16 Eylül 2023 gece yarısı 01:44’de Japonya’da yaşayan kızım Nagihan’ın orada sabah kahvaltısını yaparken, “Müzisyen ve meteoroloji editörü Gökhan Abur hayatını kaybetti” başlıklı bir haber kupürünü “Başın sağ olsun baba arkadaşın vefat etmiş :(“ şeklinde attığı mesajı okuyunca şok oldum. Maalesef bir ay önce kendisini “nasılsın?” demek için arayabilmiştim…
Whatsapp’a bu mesaj düştüğünde uyanıktım
Merhum Üsteğmen Haluk Üstügen’nin 1’inci Kamando Taburu 1974 KIBRIS Beşparmak Dağlarında Yarma Harekâtı kitabında Doğruyol Mevkii’nin ele geçirilmesi kısmını okuyor, savaş psikozuna girmiş bir telaşla haritalarda yerlerin adı ve konumları inceliyordum… Bu yaz Kıbrıs Barış Harekâtına merak sarmış tüm belgesel ve kitapları okumaya dalmıştım. Kendimce bir şeyler öğreniyor, kafamı boşaltıyordum…
Müziğin Gökhanı, NTV ve Açık Radyonun Gökhan Aburu, İTÜ geleneğine göre bizim Gökhan Abur abimiz 80 yaşında vefat etmişti ama görünüşü ve enerjisi ile hala bizden çok gençti. Onda hayran olduğum bitmek bilmeyen bir enerji ve iş disiplini vardı. Sanatçı, demokrat kişiliği yanında bir gemi armatörü ile balıkçı biri arasında hiçbir ayırım yapmayan alçakgönüllü bir kişiliği vardı.
Denizcilere meteoroloji dersi vermesinden midir nedir bilemiyorum her şeyi çizerek anlatır, NTV’de hava tahmin raporunu sunarken de önce bir kâğıt üzerine cepheleri, jetleri, vb. çizerek birlikte analizi ederdi. Bu benim Hava Analizi ve Tahmini dersinde öğrencilerime “kompozit chart” diyerek öğretip sınavlarda inatla sorduğum bir teknikti. Öğrencilere NTV’ye staja gidince “bakın Gökhan Abiniz de hep böyle yapıyor” derdim.
Tarih ezberleme alışkanlığım yoktur
Bu yüzden uzun yıllar önce dediğim yıllarda kendi kendimize uydurduğumuz “Meteoroloji Mühendisliği Marmara Bölge Temsilcisi” unvanı ile TMMOB’da yer alıp Meteoroloji Mühendislerine üvey evlat muamelesi yapan zamanın Meteoroloji Genel Müdürlüğüne karşı medyada savaş açmıştım.
Taksim’de yol açma yıkımlarından kendini kurtarmış bir binada kardeş oda olan Metalürji Mühendisleri Odasının ofisinde genellikle işsiz olan meteoroloji mühendisleri ile toplantılar düzenliyordum.
Bir gün Gökhan Abimiz de geldi. İki çocuğu Avusturya Lisesinde okuyor, zamanın Kandilli Müdürü merhum Işıkara Hocanın da yardımcısı olarak aynı lojmanda altlı üstü oturuyorlardı. Sanırım bir kedi yüzünden araları bozulmuştu, emekli olmak ve bir şeyler yapmak istiyordu. Gökhan Abi karıncayı bile incitecek bir adam değildi.
O zamanlar “TV’lerde Hava Durumu nasıl olmalı” diye bol görselli, büyük bir dosya hazırlamış, bütün gazetecilerin maillerine göndermiştim. Bu dosya Murat Bardakçının bilgisayarını çökerttiği için ondan da epey fırça yemiştim. Bu dosya yüzünden İTÜ’de Astroloji yani “yıldız falcılığı” seminerini iptal ettirdiğim birinden de zılgıt yedim…
Neyse sadece NTV’den sanırım Cem Bey beni çağırarak Meteoroloji Birimi kurmak istediklerini söyleyip beni Namık Kasapbaşoğlu’na yönlendirmişti. Meteoroloji Birimini yeni mezun öğrencilerim Meteoroloji Mühendisi Dilek Çalışkan ve Çağla Balcı ile kurduk. Haritalardaki yeşil renkli deniz hakkında TV’nin Görsellerden sorumlusu arkadaşla filan da epey kavga ettik. Arkadaşlar tahminleri sisteme giriyor, bir kısa bir uzun metinler hazırlayıp nöbetçi spikerlere okuması için veriyordu.
Bir gün Cem Bey, CNNTÜRK’de Bünyamin Sürmeli adlı birinin hava durumunu harita üzerinde çıkıp anlattığını bunun arka planda hava durumu bilgilerini okumaktan daha çok ilgi çektiğini söyledi. Benden danışmanlıktan sunuculuğa geçmemi istiyordu. Bir Trabzonlu olarak ben daha c, p, d gibi çift harfleri söylerken ayırt edemiyordum! Rezil olacaktım. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünde Bölüm Başkanı yardımcısı olduğumu ve beş ders verdiğim için vaktimin olmadığı söyledim.
Bana “birini bul o zaman” deyince de hemen Gökhan Abi aklıma geldi. Denizcilere ders veren, mikrofona alışık, karizmatik bir abimiz. Cem Beyin yanında hemen Gökhan Abiyi arayarak “bu telefonun onun hayatını değiştireceğini” söylediğimi unutmadım. Randevulaşıp deneme çekiminden sonra Gökhan Abi TV’de hava durumu sunmaya, radyoya vb. her yere koşturmaya başladı. Hem de ne sunuş! Müzisyen edasıyla şiir gibi konuşuyor ayrıca vücut dilini de kullanıyordu.
“Abi animizim yapıyorsun yüksek basınç merkezi Türkiye’ye girmeye (inat etmiş bir insan gibi) çalışıyor denir mi hiç ya” diye takılıyordum. Bir de sert bir tonla mı nedendir “yağacak” deme millet emrediyor diye yorumluyor bunları diyordum. Kahkahayı basıyordu. Küsme ve darılma olmuyor ona işi ayarladığım için güya yılda bir gömlek haracımı da alıyordum! Yıllar geçti ben kilo aldım artık verdiği gömlekler uymamaya başlayınca artık NTV’ye program konuğu olarak yanına gidince çay içip sohbet edebiliyorduk.
Sonları benim yaklaşık 15 sene her cuma günü yaptığım Havadan Sudan’a benzer bir programla Açık Radyo’da Açık Deniz programına katkıda bulunmaya başladı. Denizcilik Meteoroloji konusunda iyicene de uzmanlaşmış NTV’de de denizcilere de özel denizci jargonu ile bilgi de veriyordu. Arada bir Okyanuslardaki yat yarışmalarına da bakıyor oradaki tanıdık bildiklere havalı taktikler veriyordu.
İTÜ Meteoroloji Lisesi Denizcilik öğrencilerine Deniz Meteoroloji kitabı yazarken Gökhan Abi’den çok yararlandım. Masum, sessiz sakin duran boyun (col) noktalarının ve ikincil alçak merkezlerinin nasıl denizcilerin korkulu rüyası olduğunu ondan öğrenmiştim.
Bir ara rahmetliyi NTV ekranlarında göremez olunca Sevgili öğrencim Dilek Hanımı arayıp rahatsız olduğunu ve tedavi gördüğünü öğrendim. Ondan sonra ne zaman arasam “hastanedeyim Mikdat’cığım” derdi. Tekrar yüz yüze görüşmek, bir çayını içip kahkahasını duymak bir daha nasip olmadı. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünden Yüksek Mühendis olarak mezun olmuş, bölümde asistan olmayı kabul etmeyip Kandilli Rasathanesinde uzun yıllar mühendis olarak çalışmış bir İstanbul Efendisini kaybettik…
“Latife olarak bazen İTÜ’den mühendis çıkar” deriz ama Rahmetli İTÜ’den mezun olmuş nadir mühendis sanatçılardan ve çok yönlü biriydi. Gençliğinde birçok şarkı yarışmasından başarılı bir şekilde çıkmış, birçok söz yazarı ona güvenerek şarkılarını ilk defa okuması için vermişti.
O yoğun iş temposunda ve ilerlemiş yaşına rağmen hala arada bir sahne de alıyor, ülkenin her yanına da gidiyordu. Bana da “eşinle gel bir gün konuğum ol” çok dedi ama işkolik biri olarak hiç fırsat bulamadım. Özetle müzikte sadece adını kullandığı için Gökhan’nın My way adlı şarkısı (https://www.youtube.com/watch?v=E2rL36xnfEk) onun özgün, şahsına münhasır biri olduğunu özetler…
Allah gani gani rahmet eylesin! Kederli ailesine ve sevenlerine sabırlar ihsan eylesin… Amin!