ya hiç harcanmamış ya da başka kalemlere aktarılmış.  Bakımevlerinin fiziki koşulları, altyapı ve personel sayısının yetersiz olduğu da aşikâr.

Türk Veteriner Hekimler Birliği’ne göre, bilimsel bir kurulun denetiminde kısırlaştırma seferberliği organize edilmeli. Popülasyonun, yüzde 30 etkin kısırlaştırmayla birlikte ilk iki yıl içerisinde kontrol altına alınabileceğini belirtiyorlar. Bakımevlerinin tam kapasiteyle çalıştırılmalı, bakımevi olmayan belediyeler bakımevleri açmalı… Bunun için merkezi yönetim ek fonlama yapmalı belediyelere.

KISIRLAŞTIR, AŞILA, ALDIĞIN YERE GERİ BIRAK

Bu sorunun bir kısmı böyle çözülebilir. Ancak iş bununla bitmiyor. Mesele kısırlaştırıp popülasyonu azaltmakla çözülecek türdün değil. ‘Yakala, kısırlaştır, aşıla, aldığın yere geri bırak’ yöntemi benimsenmez ve bu sivil toplum tarafından yakından takip edilmezse, bakımevlerinin ‘toplama kampları’na dönüşmesi ve gözlerden ırak bir dolaylı itlaf söz konusu olabilir. Bugüne kadar onlarca video izledik.

Açlıktan, kötü koşullardan köpeklerin birbirini parçaladığına, görevlilerin canlılara işkence yaptığına şahit olduk. Kaldı ki, her şey dört dörtlük olsa bile, ‘hayvansızlaştırılmış’ sokakları düşünmek bile istemem. Benim gibi bu ülkede milyonlarca insan var. Yüzyıllardır bu topraklarda kediler, köpekler ve şehir kuşlarıyla birlikte yaşamışız. Çocukluktan itibaren bu canlılarla irtibat kurmuş, hayvan sevgisini öğrenmişiz.

Hemen her sokakta birkaç köpek, onlarca kedi mahallenin sakinleri olmuş. Her zaman o sokağın sakinlerinin ekseri bir kısmı o hayvanları beslemiş, sevmiş, duygusal bağ kurmuş. Evet bir grup insan da onlara şiddet uygulamış, öldürmüş. Kimisi gemişteki bir travmadan dolayı, kimisi safi kötü olduğu için, kimisi aile içi şiddetin hesabını onlara ödetmeyi tercih ettiği için…

Büyük olasılıkla bu yasayı hazırlayan insanların bir bölümü de işte bu saydığım türden insanlar! Peki ya köpek saldırısı sonucu ailesinin bir ferdini kaybetmiş olanlara haksızlık değil mi bu? Bunun hesabı sorulmamalı mı? Tabii ki sorulmalı… Hesabı vermesi gerekenler sokak köpekleri değil, sorumluluklarını yerine getirmeyen yetkililer olmalı.

ZORLU BİR MÜCADELEYE HAZIR OLUN

Son günlerde yasayı geirebilmek için yetkililer “Hayvanları uyutmayacağız, toplayacağız, barınaklarda bakacağız. Sadece hastalık sebebiyle acı çeken hayvanları uyutacağız” benzeri açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalarla bizleri uyutmaya çalıştıklarından emin olabilirsiniz!

Umarım bu tasarı yasalaşmaz, ancak biz şimdiden en kötüsüne hazırlıklı olmalıyız. İstanbul’un merkez ilçelerinin hemen hepsinde birden çok hayvansever inisiyatifi ya da derneği var. Bu örgütlü toplulukların acilen bir araya gelerek, kent konseylerini de işin içine sokarak sıkı bir izleme ve denetim ağı kurması gerekiyor.

Her mahalledeki başta sokak köpekleri olmak üzere sokak hayvanlarının envanterinin çıkarılması gerek. Eğer ki kaybolan bir canlı varsa izinin sürülmesi için bu olmazsa olmaz.

Yine o mahallede hasta hayvanların aşılatılması için belediyeye baskı yapılması da şart. Biliyoruz ki, birkaç istisnası hariç sokak köpeklerinin saldırılarının üç temel sebebi var. Birincisi açlık… Bu konuda ortak besleme fonları kurmak mümkün, zira belediyelerin kısa vadede besleme hizmetini yeterli oranda vermesi mümkün görünmüyor.

İkincisi kısırlaştırma… Bu konuda da belediyeler ya yetersiz kalıyor ya da bazı kısırlaştırma operasyonları işkenceye dönüşüyor. İşte bu noktada, veterinerler odalarıyla sivil toplum işbirliği içinde ucuz ücretlerle kısırlaştırma yaptırılması gerek. Veteriner örgütlerinin bu konuda biraz daha ellerini taşın altına sokması lazım.

Değil mi hayvanseverler sayesinde iş imkanı buluyorlar, biraz da onlar özveri göstermeli. Üçüncüsü hayvanlara yönelik şiddeti engellemek. Bu konuda yetkililerin ve kolluk güçlerinin umursamaz olduklarına binlerce kez şahit olduk. O zaman iş başa düşüyor. Hayvanlara şiddet uygulayanların tespit edilip ceza almalarını sağlayacak bir izleme ağı kurulması ve sonrasında yasal prosedürün takip edilmesi de hayvansever örgütlerine düşüyor.

TEK BİR KÖPEĞİ BİLE TESLİM ETMEMELİYİZ

Eğer ki yasa çıkar ve sokaklarda köpekleri toplamaya yönelik bir sürek avı başlatılırsa, hayvansever olsun olmasın mahalle sakinlerinin, o mahallenin canlılarına sahip çıkması şart. O köpekler o mahallenin varlıkları, yaşam düşmanı bir yasa çıktı diye öyle elimiz kolumuz bağlı duramayız.

Birlikte hareket edersek o köpekleri kimse o mahalleden koparamaz.
İster ‘Allahın dilsiz kulları’ olarak görün, isterseniz bir vicdan meselesi yapın, isterseniz hayvanlara istediğiniz gerçekdışı roller biçin, ne olursa olsun, hayatı savunun. Yeter ki yokoluşun ilk adımı olacak toplama kamplarına götürülmelerine izin vermeyin.

Süleyman Karan

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Çocuklarımızın Geleceğini Tüketmemeliyiz!

Üretim ile tüketim arasındaki dengeyi bulmak önemli. Tabii ki ihtiyaçlarımız var ve tüketmek zorundayız. Ancak, sürekli olarak daha fazlasını tüketmek yerine, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi sorgulamalıyız.

Lavanta ve altın otu dünyası

Küçüklüğümden hep hatırlarım. Açtığım her dolap çekmecesinde lavanta kokusu sarardı beni. Gardıropta, elbiselerin arasında, el işlemeli keselerin içinde, yatak çarşaflarının arasında, yastıklarda, bembeyaz keten masa

Dünya Ekonomisi Büyüyemiyor

Borsa İstanbul haftaya düşüş ile başladı. 10 bin 200 seviyesi altında seyrini sürdürüyor, yatırımcı ise tercihini mevduattan yana kullanmaya devam ediyor. Ons altın 2685 dolar

Ana Arı Kraliçenin Gıdası Arı Sütü

ANAERKİL KOVANLARDA DÜNYA VARLIĞINA VE İYİLİĞİNE ÇALIŞAN ARILAR Uzun ömür ve doğurganlığın sırrı arı sütü nedir ? Arı sütü, genç işçi arılar tarafından üretilen beyaz,

Kavanozlarda sakladığım yaz lezzetleri

Eylül ayına geldik ve yavaş yavaş yaza veda ediyoruz. Sonbahar hafifçe esen rüzgârlarıyla, arada sırada çişeleyen yağmuruyla kendini belli etmeye başladı. Mevsimlerden en sevdiğim sonbahar

Narsisizm Hakkında Sık Tekrarlanan 10 Yanlış

1. Narsisistiklerin özgüvenleri fazladır. Narsisizmin temelinde özgüven eksikliği vardır. Dışarıdan bakınca özgüvenli gibi görünen tutum ve davranışlar, özgüven eksikliğine karşı geliştirilmiş defansif işlemlerdir. Övünme, böbürlenme