TRUMP Corona oldu, kelimenin tirajı arttı: Schadenfreude

 

Korona günleri Almancanın, başka dillerde pek kolay kolay karşılığı olmayan bir sözcüğünü gündeme getirdi. Amerika’da vaka ve ölü sayılarının abartıldığını savunan ve virüsü ciddiye almayan Donald Trump’ın ve eşinin korona olmasıyla, gazetelerde İngilizce karşılığı bulunamayan Almanca bir sözcük yaşanan duyguyu tam olarak anlatmak için yetişti. “Schadenfreude” . Çünkü Trump’ın başına gelenleri dünya Schadenfreude duygusuyla izledi. Ve ilginçtir ki Merriam-Webster sözlüğünde Schadenfreude kelimesinin aranması yüzde otuz bin artış gösterdi.  Almanca schaden (zarar ) ve Freude (zevk) sözcüklerinden oluşan, Schadenfreude, başkasının başına gelen bir talihsizlikten zevk alma.

Bizimkiler Dizisi’nde “Sevim koş,” diye camda bekleyen Cemil’in mutluluğu

Aslında öylesine bizden, öylesine tanıdık bir kelime ki Schadenfreude. Hani kötü gün dostu olarak yanınızda olan insanların yüreğindeki küçük bir sevinç kıpırtısı. Oh iyi ki benim başıma gelmediğinin fısıldayan sesi.  Belki de bir zamanların Bizimkiler Dizisi’nde “Sevim koş,” diye camda bekleyen Cemil’in mutluluğu, bir sokak kavgasında, bir araba kazasında sadece seyir için toplaşan insanların yüzündeki ifade ve hatta günümüzde cep telefonuyla bunu kayda alanların zaferi  (!)

Hani o güzel Türkçemizde için için bir zevk deriz ya, işte tam da öyle bir şey . Evimizin camından ya da konfor alanımızdan olan biteni izlemek, talihsiz haberleri  “iyi ki o ben değilim” diye mutlulukla izlemek ve bazen de bir zevkin üzüntüye karışması. İşte Almanca, tüm bu duyguyu tek bir kelimede toplamış. Belki de sevindiğimiz, o talihsizliğin o kişinin başına gelmiş olması değil, bizim başımıza gelmemiş olması.

Freud, Schadenfreudenin çocuklarda büyüklere karşı bir üstünlük de olabileceğini açıklıyor. Çocukça bir dürtü, yani, sizin üzerinizde söz hakkı olanları alt etme dürtüsü. Siz düşeceksiniz ve çocuk, yetişkinlerden daha üstün hissettiği bir zafer tadıyla, schadenfreude hissiyle gülecek.

“Eğer kelime limitlerini zorlarsa başka bir duyguya yani, hınca dönüşüyor,”

Freud’dan çok daha önce Nietzsche bu kelimeye farklı yaklaşıyor, “Eğer kelime limitlerini zorlarsa başka bir duyguya yani, hınca dönüşüyor,” diyor ve Nietzsche’ye göre, insanı,  nefretin dışa yansıması ve derin bir adaletsizlik duygusu içeren hınçtan, daha çok tüketen bir şey yoktur.  Bir diğer şekilde de, Schadenfreude sınırlarını aşarak,  nefret ve korkudan doğan köle ahlakına dönüşür. Nietzsche’nin kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog olarak tanımladığı Dostoyevski de, gerek Karamazov Kardeşler ve gerek Suç ve Ceza’nın satırlarında da schadenfreudeyi hissettiriyor.

Suç ve Ceza’da Raskalnikov’a gelen borç senedinde şu satırlar dikkati çeker; “Sekreter, ona acımanın verdiği hoşgörülü bir gülümsemeyle, biraz da yaşamın böyle sert yüzü ile ilk kez karşılaşmış bir aceminin durumunu seyretmenin zevkli tavrıyla bakıyordu. “

Alman Yazar Erich Maria Remarque de “İnsanları Seveceksin” romanında  “acımak ıstırap değildir, acımak başkasının felaketi karşısında duyulan gizli bir sevinçtir,” der.

Eski Yunancada da bu duygu epichairekakia olarak açıklanıyor.

Sadece Almanca değil, eski Yunancada da bu duygu epichairekakia olarak açıklanıyor. Epi üzerine, chairo rezalet / kakia sevinmek. Romalıların da malevolantia diye andıkları bu duyguyu Romalı şair ve filozof Lucretius, “fırtınalı denizde savrulan gemiyi kıyıdan güvenle izlemekten hoşlanıyoruz,” diye tanımlıyor.

Bu kelimenin ardından insan bir kez daha soruyor? İyi gün dostu, kötü gün dostu nedir diye? Acıyı paylaşmak gerçekten nedir? Bazen insan, yargısızca dinlenmek ister, karşısındakinden susmasını bekler ve gözlerinde o samimiyeti yakalamak ister, ama merakla sorar karşı taraf, “ee, ne oldu der,” anlatmanı bekler ve sen anlattıkça, senin anlattıklarınla çizdiğin ya da çizemediğin sınırı aşma hakkını bulur kendinde. Kötü gün dostu dersin, dost sanırsın. Karşı tarafa ne mi yaşatırsın, “schadenfreude”

Başkasının mutluluğunu, başarısını paylaşamamanın bir kelimesi var mı acaba?

Bir de iyi gün dostu vardır, sevincini, mutluluğunu başarını paylaştığını sanırsın. Kutlamalar yapılır, bol miktarda emojiler, alkışlar, kalpler atılır, işte esas mesele bunun da gerçeğini bulmaktır. Belki de kötü gün dostundan çok daha zordur, yürekten bir iyi gün dostu bulmak. Gerçekten nedir paylaşım? Hani sevgi emektir denir ya, paylaşım da emektir. “Mutluluk” olarak adlandırılan neyse, onu emek vererek paylaşmaktır. Ama arkadaş olarak adlandırdığımız kişilerin, mutluluklarını bazen öylesine görmezden gelmeyi tercih ederiz ki, bunun ardında yatan duygu herkese göre değişir, önemsememek, emek vermemek, ihmal etmek, kıskanmak… Ama ne olursa olsun, yok saymak.  Schadenfreude, başkasının acısından talihsizliğinden için için zevk almaksa, başkasının mutluluğunu, başarısını paylaşamamanın bir kelimesi var mı acaba?

Mine TÜRKİLİ

 

 

 

 

 

 

Paylaş

Son Yazılanlar

Nostalji dolu bir Aralık ayı

Her sene Aralık ayı geldiğinde içimde o kadar farklı duygular doğar ki. Bence yılın en neşeli en mutlu ve lezzet dolu günlerini yaşadığım bir ay

Balonlu bir cumartesi öyküsü

Bilmiş bilmiş konuşuyor, küçücük ellerinden biri boşta kalmış, boyundan yukarıda, şimdi yazdığı senaryoda oynuyor sanki. Öteki elini tutan annesine günün sonu kalmış bu tatlı yaramazla

Yıldızların altında gastronomi hikayemiz

Michelin Rehberi 2025 Türkiye seçkisi, gastronomi dünyasında büyük bir ilgi ve heyecanla bekleniyor. İstanbul, İzmir ve Muğla’nın öne çıkan restoranlarını kapsayan 2025 seçkisi, Türk mutfağının

Mirasla geleceği harmanlayan buluşma

Türk gastronomisinin global arenadaki en güçlü temsilcilerinden biri haline gelen Gastromasa Uluslararası Gastronomi Konferansı bu yıl dokuzuncu kez İstanbul’da düzenlendi. “Legacy & Menu” (Miras &

Zeytinyağının hayatımdaki önemi

Maria’nın günlüğünde bugün; zeytin hasadını konuşup zeytinyağının hayatımda, sağlığımda, evimde, restoranlarımdaki önemini anlatmak istedim. İki hafta önce sevgili arkadaşım Emine ve eşi Mark, beni arayıp