Astroloji, tarih boyunca; bilim, sanat ve kehanet olarak kabul edildi.
Gezegenlerin uyumunun bireyin kişiliğini ve çevresini etkilediğini öngören bir inançtır astroloji. Her şey bireyin doğduğu zamana göre yorumlanır. Burçlar ve gezegenlerin etkileri doğum tarihine göre belirlenir.
Astroloji, ilk kez Babil’de ortaya çıkmıştır. Babilliler, genelde büyü ile uğraşan bir topluluktur. M. Ö. 4. yüzyılda da Yunan astronomisine girmiştir astroloji.
Burçlar dediğimiz şey, aslında yıldızların, Babil insanlarının hayal gücü ile oluşturdukları bir takım yakıştırmalardan ibarettir.
Astroloji, hiçbir zaman bilimsel olarak kanıtlanamamıştır.
Kanıtlanamaz da.
Astroloji etkiler mi peki hayatımızı?
Önemsemeyin fazla.
Ne diyordu Carl Sagan: “Hayatımızda ebenin etkisi, Satürn’den daha fazladır.”
BİLİMİN YAPI TAŞLARI
Bir hipotezi bir teori yardımı ile test etmek ve mevcut kanıtlara dayanarak incelemek, bilimin yapı taşlarındandır. Astrolojide yoktur böyle yapı taşları.
Sorgulanamayan ve tekrarlanan deneylerle kanıtlanamayan hipotezler, bilim değildir.
Bilmem, bu çalışmayı duydunuz mu?
1985 yılında Nature dergisinde Shawn Carlson adlı bir fizikçi tarafından bir çalışma yayınlandı. Carlson, astrologların müşterileri hakkındaki bilgilerini; doğum yerlerinden, doğum tarihlerinden ve göksel nesnelerin görünürdeki konumlarından çıkarmalarını test etti.
28 ünlü astrolog bu çalışma için davet edildi. Katılımcıların ve araştırmacıların, hangi katılımcının hangi gruba ait olduğunu bilmediklerinden emin olundu.
Sonuçlar acı idi astrologlar için. Rastgele olasılıklardan daha iyi değildiler. Carlson’ın söylediği gibi: “Astrologlar, yanılıyor”lardı.
1979 yılında Saskatchewan Üniversitesi’nden İvan Kelly de, birkaç yıl boyunca aynı burca mensup 2 bin’den fazla kişiyi takip altına aldı. Çoğunluğun doğum saatleri arasında sadece dakikalık farklar vardı. Bu durumda astrolojiye göre hepsi kişilik olarak benzer özelliklere sahip olmalıydılar. Ne var ki, durum böyle değildi. Temel olarak, çalışma sonucunda rastgele yapılan bir testten bekleyeceğinizden farklı bir sonuç yoktu.
1990 yılında John McGrew ve Richard McFall tarafından yapılan bir deneyde, 4 erkek ve 19 kadın gönüllünün dosyaları 6 profesyonel astrologa verildi. Astrologlardan, bu dosyalardaki kişileri, astrolojik doğum haritalarıyla eşleştirmeleri istendi.
Sonuç ne mi çıktı? Profesyonel astrologlar, bu konuda hiçbir deneyimi olmayan kişilerin kafalarına göre eşleştirme yapan bir kontrol grubundan bile daha başarılı olamadılar. 6 astrologun tahminlerinin hiçbiri, aynı değildi.
Astrologların isabetlilik için kullandıkları yöntem, psikolog Bertram R. Forer tarafından 1940’lı yıllarda fark edildi. Amerikalı ünlü şovmen ve iş adamı Phineas Taylor Barnum’un kullandığı “Herkese uyan bir şeylerimiz var” mottosunun, sahtekârlığın anahtarı olduğunu düşündü Forer.
Analizlerin içindeki argümanlar o kadar geniş ve kapsayıcıydı ve o kadar çok olasılığı içeriyordu ki, zâten kanmaya hazır bireylerin bunlara inanmaması mümkün değildi. Günümüzde buna “Forer Etkisi” deniyor.
FORER ETKİSİ
Forer, astrolojik sözde analizlerin insanlara nasıl uyduğunu bilimsel bir teste tabi tutmak istedi ve öğrencilerine bir kişilik testi verdi. Bu analizin, kendilerine ne kadar uyduğunu notlamalarını istedi. Halbuki, gerçekte her öğrenci birebir aynı analizi almıştı. Her analizde, şu maddeler bulunuyordu:
- Sizde, diğer insanların sizi sevmesine ve hayranlık duymasına yönelik yoğun bir ihtiyaç var.
- Kendinizi eleştirmeye çok açıksınız.
- Kendi avantajınıza çevirmediğiniz büyük bir kullanılmayan kapasiteye sahipsiniz.
- Bazı kişilik zaaflarınız olsa da, genellikle onların üstesinden gelebiliyorsunuz.
- Cinsel beklentileriniz, sizin için problemler doğuruyor.
- Dışarıdan bakıldığında disiplinli ve öz kontrole sahipsiniz; ancak aslında endişeli ve güvensizsiniz.
- Bazı zamanlarda doğru şeyi yaptığınızdan ve doğru tercihte bulunduğunuzdan emin olamıyorsunuz.
- Her seferinde birazcık değişim olsun istiyorsunuz ve eğer kısıtlamalarla karşılaşırsanız rahatsız oluyorsunuz.
- Kendinizin bağımsız bir düşünür olduğunuzla övünüyorsunuz ve diğerlerinin açıklamalarını kanıtsız görüyorsunuz.
- Kendinizi başkalarına açmanın çok da akıllıca olmadığını düşünüyorsunuz.
- Bazı zamanlar dışa dönük, cana yakın ve sosyalsiniz, diğer zamanlarda ise kapalı, ilgisiz ve içedönüksünüz.
- Bazı tutkularınız oldukça gerçek dışı.
- Güvenliğiniz, hayatınızdaki temel amaçlarınızdan biri.
Tüm kâğıtlar toplandıktan sonra, her birine aynı kâğıdın verildiği söylendi. Bu 13 madde de, bir astroloji kitabından olduğu gibi alınmıştı. Herkesin bu maddeleri kendine uydurmasının basit bir nedeni vardı: Kişiye özelmiş gibi gözüküyordular. Ancak o kadar genel ifadelerdi ki, mutlaka bir şekilde, hayatımızın bir evresinde bize uyuyorlardı.
Forer, öğrencilerini toplayıp onlara “benzersiz” bir kişilik analizi testi yaptı. Onlara her biri için hazırlanmış “benzersiz” sonuç kâğıtları verdi. Ve sonuçların 0’dan 5’e kadar kendilerine ne kadar uygun olduğunu değerlendirmelerini istedi. Muhtemelen ne olduğunu tahmin ettiniz… Tüm öğrenciler aynı kişilik analiz sonucunu aldı ve hepsi de kendilerine uyduğunu düşündüler.
SÖZDE BİLİM
Benzer bir deney, epey ironik bir şekilde astrolog Michael Gauquelin tarafından yapıldı. Gauquelin, bir Paris gazetesinin herhangi bir okuyucusuna, sözde “bireysel” analizinin doğruluğu hakkında geri bildirim vermeleri şartıyla ücretsiz burç yorumları sundu. Forer’in deneyinde olduğu gibi, aynı burca ait yorumun binlerce kopyasını farklı burçlara sahip insanlara gönderdi. Okurların yüzde 94’ü yorumun doğru olduğunu söyledi.
Bilim insanları, bilimin kullandığı yöntemleri kullanmayan öğretilere “Sözde Bilim” derler.
Tek bir burca dair onlarca farklı yorum okuyoruz kimi zaman. Her biri bambaşka şeyler söylüyor. İddiaları tutmuyor ama, devam ediyorlar.
Astroloji, ilk insanın doğal düşüncesiydi. Ancak bugünkü bilgimizle kabul edebileceğimiz bir şey değil.
Günlük fal diye bir şey yok
1930’larda bir gazetecilik icadı bu olay. Sunday Express gazetesinin yayın yönetmeni John Gordon, o sıralarda Prenses Margaret’in doğumunu Prenses Margaret’ın Horoskopu olarak haberleştirmeye karar veriyor. Yardımına da İngiltere’nin en ünlü astroloğu Cheiro’nun (William John Warner) asistanı R. H. Naylor yetişiyor.
24 Ağustos 1930’da “Yıldızlar Yeni Prenses İçin Ne Diyor?” haberini yayımlıyorlar. Plan tutuyor. Naylor, daha sonra “Yıldızlar Ne Diyor” diye bir astroloji köşesi yazmaya başlıyor. 1936’da da 12 burçlu günlük falları icat ediyor.
Astroloji, özetle; Evren’in içindeki güçlerin (gezegenler) dünya üzerindeki varlıkların yapılarını ve davranışlarını belirlediği… İnsan ve insan topluluklarının üzerindeki etkiler ve sonuçlar meydana getirdiğini varsayan bir tahmin sistemidir.
GELECEĞE DÖNÜK MERAK
Astrolog, bilgi toplama ve değerlendirme için Astronomi’yi kullanır. İnsan yaşamını etkileyen gök cisimlerinin etkilerini istatistiksel metodlarla yorumlar kendine göre.
Araştırmalara göre insanların Astroloji’ye 3 şekilde inanmaktadır: Deneyerek ve sonuçları kontrol ederek… Güdüsel olarak inanarak… Geleneksel ve yöresel etkiler altında kalarak.
Astroloji, insanoğlunun belirsiz bir geleceğe yönelik merakıdır.
1953 yılında ünlü sosyolog Theodor W. Adorno, Los Angeles’te popüler olan astroloji sütununu ”Kapitalist toplumda kitle kültürü kuramının bir parçası” olarak tanımlıyordu.
Ne diyordu Karl Marks: “Okültizm, kitleye aşılanan metafizik adlı uyuşturucunun bir parçasıdır.”
Bırakın şu gökcisimlerine göre yorum yapmaları, ne olur.
Dün dolunay vardı
Bir yıl içinde 6 kişiyi öldürüp, 7 kişiyi yaralayarak New York polisine kâbuslar yaşatan 24 yaşındaki David Berkowitz (Peşindekilerin okuması için bıraktığı ilk mektuptaki imzasıyla Sam’ın Oğlu), kafayı park etmiş otomobillerdeki sevgililere takmıştı.
Berkowitz’in saldırıları, dolunaylı gecelere denk gelirdi. Bu yüzden, dolunayın akıl sağlığını etkilediğine inananların aktardığı bir örnektir.
Cezaevindeki katille yüzyüze görüşen FBI’ın Davranış Bilimleri Birimi’nden Ressler ve Douglas, cinayetleri için neden Dolunaylı geceleri seçtiğini sorduklarında, şu cevabı almışlardı: “Sevgililer, böyle gecelerde buluşmayı tercih eder de ondan!”.