Karpuz, peynir ve yaz…

Mahallerimizin manav dükkanlarında kesilmiş kıpkırmızı mis kokulu karpuzu gördük mü yaz başlamış demektir .
O bıçağın kabuğu delip karpuzun içine girdiğinde çıkan o çıtırtı sesi çocukluğuma, denizden sonra kurulan bahçe sofralarına götürür beni her zaman.

Hele bahçede kesilen karpuz dilimini ağzıma yaklaştırıp tabaksız,çatalsız ilk ısırıkta karpuz suyunun akmasıyla annemin uzaktan fırlattığı terliği, “sakın baban görmesin böyle karpuz yediğini”seslenişi hala kulağımda.
Bir de karpuzun yanında peynir oldu mu yazın özü oluşur.

Karpuz ve peynir ne tuhaf bir ikili değil mi?

Biri tatlı biri tuzlu ama bir araya geldikleri zaman muhteşem bir lezzet çıkarırlar.
Tabağımın bir ucunda kıpkırmızı bir dilim karpuz tam karşısında bembeyaz bir peynir parçası. Ne kadar basit bir görüntü ama bu beraberlik bir aşktır ,nesiller boyu devam eden bir yaz ritünelidir.

İstanbul’un Adaları’nda, Ege’nin sahil kasabalarında, Anadolu’nun pek çok köyünde yaz aylarının sıcacık öğleden sonralarında annelerimizin mutfağının serinliğinden karpuz gelirdi önümüze. Lezzeti şeker gibi, kokusu mis, kabuğunun beyazına kadar yemeye çalışırdık. O büyülü yaz öğlenlerinde hiç unutmam karpuzun suyu dirseklerimizden akar,sonra her zaman bahçede bulunan çiçekleri suladığımız hortumla birbirimizi ıslatır yazın, güneşin ve çocukluğumuzun keyfini çıkarırdık.

Şimdiki yıllarda karpuz marketlerde ve manavlar da yılın her mevsiminde bulunuyor olabilir ama yaz karpuzunun lezzetini tutturması mümkün değil. Bizim yiyeceğimiz karpuz güneşin altında büyür ve ve olgunlaşır.Tadı bir başka olur. Güneş ve deniz kokar. Çocukluk anıları , hayat ve saflık kokar.

Amerikalı yazar Mark Twain bile karpuz meyvesi için dünyanın lükslerin şefi olduğunu ve insanlar tadına baktıktan sonra meleklerin ne yediğini anlarmış demiş.

Karpuz sadece lezzeti için sevdiğiniz bir meyve değil çok daha fazlasına sahiptir.C vitamini,A vitamini ,likopen gibi Antioksidan,potasyum ve magnezyuma kadar Vitaminlerle doludur.

Karpuzun kullanılmadığını zannettiğimiz kabuk bile kolesterol ve kan şekeri seviyelerini düşürmeye yardımcı olan bir lif kaynağı olduğunu da unutmayalım.

Bir de karpuz seçerken anneannemden kalan sırlar paylaşayım sizinle. En ideal karpuz üst kısmı hafif turuncuya kaçanıdır.
Sapı yeşil olan karpuzdan lezzet olmaz ,kahverengi sapı olgunluğunu ve lezzetli olduğunu gösterir derdi.

Ayrıca yeşil karpuzun üstünde çok siyahımsı çizgi varsa o karpuz tatlıdır derdi çizgisi çok az ise tatsız bir karpuz olurmuş.

Karpuz alırken bir de elimizle sağına soluna tokat atıyoruz. Çıkardığı ses tok ise o karpuz güzel ve kırmızı olurmuş ,boş bir ses çıkarıyorsa o karpuzdan uzak durmamız gerekirmiş.

Şimdi diyelim ki karpuzu yedik kabuğu kaldı. Güzel bir karpuz reçeli yapabiliriz. Sıfır atık mutfağımız da kabuklarımızın yeşil tarafını sıyırdıktan sonra kabuğun beyazını serçe parmağımız büyüklüğünde kesebiliriz. Bol suyun içinde on dakika kaynattıktan sonra süzmemiz gerekiyor.

Tencereye 1 litre su 600 gr şekeri kaynattıp erittikten sonra karpuz kabuklarını içine ekleyip reçel kıvamına gelinceye kadar kaynatmamız gerekiyor. Tencerenin içine iki tarçın çubuğu ,sekiz karanfil ve bir limon kabuğu atabiliriz. Kaynamanın son dakikalarında yarım limon suyu ekleyip 5 dakika daha kaynattıktan sonra ateşi söndürmemiz gerekiyor.

Yıkayıp iyice kuruttuğumuz cam kavanozlara reçeli doldurduktan sonra kapaklarını kapatıp ters çevirip soğutmaya bırakabiliriz.
Karpuz tadında şeker gibi bir yaz mevsimine yelkenleri açalım o zaman.

Maria Ekmekçioğlu

Paylaş

Son Yazılanlar

Alanya’nın Sessiz Dönüşümü

Alanya’ya her gelişimde, kentin değişmeyen ritmini yeniden duymaya çalışırım. Güneşin sabahları denize düşüşü, Kleopatra Plajı’nın rüzgârla dalgalanan kumları, sahildeki taşların sessizliği… Bu kez, Türkiye Digital

Kime Anlatıyoruz? Dinleyen Kim?

Bazı cümleler öyle ortada kalıyor ki, sahibi bile geri dönüp bakmıyor arkasına. Birileri bir şey söylüyor; yüksek sesle, kalın harflerle, bazen de üstüne basa basa…

Türk Mutfağının Hafızası Ve Geleceği

Türk gastronomisi son on yılda yalnızca lezzet repertuarını değil, kültürel anlatısını da dönüştürdü. Bu dönüşümün merkezinde iki yapı var: Gastromasa ve Gastronometro. Biri uluslararası diyalogun

Türk Mutfağının Kalbi Fransa’da Atıyor

Ayten ve Mehmet’in Hikâyesi:  Türk Mutfağının Kalbi Fransa’da Atıyor Geçen ay kısa bir Ayvalık tatilim oldu. Plajda, yanı başımdaki şezlongda, Fransızca konuşan çiftle ahbaplık etmeye

Puta nedir şimdi anlarsınız

Biliyorum, benden sonra bizim evin halleri değişti. BEN, galiba burada büyük harfler gerekiyor. Bir Eflatun geldi geçti o evden. Puta’nın gerçek yüzünü gösteremediği, Uzun’un “ne

Lezzetin Sessiz Mimarisi

Caddebostan’da, Ömerpaşa Sokağı’nın dingin ritminde açılan Stoa, yalnızca bir restoran değil; duyularla kurulan bir anlatı mekânı. Antik Yunan’dan ilham alan mimarisiyle, sadelik ve dengeyi merkeze