Yılın bu zamanını kim sever bilmem, hani şu son günler; söngün, pısırık, unutmaya, suçlamaya, peşini bırakmaya hazır zamanlar. Zaman eğilip bükülür sanki bu günlerde; doğrusal, alışıldık, umursamaz geçişine bir şeyler olur. Köşesine iliştirilmiş birkaç not ne hatırlattıysa o kalır geriye sanki.
Eski yılın hayrını göremeyenler
Bu zamanı alacak bir eskici çıkmaz sanırsınız, oysa geçen zaman sanatçı belleğin atölyelerinde, yepyeni esinlerle galerilerine yerleşir. Işık çepeçevre bakışımlı tutar güzelim anıları. Eski yılın hayrını görmediğine yananlar, yenisine yanar tutuşur, içinde olmadık dilekleri tutuşturur. İyimserlikten dem vurur, kulağına ulaşmasın diye başka sesler, en sağır köşelere kurulur.
Haberini evvelden gönderen yeni yıl, kapıda boy gösterip, uzun geceden içeri girince bütün sahneyi serimlemesi beklenir. Yeni güne doğacak güneşe sürpriz hazırlanmış gibi gelir hepimize. Sahnenin tasarımı yeniden gözden geçirilir. Işık, her yönden gelebilecek davetlilere yol gösterir. Ömür kaldığı yerden buyur edilir ortaya, şahitler farklı şeyler söyler, yargılama kaldığı yerden sürer gider.
İçi içine sığmaz yaş almışların
Olana bir eklemeye hevesli olmayanlar, aldığı yaşı üleşecek birilerini arar. Yılın olacağı da bellidir, olmayacağı da diye söylenip dursalar da, içi içine sığmaz yaş almışların, gözettiği umuda bir köşede göz kırptıkları çok belli olur.
Ayrıca bu mevsim yormaz insanı, alçak dallarıyla meyvelerini sunar ağaçlar. Sıcak odaların pencerelerinden korkuları ile yola bakar yaşlılar, göz kapakları ağırlaşıp kapandığında çıplak ağaçların arasından düşler boyu yola çıkarlar.

Zamanla bir şehirde, bir ülkede yaşamanın kaderi belli olur. Değişimin zamanı ne yeni yıldır, ne beklenecek yıllar. Damlacıklar der ki; dünün çamurunu , bugünün yağmuru temizler. Değişim ve yöndeşmeyi bulutlar anlatır ancak.
Bulutları başkaldırdığımızda görürüz. Çağırılınca toplanırlar; çamurun, çürüğün, bozuğun kurulmuş devranına dilleri döndüğünce ne istediklerini anlatırlar.