Malum, spor gündemi bir süredir Tokyo 2020…
Pandeminin gölgesinde, önce ertelenen, sonra yapılıp yapılamayacağı tartışılan ve nihai olarak seyircisiz de olsa, olağanüstü hal koşullarında yapılmaya başlanan, sıra dışı bir olimpiyat bu seneki. Yılı bile tutmuyor. 2021’de yapılsa da 2020 olarak anılan bir garip organizasyon…
Garip, ama kesinlikle güzel. Başlangıcı biraz sıkıcı olmuşsa da giderek hızlanan bir tempoda büyük heyecan yaşatıyor sporseverlere. Müsabakaların çokluğu, saat farkları derken mümkün olduğunca çok yarışma izlemek isteyenler helak düşüyorlar, ama değiyor.
Özel hikayeleri, sürprizleri, sevinçleri ve üzüntüleri, rekorlarıyla çok keyifli 2020 model bir 2021 olimpiyatı yaşıyoruz.
Sporu seviyoruz…
Gelelim Türkiye’nin olimpiyatla ilişkisine
Olimpiyatlara katılan ilk Türk, daha doğrusu Osmanlı sporcu Aleko Mulos.
Tatavla (şimdiki Kurtuluş) Heraklis Jimnastik Kulübü sporcusu olan Aleko Mulos, modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Baron Pierre de Coubertin’e İstanbul’u ziyaret ettiği esnada tercümanlık yapıyor. Coubertin’e kendisini sevdirmiş ya da ilgisini çekmiş olacak ki baron Aleko’yu 1098 olimpiyat oyunlarına davet ediyor. Aleko Munos jimnastikte yarışıyor. 96 katılımcı arasında 67. oluyor.
Aleko’dan daha önceleri, 1896 olimpiyatlarında, İzmir adına Dimitrios Tomprof ve Nikos Loverdos adlı iki oyuncunun katıldığı da kayıtlarda görülüyor. Oncak bu sporcular Osmanlı için değil Yunanistan için yarıştığından ilk sporcularımız değiller.
Türkiye’nin olimpiyatlardaki ilk madalyası ise, tahmin edileceği üzere güreş dalında 1936 Berlin’de geliyor. Ahmet Kireççi bronz madalya ile kapıyı açıyor. İlk altın madalyamızı da aynı olimpiyatta, aynı spor dalında alıyoruz. Yaşar Erkan kürsünün en üst basamağına çıkıyor.
Yaşar Erkan, henüz dört yaşındayken ailesiyle Erzincan’dan İstanbul’a geliyor. Kumkapı Güreş Kulübü’nde güreş sporuna başlıyor ki bu hiç de şaşırtıcı değil. Zira babası Ali Efendi de köylerinin meşhur pehlivanlarından birisi o dönemde. 1933 yılında Türk Milli Güreş Takımı’na seçiliyor ve Balkan Şampiyonu oluyor. 1934 ve 1935 yıllarında da bu başarıyı tekrarlıyor. Berlin’de 61 kiloda olimpiyat altınına ulaşıyor ve Türk sporunun tarihine geçiyor.
“Şampiyonluk kürsüsünde şanlı bayrağımız şeref direğine çekilirken kendimi tutamadım, gözlerimden yaşlar sel gibi aktı. Yüz yirmi bin kişinin ve Hitler’in önünde bayrağımızı şeref direğine çektirmek ve ayakta güzel marşımızı dinletmek zevklerin en güzeli ve en büyüğüdür” diyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu başarılı sporcuyu bir telgraf ile kutluyor: “Kendin küçüksün; ama memleket için önemli bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!”.
Belki de olimpiyat altınından bile değerli bir taçlandırma Atatürk’ün bu genç sporcuya övgüsü…
Erkan’a Atatürk tarafından bir ev armağan ediliyor. Aynı zamanda bir terzi olan Erkan’ın çaresiz anlamına gelen “Naçar”soyadı, Atatürk tarafından bir topluluğun ileri gelenlerinden anlamındaki “Erkan”a çevriliyor.
Türkiye ilk madalyasını kazandığı 1936 yılından halen süren oyunlara kadar, 2 Ağustos 2021 itibarıyla 41 altın, 24 gümüş, 32 bronz olmak üzere toplam 97 madalya kazandı.
Ama giderek spor branşı ve sporcu çeşitliliğini artırıyor.
Mete Gazoz’un müthiş başarısıyla altın madalya aldığımız branş sayısı güreş, halter, tekvando ve judodan sonra beşe çıktı. Kim bilir, belki bunlara jimnastik, atletizm gibi olimpiyatın amiral gemisi branşlar, voleybol gibi dünyanın en çok izlenen takım sporu dallarından birisi de eklenir ileride.
Yaşasın spor…