Negatif hırslar, ayak oyunları, pusular, yalanlar, dolanlar…
Bu yazı yaklaşık 30 yıllık gözlemlerime dayanan bir tür ‘Beagle’ gezisinin sonuçlarının özeti gibidir. Amaç Galapagos Adaları’ndaki ispinozları inceler gibi farklı farklı ofislerde yaşanmışlıklara dayanıyor. Evrim nasıl ki mükemmel bir mekanizma değilse iş ortamın da öyle…
Bir farkla, ne yazık ki işlevsel bir doğal ayıklanma ofislerde geçerli değil. İşte belki de bu yüzden insanlık pek de hızlı bir gelişim gösteremiyor ve çok fazla patinaj yapıyor. Ben sadece birkaç türü burada mercek altına almaya çalıştım. Oysaki, ofis faunası çok büyük bir çeşitliliğe sahip. Cinsler var, türler var, alttürler var ve tabii ki ırklar da!.. İşte ofis faunasında kısa bir gezinti…
Son sözü genom mu söyler?
“İzin günümde bile sabah akşam arayıp bir şeyler soruyorlar”, “Herkesin işini ben yapıyorum”, “Bu kadar yeteneksiz ve cahili bir arada görmedim” ve daha neler neler!.. Eğer ki bu ve benzeri cümleleri duyuyorsanız birilerinden, sanmayın ki çok çalışıyor, çok verimli, çok üretken ve müthiş çalışkan…
Ama bu cümleyi başta kamu daireleri, belediyeler, büyük şirketler ya da siyasi partilerde, orta ve üst düzey yöneticilerden işitiyorsanız, bilin ki külliyen bir yalan ve evrimsel açıdan net gerilikten söz ediliyordur. Kimisi gerçekten yoğun olduğunu sanıyordur ki onlar için yapılabilecek bir şey yok, onlar o kadar ve gerçekten bir kuruşluk iş yaptıklarında yoruluyorlar! Kapasite o…
Hani yürürken ciklet çiğnemeyi beceremeyenler vardır ya, onlar işte bunlar. Akraba evliliğinden olabilir, çocukluklarında iyi beslenmemekten olabilir, karbonhidrat odaklı beslenme geleneğinden olabilir, genetik olabilir! Ya da mental ya da patolojik bir sıkıntı vardır, bu sebepledir. yalan söylemiyorlardır, yetersizliktir hepsi hepsi.
Patronun gözüne girmek için üçüncü sınıf business-arabesk
Bunlara en çok özel sektörde orta düzey yöneticiler arasında rastlarsınız. Her fırsatta patrona, ama genelde bir üstüne sürekli öneri yumurtlayan ve kendi üzerine düşen işleri vasatın altında yapabilen bir türdür. Tek amacı, ‘Bana fırsat verilmeli. Bu şirketi uçurmaya hazırım’ mesajı vermektir.
Bütün gün ne demesi ve nasıl demesi gerektiğini düşünür. Aidiyet adına yaltaklanma dozunu ayarlamak ve içi boş fikirlerini janjanlayarak sunmak taktiklerinin ana ekseni oluşturur. Bu fikirler, genellikle zevzekçe management önerileriyle karşılığı olmayan marketing taktikleridir. Eğer ki bir üstünü veya patronu kıllandırmadan, bu düşüklüğü işkoliklik diye pazarlayabiliyorlarsa, biraz yükselme şanslar olabilir ya da en azından uzun bir süre kovulmadan hiçbir katma değer sağlamaksızın koltuğunda oturabilir. Sıkça gözlemlenen bir türdür.
Güzelim, hoşum ve gerçekten bomboşum!
Bu, sürü içinde fiziksel farkındalık yaratmak üzere kurulmuş bir ‘survivor’ taktiğidir. Vasatın üzerinde bazı kadın çalışanların uyguladığı bir yöntem olarak taklit edile edile yaygınlaşmıştır. İki taktikleri vardır, birincisi kendi üstündeki vasatın altı süper hırslı, hayattan nefret eden kişiyi ürkütmemek ve şimşekleri üzerine çekmemektir, bu sebeple hep ‘nazik ve iyi’yi oynamalıdır. Bu rol, üstüne karşı ileride kullanacağı cephaneleri biriktirmesini de sağlayabileceği için çok işlevlidir.
İkinci taktik ise, tipik çalışan bağlılığı ve duyarlılık üzerine kuruludur. Söz gelimi şirkette işler kötüye mi gidiyor, en çok üzülen o olmalıdır. Öyle üzgün bu surat maskesi takmalıdır ki, vasat üstü güzelliğini biraz daha bariz kılsın. Karşı cinsten orta ve üst düzey yöneticilerin yılışıklıklarını nazikçe geri çevirebilmek ve üst yönetici ve patrona ise sınırlandırılmış cilveleri sürdürmek bir diğer meziyet olarak vaz geçilmezdir.
Bunlar bir-iki kademe yükselme ihtimalı taşıyan bir türdür. Yeter ki patron ve üst düzey yönetici kuyruklu maymunlardan biraz daha nefsine hakim ve insanlaşmış olsun. Zira taciz sınırları aşılma ihtimali, Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinin iş ortamında ciddi bir sıkıntıdır.
Kofluğunu gizlemektir amaç, o sebeple hiç kimseyi beğenmezler
Kendini çok zeki sanan, iş kültürünün en az elli yıl gerisinden kalmış hırs küplerinin temel taktiği ‘çamur at izi kalsın’dır. Bunların büyük şirketlerde pek şansı olmasa da, kamu daireleri ve belediyelerde yükselme ihtimali hep vardır. Çünkü bu iş ortamlarında ne verimilik, ne vizyon ne de performans kriterlerinin bir önemi vardır. Sadece hin oğlu hin olmak bile başarılı olmak için yeterli olabilir.
Zaten rakiplerinin de iş zekası ve ahlakı olmadığından pek bir sorun yaşamazlar. Sırtlan gibi en sevilmeyen ya da sinik olanı yok etmek için pusuda beklerler. Zaten ortamaki hemen herkesin birden çok falsosu olduğu için avlarını seçer ve saldırırlar. Bir müşteriyi kaçırmış olmanın faturasını ona kesip, paçasını kurtarmaktır mesela hedef. Bunu bu leşçi yapar, diğer iş arkadaşları da kurban verilip kendileri yırttığı için gayet de memnun olur.
Management gurularının havarileri
Ailesi sayesinde özel bir kolejde okuma imkanına kavuşmuş ve bir yabancı dilin az buçuk belini kırmış, ardından Türkiye’de özel bir üniversiteyi ite kaka bitirip, ABD’de Ortabatı’da dandik bir üniversitede de MBA yapmış zengin ailenin IQ’su düşük çocukları için ‘ukalalık’ ve ‘alıntı yumurtlama’ tek ayakta kalma seçeneği olarak öne çıkar.
Zaten yüzde 50’si ‘babaanne nasihatı’ ile ‘ham hayal’ düzeyinde olan, üstelik ABD, Britanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin buluşçu şirketlerinin yöntemlerini vaaz eden bu ‘management’ gurularının çoğu Türkiye’deki bakkal dükkanından hallice yönetilen şirketlerinde satmaya çalışır bu zengin çocukları…
Hem de olduk olmadık yerde!.. Söz gelimi ortalama iş zekası olmayan bir şirkette ‘öğrenen organizma’ olmak gerektiğini yumurtlamak gibi… Genelde okuma yazması kıt orta düzey yöneticiler bunları ağzı açık dinler. Üst düzey yöneticiler biraz huylanır, ama doğrudan “Saçmalama da çalış” diyemediğinden dinler gibi yapar.
Böyle birkaç yıl idare edebilir bu ‘dandik MBA’liler. Bir orta düzey yönetici kendi fikriymiş gibi bu aforizmaları bir toplantıda patronun gözüne girmek için ortaya bıraktığında, önce iyi bir fırça yer, ardından da bu çokbilmiş velede kafayı takar. Ve o ‘organizma’ kısa bir süre sonra şutlanır.
Projeci zihni sinirler
Anadolu’nun hırslı ve zalim çocukları, İstanbul’un orta ölçekli şirketlerinde ayarlarını kaybetmek konusunda başa güreşenlerdir. Darüşafaka ve Pertevniyal’in mezunları arasından da çıkma ihtimali vardır ‘proje atölyeleri’nin… Müthiş hırslıdırlar, zengin çocuklarına diş bileyen ve en kısa sürede yükselmek isteyenlerdir. Kurnazdırlar ve aynı zamanda hepsi genetik olarak birer Sabancı, Çobani falan gibi hisseder kendini…
Ama rastlantılar ve bağlantıların önemini pek bilemezler. O sebeple de yöneticilerini proje manyağı yapmak için haftada bir ‘dahice’ önerilerle gelirler. Yönetici, eğer biraz insan sevgisi kalmışsa sabırla dinler ve hatta bir hata yapıp takdir bile edebilir. İşte o da yöneticinin hayati hatasıdır.
Gazı alan Anadolu kaplanı kantarın topuzunu kaçırır. Projeler yağar, manyakça önerilere dönüşür ve sonunda sağlam bir fırça yiyip projelerini alır uygun bir rafa kaldırırlar.
Yine de şirket için iyi elemanlandır bunlar, yöneticinin gazıyla eşek gibi çalışırlar, terfi için kendilerini paralarlar ve gerçekten de bir gün orta düzey yönetici, yıllar sonra da beden ve zihin olarak çöktüklerinde üst düzey yönetici olabilirler. Ölmeden önce torunlarına hala projelerini anlatmaktadırlar.
Süleyman Karan