Sağlıklı yazın sırrı ‘ter’de

Bilindi üzere sıcak havalarda çok terleriz. Ter, buharlaşıp havaya karışırken, deri üzerindeki ısının bir kısmını da beraberinde götürür ve vücut ısısını dengeler. Organizmamızdaki kimyasal işlerin yapılabilmesi, hayatın devam edebilmesi için sıvıya( su) ihtiyaç duyulur. Sıvı oranı olması gereken miktarın altına düşerse, susuzluk duygusu gelişir. Susuzluk duygusunun ortaya çıkması en az bir litreye yakın bir sıvı eksikliğinin işaretidir. Bu ise bazı fonksiyon bozukluklarına; mesela, böbreklerin ve sinir sisteminin sağlıksız çalışmasına sebep olabilir. Bu nedenle, susuzluk hissi duymadan, küçük miktarlara bölerek günde en az 3 litre sıvı almamız gerekiyor. Yazın güneş altında fazla kalındığı takdirde veya spor yapıldığında bu miktar 3.5-4 litreye kadar çıkarılmalıdır.

Çivi çiviyi söker

Canlı organizması işleyişi sırasında değişik miktarda hormon, mineral, elektrolit, enzim, vitamin ve kimyasallar kaybeder. Bunlara, proteinler, yağlar, tuzlar, karbonhidratlar, su eklenebilir. Terin kimyasal yapısında, özetle bahsettiğimiz bu maddeler değişik miktarlarda bulunur. Terlediğimizde sadece su değil, onunla birlikte çok sayıda kimyasal da kaybederiz. Bu nedenle, kaybedilen kimyasalların bir şekilde geri alımı gerekir. Yani, ter kaybetmişsek, terin içinde zararlı kimyasallar hariç ( mesela üre) diğerlerini beslenme ve sıvı alımı şeklinde yerine koymamız şarttır. “Ter kaybetmişsen, ter içmen gerekir” denmesinin sebebi budur.

Yapılan araştırmalar, doğal maden suyu ile elma suyunun meydana getirdiği sıvının, terin kimyasal yapısına çok yakın bir özelliğe sahip olduğunu ortaya çıkardı. Bu nedenle yaz günleri bu kokteylden sıkça içmek gerekir. Böylece ter içerek, ter kaybı önlenmiş olur.

Damar düşmanı

Yaz, bir anlamda tatil demektir. Ancak, tatil aynı zamanda zararlı güneş ışınlarına maruz kalma, abur cubur yeme, yorulma, uykusuz kalma, alkol tüketmek demektir. Yaz aylarında kalp krizi, felç vakalarının artmasının temel nedenleri bunlardır.

Saydığımız olumsuzluklar, damarların esneklik özelliğini kaybetmesine neden olur ve organizmaya daha az oksijen gitmesine yol açar.  Eğer tam da bu zaman kesitinde Threonin ve Tyrosin adı verilen aminoasitler kanımızda yeterli miktarda yoksa kalp krizi kapılı çalabilir veya sürekli yorgunluk hissi yakamızı bırakmaz.

Protein, aminoasit denen kimyasal yapı taşlarından oluşur. Phenylalanin bunlardan biridir. Organizmada yeteri miktarda bu kimyasal bulunursa  ondan Tyrosin elde edilir. Bu ise insanı diri ve dikkatli yapar.

Threonin adı verilen aminoasit, kanda yeteri miktarda bulunursa  damarların iç çeperi daha sağlıklı ve kaygan olur. Organizmaya özellikle de beyne bol miktarda oksijen ve kimyasallar taşınır. Eğer bir litre kanda 55-60 miligram Phenylalain, 140-188 miligram Threonin bulunursa, beyin ve kalp fonksiyonları tıkır tıkır çalışır. Bunu sağlamak için de günde  4 saat ara ile 2 bardak yağsız yoğurttan yapılmış ayran içmek, akşamları ızgara tavuk göğüs eti veya somon balığı yemeniz, sabahları 5-8 adet fındık ile kızarmış dilim ekmek üzerine bolca sürülmüş tahin yemeniz yeterlidir. Hele bir de kebaptan uzak durup, bolca karpuz ve kiraz yerseniz neler olur neler!

80’lik Prof. Dr. Wildor Hollmann böyle diyor.

Turgay Renklikurt

 

 

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Hoşçakalın gittim ben…

Siz bu satırları okuyorsanız artık aranızdan ayrılmışım demektir. Ne çok konuştu o gece bizimki benimle. Aylardır ilk defa hıçkırarak ağladı. Yapabilecek bir şey kalmamıştı çünkü.

Bir Öğünle Dünyayı Değiştir!

Son yıllarda mutfaklarımıza ve sohbetlerimize giderek daha fazla dâhil olan “bitkisel mutfak”, aslında çok daha geniş ve derin bir olgunun sadece bir yüzü. Vegan yaşam

Bana bir yaşam öyküsü gerek

Bazı dağlar vardır, ne bir ot biter üzerlerinde ne bir ağaç tutunur. Bir ayak izi, kanat gölgesi düşmez yamaçlarına. Hayattan bir iz bulunmaz; ibadet, yakarış,

Sahte Sofralarda Gerçekle Yüzleşmek!

Son yıllarda market raflarına baktığınızda, gerçek ile sahte arasındaki sınırın giderek belirsizleştiğini gözlemlemek mümkün. Bu durum, yalnızca ekonomik bir hile değil, aynı zamanda kültürel ve

Artsın Eksilmesin, Taşsın Dökülmesin!

Türk mutfağı, yüzyıllardır sürdürülebilirlik ve israf karşıtı yaklaşımıyla örnek olmuş bir mutfaktır. Geleneksel yemeklerimizin özüne bakıldığında, her malzemenin bir şekilde değerlendirildiğini ve mutfakta israfın en

Ne güzeldi o eski bayramlar

Şeker bayramını kutladığımız bu günlerde Paskalya bayramının da yaklaştığını görüyoruz. Çocukluğumdan beri kendimi çok şanslı olarak düşünürdüm. Çünkü örf ve adetleri seven bir ailede doğdum.