Gazetede genç Dr. Ekrem Karakaya’nın hasta yakını tarafından öldürülmüş olduğunu okuyunca çok fena oldum. Katıla katıla ağlayabilseydim belki iyi olurdu ama dondum kaldım. Çok gerilere, üniversiteye, öğrencilik yıllarıma gittim. Zaman ne kadar kısa geliyordu o yıllarda. Tıp Fakültesi’ni hakkıyla bitirebilmek için uyku saatlerinden çalarak çalışıyordum.
Üniversite yıllarım…
Saat 23.00’de yatıyorsam, saati gece yarısı üçe kurup kalkıyor, ders çalışıyor ve tekrar yatıyordum. Uykudan fedakarlık yaparak eğitimime devam ettim. O geceleri hiç unutamam. Türk kahvesi alışkanlığım da o uykusuz gecelerden kaldı. Bizim zamanımızda İstanbul Üniversitesi bünyesinde, Çapa ve Cerrahpaşa’da dersler yapılırdı. İki bina arasındaki derslere koşarak yetişirdik. Bu arada yemek olarak ayaküstü sandviç atıştırırdık.
Doktorlar kolay yetişmiyor
Tüm bunlarla anlatmak istediğim, doktor doktor olmak için ne fedakarlıklar yapıyor. Bu anlattıklarım benim dönemime aitti. Şimdi her yerde Tıp Fakültesi açılsa da, şartlar değişse de, mesleğini hakkıyla yapan bir doktor kolay yetişmiyor ve eğitimde farklı zorluklar yaşanıyor.
Eğitimi tamamladıktan sonra da bir doktorun yaşamı fedakârlıklarla dolu. İnsanlara faydalı olabilmek için, gerekirse kendi tatilinden, uykularından, çocuklarıyla birlikte geçireceği mutlu zamanlardan çalabiliyor. Bunu ancak bu mesleğe gönül verenler anlayabilir.
Bu olay beni faal olarak doktorluk yaptığım yıllarda, 1988’de öldürülen Kardiyoloji Doktoru Edip Kürklü’nün ölümüne götürdü. Dünyada ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştiren Doktor Christian Barnard’ın da asistanlığını yapan Dr. Edip Kürklü hasta yakını tarafından öldürülen ilk doktorlardan biriydi. Onun anısına her yıl Kardiyoloji Vakfı tarafından ödül verilmektedir.
1988’den bugüne…
Yine bir kalp doktoru ve yıl 2022. Aradan geçen bunca yıla rağmen değişen hiçbir şey yok. Sevgili meslektaşım, nur içinde yat. Ben bugün mesleğini yıllarca severek yapmış emekli bir doktorum. Ölüm haberini okuyunca, ‘Keşke senin yerine ben…’ demek istedim. Senin daha yapacak çok işin vardı, nice kalplere can verecektin, ben ise artık emekli olmuş bir doktorum. Gerçekten çok üzgünüm. Doktorlara bu kurşunu sıkan sadece cehalet. Ben bu kadar etkilenmişken, eşinin ve çocuklarının acısını düşünmek bile istemiyorum.